İran’a Mecbur Olmak
Ayşe TANSEVER
18 Ağustos 2008
Hem Türkiye hem de bölgemiz açısından çok önemli günlerden geçiyoruz. İran devlet başkanı Ahmedinejat’ın ülkemize davet edilmesi ve hemen hemen bununla aynı sıralarda Kafkaslarda çıkan Gürcistan Savaşı yalnız bölgemizde değil, dünya güçler dengesinde de büyük değişiklikler yaşandığını gösteriyor. Bu olaylara paralel olarak, -şimdiye dek bize anlatılanlara pek uymaz bir şekilde- petrol fiyatları yükselmesi gerekirken düşüyor ve doların değeri artıyor. Bütün bu olayları genel bir güçler dengesi dönüşünün habercisi olarak değerlendirmek gerekir. Sanki 11 Eylül ile girdiğimiz dünya düzeni yeni bir viraj alıyor.
Ahmedinejat’ın ülkemize davet edilmesi elbette bu ülkenin artık bölgede bir güç olarak kabul edilmesi ile bağlantılıdır. Orta Doğu’da güçler dengesi İran’dan yana gelişmiştir. Bu bağlamda Türkiye’nin diğer bir güç olarak onunla yeni dönemde neler yapabileceğini yeniden gözden geçirmesi doğaldır.
İran’ın bir güç olarak kabul edilmesi Cenevre görüşmeleri ile ortaya çıktı. Temmuz ayı içinde İran ve AB üyesi Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya ve Rusya arasında yeni bir toplantı yapıldı. Bu toplantının diğerlerinden farkı ABD’nin de katılmasıydı. ABD resmi olarak ilk kez İran’ın karşısına oturdu. Şimdiye kadar reddettiği bir şeyi ilk kez yaptı. Üstelik bununla da kalmadı Tahran’da bir büro açacağını açıkladı. Yani ABD nazlı nazlı İran ile ilişki geliştirme doğrultusunda adım atıyor.
Olmadık en gereksiz olayları duyarız ama Batı merkezli haber bombardımanında böyle önemli viraj noktaları sessizce alınıverir. Bu bir dönüşün üstünü örtmek için de İran’a son bir şans verdiklerini yazdılar. 15 gün içinde yanıt almazlarsa yeni yaptırımlar koyacaklarını açıkladılar vs. vs… Oysa Ahmedinejat’ın ziyareti sırasında da açıkladığı gibi Cenevre görüşmeleri olumlu gitmektedir. 15 günlük süre doldu ama İran hala bir yanıt vermedi. Bir avuç ülkede sözde bir takım yaptırımlar koydular. Yaptırımların artık bir hükmü yok. Ayrıca aralarından bir ülke ayrıldı: Rusya. “Rusya da yaptırımlara imza atacak” laflarını Rusya yalanladı. Artık Rusya bu Batı gurubundan kopmuştur. Şimdi Gürcistan olayları ile ilgili olarak sanki Rusya’ya posta koyuyor gibi davranıyorlar ama işin bir öncesi vardır. Cenevre toplantıları öncesi yaşananlara dönmek gerekir. Toplantıdan önce bazı olaylar yaşandı ve onun üstüne Rusya İran ilişkilerinde stratejik önemde değişikliklere gidildi. Bu olaylar iyice anlaşılmadan ne İran ziyareti ne de Gürcistan olayları anlaşılabilir.
Dünyamız Orta Doğu bölgesine bağlı olarak bir stratejik değişim yaşamıştır. O nedenle Türkiye Anmedinejat’ı davet ediyor. O nedenle Cenevre görüşmeleri sonrasında ABD ile İran arasında bir bağ kurmaya soyunuyoruz. İran’lı yetkililer bize geliyorlar. Onlarla görüşen dış işleri bakanı hemen New York’a uçuyor. O nedenle Başbakan Erdoğan Putin ile görüşmeye gidiyor. Bu arada da Gürcistan’ı ziyaret etmek zorunda oluyor. Değişen güçler dengesinde Türkiye yeni yerini arıyor. ABD’den ne ölçüde uzaklaşıp İran’a doğru ne kadar yaklaşarak Türkiye çıkarlarını savunabilir, araştırıyor. Hızlı bir diploması ile. Sanki kaçırılmak istenmeyen fırsatlar vardır.
