Kılıçdaroğlu Rüzgârı Ne Yöne Esecek?
M. Sinan MERT
23 Mayıs 2010
CHP, Kılıçdaroğlu ile önemli bir rüzgâr yakalamış görünüyor. CHP saflarında görmeye alışmadığımız bir heyecan ve enerji söz konusu. Böylesi bir noktaya gelinmesini tetikleyen temel etkenlerin ne olduğuna bir bakmak gerekiyor.
Baykal’ın bir kaset operasyonu ile tasfiyesinin ardında hangi güçler var? Bugünden bakıldığında bu gücün AKP olmadığı çok açıktır. Erdoğan; kedi fare gibi rahatlıkla oynayabildiği, çok dar bir alana kendisini sıkıştırmış CHP’den ne kadar memnun olduğunu zaten birkaç kez de ifade etmişti. Baykal CHP’nin başında bulunduğu sürece kendisine ciddi bir iktidar alternatifi oluşturmayacağını da oldukça iyi biliyordu. Baykal çizgisinin oy oranının %25’i geçmesinin imkânsız olduğu çok açıktı. Önümüzdeki dönemde bir tek başına AKP iktidarına daha tahammülü olmayan güçlerin kaset işinin arkasında olduğun düşünmemizi sağlayacak ise çok emare var. Özellikle İran ve İsrail politikasından rahatsız olan dış güçler etkin rol almış olabilirler. Bu güçler Baykal’ı tehlikeli buldukları için değil ama AKP’yi sınırlamak istedikleri için böyle bir yol seçmiş olabilirler. CHP içindeki gizli muhaliflerin de bu işte rol arkadaşlığı yaptığı da açık gibidir. Önder Sav’ın manevra yeteneğindeki kıvraklık dudak ısırtacak cinstendir. En yakınında göründüğü liderini bir nefeste yalnızlaştırabilmiştir. Cumartesi günkü kurultaydan sonra Baykal’ın kesin emekli olduğu, bir daha kesinlikle CHP başına dönemeyeceği belirginleşmiştir. Hiçbir parti eski genel başkanından kurtulduğuna bu kadar sevinmemiştir.
Düzenin sol cenahında taşlar yerinden oynamıştır. Rahşan Ecevit’in CHP’ye katılmasının sembolik anlamı büyüktür. Kılıçdaroğlu’nun kasketli fotoğrafları bu sembolik anlamın değerlendirilmek istendiğinin işaretidir. Kılıçdaroğlu çok büyük bir pot kırmazsa, AKP’nin tek başına iktidar imkânı bugün ortadan kalkmış görünmektedir. CHP yoksullukla mücadele çizgisini AKP’nin kendi çevresinde yarattığı zenginlikle karşıtlığı içerisinde geliştirebilirse bu işsizlik günlerinde çok önemli bir oy oranına sıçrayabilir. Kılıçdaroğlu’nun kaderi büyük oranda Kürt sorunundaki gelişmelerle belirginleşecektir. Kürt sorununda son büyük hesaplaşmanın yaklaştığı günlere geliyoruz. Kılıçdaroğlu Kürtlerin sempatisini kazanmak adına demokratik bir tutum geliştirirse İzmir ile sembolleştirebileceğimiz Beyaz Türk oylardan kopabilir, bu da MHP’ye yarar. Kürt sorununda şahin rolü sürdürürse de kurultayda belirginleşene umutların balon olduğu çok çabuk ortaya çıkar. Yeni CHP en büyük sınavını burada verecektir. İlk konuşmada %10’luk seçim barajını düşürmek ile ilgili vurgu farklı bir çizgi arayışının işareti olarak okunabilir.
CHP düzen partisidir, devletin partisidir. Gerçi Baykal iktidarında CHP, geçmişte var olan tüm sosyal demokrat niteliklerini yitirmiştir. O yüzden CHP’nin kimi tavır değişiklikleri ezber bozan bir görüntü verebilir. Ergenekon’un partisi olmaktan kısmen sosyal demokrat bir çizgiye çekilme hem kimi toplumsal kesimlerde CHP’ye yönelime hem de sol içinde ciddi kafa karışıklıklarına yol açacaktır. Kötünün iyisine tutunmaya çalışma artık solumuzda ciddi bir taktik tutum haline gelmeye başladı. Fakat Kılıçdaroğlu’nun CHP’si özellikle CHP’nin devlet partisi olma durumuna göre kendi sol tutumlarını şekillendiren başta EDP olmak üzere birçok girişimi işlevsizleştirebilir. Hatta bugün AKP’ye güzelleme yapan kimi kesimlerin CHP’ye yakınlaşması da gözlenebilir. E. Fuat Keyman’ın şimdiden Kılıçdaroğlu uzmanı rolüne soyunması bunun işaretidir. Sarıgül’ün projesi de bu gelişmelerden büyük darbe alır.
Sonuçta Baykal’ın gitmesi ve CHP’nin kısmen sola çekilmesinin, toplumdaki akıl tutulmasının ortadan kalkmasına hizmet edeceği düşünülebilir. Fakat sınıfın bağımsız politik alternatifinin yaratılması konusunda yeni zaafların ortaya çıkabilme ihtimali de o oranda artabilir. Buna karşılık toplumsal anlamda emekçi söylemin yaygınlaşması ve meşrulaşması yeni olanaklar yaratabilir.
Görülmesi gereken en önemli yön ise bizce insanların gerçek bir dönüşüme duydukları ihtiyacın ortaya çıkmasıdır. Muhtemelen bugün Kılçdaroğlu’nun konuşması ile coşanlar, onda gerçekten bir devrimci görmek isteyenler bunun gerçek olmadığını bilmekte fakat gördükleri rüyadan da uyanmak istememektedirler. Aynı şey Obama seçimi kazandığında da yaşanmıştı. Toplumlar iyiye doğru bir değişim ve dönüşüm ihtiyacını duyuyorlar. Bunu o kadar çok istiyorlar ki istismar edildiklerini bile bile, rüya gördüklerini bile bile gözlerini açmak istemiyorlar.
Bu ruh halinin varlığı ve yaygınlığı, gerçek devrimci dönüşüm güçlerinin kendilerine daha güvenli hareket etmelerini sağlayacak alanın mevcut olduğunun ispatıdır. Bunu unutmayalım. Bizim yapmak istediğimiz insanların gerçekten istediğidir. Yeter ki güven verebilmeyi, inandırıcı bir seçenek haline gelebilmeyi becerelim. Gerçek bir dönüşümün ancak halkın özgücüyle olabileceğini ve halkın devrimci programını gerçek bir siyasi seçenek haline getirebilelim.