“TÜRK DÜNYASININ BİRLİĞİNE GÖNÜL VEREN”
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ (HKP)
Kuzey KARAHAN
12 Eylül’ün faşizmi devrimci yapılara, işçi sınıfının ve halkın her türden örgütlenmelerine şiddetli bir baskı ve terör uyguladı. Örgütlenmeler ya büyük ölçüde dağıtıldı ya da faaliyet yetenekleri büyük ölçüde inmelendirildi. Ardından Dünya ve Türkiye ölçeğindeki toplumsal ve siyasal alt üstlükler, Sosyalist Sistemin çöküşü ve devrimci hareketin beklenmedik ölçüdeki yenilgisi bilinçlerde durulması zor bulanıklıklar yarattı. Bu durum düzene, yeni manevra alanları yaratmada önemli avantajlar sağladı. Bunun sonuçlarının en önemlilerinden bir tanesi, devrimci hareketin içinde bir “ulusal sol” yaratması olmuştur. Ulusal solun önemli işlevi -niyetler ne olursa olsun- düzenin devrimci hareket içinde bir yedek güç rolü oynamasıdır.
Türkiye’de ulusalcılığın en belirleyici özelliği kemalizmdir. 1960’lı yıllardaki TDH’nin ikinci doğuşunda Kemalizm, belirleyici bir etkiye sahipti. 12 Mart faşizmi deneyiyle ve özellikle 12 Eylül faşizmi yıllarında devrimci hareket kendisini büyük ölçüde kemalizmden arındırmıştı. Ancak özellikle 90’lı yılların ortalarından itibaren gelişen 1- Kürt Özgürlük hareketinin ve 2- İslamcı kimlikli partilerin gelişmesi, ulusal solculuğun üremesinin maddi zemini oldu. “Devletin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” ve “Cumhuriyet/şeriat” noktasındaki hassasiyetler, yoğun bir devlet propagandasına dönüştü. Sol içinden silinemeyen Kemalist/milliyetçi etkiler de bu dönemde yeniden depreşti.
Kendisini Dr. Hikmet Kıvılcımlı geleneğinden sayan Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) bu savrulmada en öteye düşenlerden biri oldu. HKP’nin Dr. Hikmet düşünce ve davranışıyla ne kadar örtüştüğünü ya da alakasızlığını başka bir yazı konusu olarak bir yana bırakalım. Ancak HKP’nin diğer ulusal soldan (Perinçek’in İP’sini artık saymayalım) farklı olarak nasıl uç bir milliyetçiliğe vardığına acil olarak işaret etmek gerekiyor.
HKP ulusal (milliyetçi) solculuğunu, “vatanın bölünmezliği” ve “şeriata karşı” olmanın çok daha ötesine, MHP gibi Türk dünyasının birliği milliyetçiliğine vardırmıştır.
“Demek ki AB-D Emperyalistleri, Türkiye Türkleriyle diğer Asya Türklerinin birleşmesinden ölümlerini görmüşçe korkmaktadırlar. Çünkü onların, aşağılık, pis yağmacı çıkarları öyle gerektirmektedir.
Öyleyse biz Gerçek Yurtsever Türkler bunun tam tersini yani bütün Türklerin birliğini istemeli ve savunmalıyız. Tabiî bu konuda mücadele etmeliyiz. Bunun yol ve biçimlerini akla, bilime, hakkaniyete en uygun şekilde belirlemeli, programlaştırmalıyız…
Bunu sağladık mı Edirne’den Doğu Türkistan’a kadar uzanan devasa coğrafyada, doğal coğrafyaya (’’Türk Yurduna’’ – bn.) dayanan yeni bir Sosyalist Ülke oluştururuz.” (abç.) (http://www.kurtuluspartisi.org/index.php?option=com_content&task=view&id=372&Itemid=1)
Bu alıntıyı, HKP Genel Merkezince yayınlanan “Türk Dünyasının Birliğine Gönül Veren, Kafa Yoran, İlgi Duyan Arkadaşlar!” başlıklı bildiriden yapıyoruz.