İran’la Bağlantı
Açık açık söylenmiyor ama artık ABD İran ile anlaşmak istiyor. AB de böyle bir uzlaşmayı sağlamak için can hıraş bir şekilde çalışıyor. Uranyumu zenginleştirme masalının amacında bir değişiklik var. Şimdiye kadar bu masal İran pazarını izole etmek, petrolden doğal gaza ve diğer tüm ekonomiye kadar her şeyi felç edip İran’ı dize getirmekti. Hatta Irak’tan sonra İran’a saldırıp ülkeyi işgal etmeye kadar uzanan hesaplar vardı. Şimdi bu değişti. İran ile bir şekilde anlaşılarak İran petrol ve doğal gazından büyük parsayı almaya çalışıyorlar. İran razı olursa uranyum zenginleştirme baskıları kalkacak.
Bu taktik değişikliğin altında iki önemli gelişme yatıyor. Irak işgalinden beri İran bileğinin hakkına bölgede üstünden atlanamayacak bir güç olduğunu kanıtlamıştır. İran’ın destek verdiği ne Hizbullah, ne Hamas yenilebilmiş ne de Suriye ile olan bağ koparılabilmiştir. Üstüne üstlük eğer Irak’ta bugün geçen seneye göre daha az kişi ölüyorsa altında yatan neden gene İran’dır. Irak başbakanı Maliki ve arkasındaki ABD, İran çıkarlarını dikkate alacak politikalar izlemeye razı edilince Mukteda güçleri silahları susturmaya ve direnişlerini azaltmaya ikna edilmiştir. Eğer İran olmasa, o Mukteda’yı razı etmese bugün Irak bu nispi istikrarına kavuşamazdı. ABD Irak’ta bir istikrar istiyorsa İran’ı dikkate alması gerektiğini kabul etmiştir. Perde arkasında İran’la masaya oturulmuş ve belirli konularda anlaşmaya varılmıştır. Birinci önemli olay budur. Yani İran bölgede bir güçtür. Öyle İsrail’in bombaları ile filan da tabanı yağlayacak değildir. Burnunun dibindeki ABD’ye karşı siyasi askeri zeminde dövüşmüş İran İsrail bombalamasından mı korkacaktır? Bunlar Batı basının abartmalarıdır.
İkinci gelişme başta ABD’yi ve Batı’yı bölgeye çeken enerji kaynakları ile ilgilidir. Onlar burada savaşıp oyalanadursunlar ata binen Üsküdar’ı geçti. Rusya hem Orta Doğu’da hem de Hazar havzası ve Orta Asya’da doğal gaz konusunda önemli kazanımlar elde etti.
“9-12 Mayıs (2007) tarihleri arasında Putin’in Kazakistan ve Türkmenistan’a yaptığı ziyaretler üç ülkeyi kapsayan üçlü çok önemli anlaşma ile sonuçlandı:” Türkmen gazının Avrupa pazarlarına Kazakistan ve Rusya üzerinden taşımasını sağlayacak Hazar denizi kıyısından bir boru hattı inşa etmekte anlaşıldı.” (atimes. Russia draws Europa into its orbit by M.K.Bhadrakumar 17 Mayıs 2007)
Bir yıl sonra yeni Rusya devlet Başkanı Medvedev de bölgeyi ziyaret etti. Unutmayalım Medvedev eski Rusya enerji devi Gazprom şefliğini bırakıp devlet başkanlığına oturmuştur. O da Putin gibi enerji konusunu çok iyi bilir.