Yine aynı bildiride, HKP Başkanı Nurullah Ankut’tan aktarılan şu ifadeler var: “…gerçekten de şu anda 5 tane Türk Cumhuriyeti var Asya’da: Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan, arkadaşlar.
E, konuştukları dil Türkçe’nin değişik lehçeleri. Gidenler 2 ayda hemen öğreniyorlarmış, oranın yerlisine yakın konuşup anlaşabiliyorlarmış. E, bizim nereden geldiğimiz de belli.“
“Dünya Türkleri”nin “tek devlet”te birleştirilmesi projesi yeni değil. Yani ilk uyanık(!) HKP değil. Bin yıl önce geldiğiniz Anadolu’da, bin-binbeşyüz yıl önce “birlikte” yaşadığınız halklarla, -ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal, dilsel vs.- ne kadar farklılaşmış olabileceğinizi anlama gayretinde bile bulunmadan; sırf bu ülke halklarının “Türk” olduğundan ve “Türkçe’nin değişik lehçelerini” konuşuyor olmalarından dolayı “Türk Birliği”ni, ‘’Edirne’den Doğu Türkistan’a kadar uzanan devasa coğrafyada” tek devlette yaratmayı savunacaksınız.*
Dediğimiz gibi proje yeni değil. Ne ad verildiğini de literatürde bulmak mümkün.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde konuyla ilgili şu açıklamalara yer veriliyor.
’’Turan:Turancıların dünyadaki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı amaçladıkları ülkenin adı. Türklerin Orta Asya’daki en eski yurtları.’’
’’Turancılık: Bütün Türklerin tek yurtta ve tek buyruk altında birleşmelerini öngören, ırkçı (abç) bir akım.’’
Turancılık, daha önceleri fikir düzeyinde ortaya çıkmışsa da bu yönde pratik olarak mücadeleye kalkışan ilk olarak Enver Paşa olmuştur. Birinci Paylaşım Savaşı yenilgisinden sonra ülkeyi terk etmek durumunda kalan İttihad ve Terakki liderlerinden Enver Paşa Turan uğruna, Sovyet Kızıl Ordu birliklerine karşı savaşırken, Tacikistan’da bir çatışmada öldürüldü.
Turancılık akımı Türkiye’de zaman zaman tolerans görmüş, bazen de yargılamalara ve mahkumiyetlere uğratılmıştır. En önemli Turancılık davası 1944’te, aralarında Nihal Atsız ve Alparslan Türkeş’in de bulunduğu dava olmuştur. Turancılık düşüncesi daha sonraki yıllarda da MHP ve diğer çeşitli milliyetçi/ırkçı akımlar tarafından savunula gelmiştir. Ama artık o saflarda bile eskisi kadar popüler değildir.
HKP’nin savunduğu “Türk Dünyasının Birliği” “düşüncesi”nin, ırkçı/milliyetçi (artık neredeyse tedavülden bile kalkmış) bir Turancılık olduğu apaçık ortdada değil midir!
Keşke, bilmiyorlardır belki diyebilseydik de cehaletlerine verseydik. Ama bu cehaletten çok, ırkçı milliyetçiğin HKP versiyonudur ve yeni değildir. Gerçi eskinin de bir değeri olamaz mı? Ama tarihin çöplüğüne çoktan atılmış bu ırkçı projenin Türkiye Halklarının nezdinde hiç mi hiç değeri yoktur. Sosyalizmin ise ırkçılıkla gen uyuşmazlığı vardır! Uyarmış olalım.
*HKP, ’’Edirne’den Doğu Türkistan’a kadar uzanan’’ Türk birliğinin içine Kürtleri ve Kürdistan’ı da sokuyor. Ancak yazının kapsamı bu konuyu içine almıyor.