“Rusya enerji devi Gazprom Cuma günü Türkmen gazını satın almak için Aşkabat’ta iki yeni anlaşma imzaladı. Birincisi önümüzdeki 20 yılda Rusya’nın Türkmenistan gazını alırken nasıl bir fiyat belirleneceğini düzenliyordu. İkinci anlaşma ise yerel Türkmen enerji projelerinde Gazprom’u finansör yapıyordu. Özünde bu iki anlaşma Türkmen gaz ihracatı üzerinde Rus denetiminin sağlanmasıdır.” (atimes, Russia takes control of Türkmen (dünya?) M K Bhadrakumar, 30 Temmuz 2008)
Yazara göre birinci anlaşma Rusya’nın Türkmen gazına ortalama Avrupa ile Ukrayna fiyatının ortasında bir şey ödemesini belirler. “Özünde bin metre küp Türkmen gazına şimdi ödenen 140 dolar yerine 2009 yılından başlayarak yeni düzenleme ile 225-295 dolar ödenecek. Yani Rusya şimdi ödediğinin üstünde 9,4 milyar ile 12.4 milyar dolar daha fazla para verecektir. İkinci anlaşma ise Türkmenistan’a yeni gaz alanları kurulması ve finanse edilmesinin teşviki ile ilgilidir. Tahminlere göre Rusya 4-6 milyar dolarlık bir yatırım yapmayı düşünmektedir. Rusya bu finansmanlardan faiz almayacaktır
Yazar devam ediyor:
“Aşkabat’da Cuma günü varılan anlaşmalar Gazprom’a Türkmen gazı üstünden kazanç sağlamasını öngörmüyor. Büyük bir olasılıkla, Gazprom’un Orta Asya’nın temel gaz üreticisi Kazakistan ve Özbekistan üzerinde de somut projeleri var. Başka bir deyişle Gazprom’un amacı sadece para kazanmak değildir. Kremlin’in büyük bir projesi vardır.” (ay)
“Medvedev Kafkaslara yaptığı gezi esnasında, ‘Azerbaycan başkenti Bakü’de Rusya’nın Azerbaycan’ın tüm doğal gazını pazar fiyatlarından almaya hazır olduğunu’ açıkladı. ‘Aşkabat’ta ise Türkenistan’ın Orta Asya Merkezi Boru Hattı’nı modernleştirmesine yardım edeceklerini ve yeni bir Hazar Denizi boru hattının inşa edilmesini destekleyeceklerini’ açıkladı.” (Rusia’s energy dreive leaves US reeling. M.K.Bhadrakumar 19 Temmuz 2008)
Olaylar bununla kalmadı. Medvedev’in hedefleri daha da büyüktü. “Dünya’da en büyük doğal gaz çıkarıcısı olan Rus devi Gazprom Libya gazını Avrupa’ya pompalamak için Akdeniz’in altından boru hattı döşeme planları olduğunu açıkladı. Bu Kremlinin Gazprom’la ilgili Libya’nın tüm gaz, petrol ve sıvı doğal gazı (LNG) üretiminin tümünü Avrupa ve ABD’ye ihraç etme stratejisidir.” (ay) Rusya Libya petrollerini denetimine almak istemektedir.
Strateji bununla sınırlı değildir. Afrika kıtasında Nijerya’dan petrol araştırma yapma lisansı almaya çalışır, Cezayir ile arasında boru hattı kurmayı önerir. Ayrıca Cezayir’e Avrupa’ya birlikte ortak gaz satma önerisi getirir.
Alıntılarımızı toparlarsak görürüz ki Hazar havzası doğal gazı hakimiyeti artık geri döndürülmez bir şekilde Rusya’nın denetimine girmiştir. Türkmenistan gazı ve gelecek enerji geliştirmeleri Rusya tarafından yapılacaktır. Türkmenistan Batı’dan yardım bekleye bekleye bu günlere geldi. Sonunda Rusya’ya yüzünü döndü. Anlaşmalar görüldüğü gibi hiç de sömürü bazında değildir. Piyasa fiyatlarından gaz alınacak ve gerçek bir yardımlaşma kurulacaktır. Kazakistan da Rusya’nın bölgedeki etkisinin artmasına razıdır. Yani Hazar bölgesi doğal gazları ABD’nin emellerinde olduğu gibi Kafkasya’daki Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden geçme durumunda değildir. ABD’nin hiç istemeyeceği şekilde Rusya toprakları üzerinden geçecektir. Ayrıca görüldüğü gibi Rusya’nın Afrika Kıtasında çıkarılan doğal gaz ve petrol ile Batı’yı enerji açısından kendine bağlamayı hedefleyen başka projeleri de vardır.
Bütün bu gelişmelerin ABD ve AB’yi çılgına döndürdüğünü ve yeni arayışlar içine girdiklerini tahmin etmek zor değildir. Onlar Irak enerji kaynakları üstünde oyalana dursunlar bunlar gelişmiştir. Zaten İran ile anlaşmak zorunda oluşlarının bir nedeni de budur. Onlar oyalandıkça Rusya atı alıp Üstüdar’ı geçmiştir.
Saddam döneminde diğer bir Rus petrol şirketi Lukoil Irak petrollerini çıkartıp geliştirmek için anlaşmalar yapmıştır. Savaş sırasında yapılan bu anlaşmaların ne olacağı hep sorulup duruyordu. Hatta Rusya anlaşmanın iptal edilmesini önler umudu ile Irak’a verdiği borçları bile silmişti. Ama işe yaramadı. Maliki hükümeti ABD’nin zoru ile Lukoil anlaşmasını iptal etti. Irak petrol anlaşmaları sadece ABD şirketlerine dağıtıldı.
Yani Rusya ABD’ye Irak’ta verdiği desteklerden sonra yüzüstü bırakıldı. Rusya bu olaydan sonra taktik bir adım attı ya da politik bir değişiklik yaptı. Gazprom yeni şefi Alexei Miller İran’a uçtu. Ahmedinejat’a gaz üreten ülkeler örgütü kurma önerisini yeniledi.
“İran lideri aynı zamanda Miller’e ‘Rusya ve İran’ın ortak olarak’ Avrupa, Hindistan ve Çin’in gaz sektöründeki ihtiyaçlarını karşılayabilme doğrultusunda bir pazar paylaşım düzenlemesini önerir. Ziyaret sırasında Rus şirketlerinin İran petrol ve gaz alanlarını geliştirmesi anlaşması, İran’ın Hazar denizindeki ham petrolünün Umman denizine taşınmasına Rusya’nın katılım anlaşması, İran’ın dillere destan Kuzey Azdığan petrol alanlarının geliştirilmesinde işbirliği anlaşmaları imzalandı. Muhtemelen de İran-Pakistan-Hindistan gaz boru hattı projesine Gazprom’un katılımı konuşuldu. Anlaşıldığı kadarıyla Moskova ABD’nin bu işten hiç hoşlanmayacağına bakmaksızın, dünyanın tüm gözlerinin üstünde olduğunu bile bile İran ile enerji işbirliği yapma kararını sonuna kadar götürme kararı almıştı. Tahran buna bayıldı.” (atimes. Russia’s enerji drive leaves US reeling. M K Bhadrakumar. 19 Temmuz 2008)
Eğer Rusya Irak’tan pay alamayacaksa İran’a girip yeni anlaşmalar yapmalıydı. İran’la yapılan son anlaşmalar eskilerinden daha cesaretli ve kararlıdır. Şimdiye kadar Rusya sürekli olarak İran ve Batı arasında git gelli oynadı. İmzaladığı anlaşmalarda hep bir açık kapı bıraktı. İran’ın ABD baskılarına bir gün boyun eğmesinden korktu. İran’ın bir gün kendisine karşı dönmesinden korktu.
İran da buna yakın duygular yaşadı. İran Rusya’nın dünya sahnesinde ne kadar kararlı adımlar atacağından emin değildi. İki taraf da birbirlerine şüphe ile bakmışlardı. Ama ABD’nin Irak’ta İran etkisini kabul etmesi ve onunla el altından belirli konularda anlaşmış olması ve arkasından Rusya’yı Irak petrol alanından atması Rusya’yı İran’ı da daha ciddi ve daha inandırıcı olarak karşısına almaya itti. Son Cenevre toplantısı sonrası yeni yaptırımlara Rusya’nın onay vermemesi artık onun İran’la daha kararlı bir işbirliğine girdiğinin sinyali olarak değerlendirilmelidir. Irak’ta varlığını ve etkisini kanıtlayan İran, Rusya’nın da güvenini kazanmış ve güçlenmiştir. Şimdi ABD ve Batı karşısında daha sırtı pektir. Aynı şekilde Hazar bölgesi enerjisi üstünde güçlenen Rusya da ABD ve AB’ye daha fazla meydan okuyabilir. Çıkarlarını daha kolay dayatabilir.
Son gelişmelerin ABD’yi İran’a daha çok mecbur ettiği açıktır. Eğer İran’ın bileği bükülemiyorsa, Irak’ta ona muhtaç olunuyorsa artık onunla anlaşmalıdır. Rusya’nın son yaptığı anlaşmalar ABD açısından büyük kayıptır. Onun arkasından başkaları gireceklerdir. Zaten Çin’in yüzyılın anlaşması denilen bir anlaşması vardır. İran gaz yataklarına büyük yatırım yapacak. ABD şimdiye kadar mevzi kaybetti. Eğer İran’la bir an önce anlaşmazsa Hazar havzasını olduğu gibi İran enerji pazarını da kaçıracaktır. Uranyum zenginleştirme masalı kendi ayağına sıkılan kurşun haline dönmüştür. ABD İran’a mecburdur.
Ayrıca İran Batı’nın önüne koyduğu engelleri çok temkinli taktik adımlarla yıkar. Örneğin artık yaptırımların anlamı kalmamış gibidir. Yaptırımlar kendilerini vurmakta, pazardan etmektedir. Yoksa dinleyen yoktur. Atom Enerji örgütü sonunda İran’la ilgili olumlu rapor verdi. ABD’nin tüm baskılarına rağmen İran’da uranyum zenginleştirildiğine dair bir kanıt bulmadıklarını açıkladılar. İsviçre ve Almanya tüm baskılara karşılık İran ile gaz anlaşması imzaladılar. Dünya Bağlantısızlar Örgütü İran’ı desteklediğini barışçıl nükleer enerji üretmenin her ülkenin yasal hakkı olduğuna işaret ettiler.. BM artık İran aleyhinde karar çıkarmaktan kaçıyor. Latin Amerika ülkeleri özellikle Venezuela ile İran arasında giderek gelişen ilişkiler var. ABD’nin yeni ilişkilerini geliştirmeye çalıştığı Hindistan ve 11 Eylül’de en büyük müttefiki olan Pakistan bile İran ile olan ilişkilerini bozmuyorlar. Son olarak Türkiye de bu kervana katıldı. İran neredeyse ABD ve birkaç Avrupa ülkesi dışında herkesle ilişki kurmuş bir ülkedir. Bütün bunlar ABD’nin İran karşısında duruşunu zorlaştırıyor, diğer ülkelerle ilişkilerini geriyor ve yalnızlığa itiliyor.
ABD eğer İran ile anlaşabilirse, İran doğal gazını Türkiye üzerinden Viyana’ya taşıyacak olan Nebucco boru hattı projesini gerçekleştirebilir. Ya da bu projenin sahibi olabilir. Yoksa bu projeyi gerçekleştirmeye hazır başka birileri bulunabilir. Rusya’nın Hazar havzasındaki hakimiyeti Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattına vurulan bir darbedir. Türkmenistan ve Kazakistan gazları olmadan bu boru hattı zaten verimli değildir. Şimdi bir de İran gazı kaçırılırsa ABD’nin bölgede varlığı ne kadar süreceği de belli olmayan Irak ile sınırlı kalacaktır. İran’ın başını kaldırması ile Suudi Arabistan’ın daha ne kadar ABD yörüngesinde kalacağı tartışılabilir. Zaten Suudi Arabistan’ın bir çok bölgesi ABD’ye kapalıdır. O nedenle İran’a mecburiyeti açıktır.
Erdoğan hükümeti Ahmedinejat’ı davet ederek Türkiye de bu delikten bir pay koparabilir mi diye araştırdı. Boru hattı konusunda bir anlaşmaya varılamadığına göre ABD baskılarına karşı durulamadığı anlaşılıyor. ABD’nin bölgede bunca yıpranmışlığına, hedeflerini gerçekleştiremez duruma gelmiş olmasına rağmen projeyi gerçekleştirmek için bağımsız bir adım atılamamıştır. Finanssal kaynakların eksikliği bahane edildi. Fakat başka alanlarda pazarlar açılmıştır. Olası doğal gaz konusundaki gelişmelere göre tetikte bekler duruma gelindi, nabız yoklandı. Ya da sadece onu yapabildi Erdoğan hükümeti.