Görüşme Bilmecesi
Mehmet YILMAZER
16 Aralık 2010
Öcalan’ın avukatlarının Gülen Cemaati’nden Güzelce ile görüşmesi büyük yankı uyandırdı. Sonunda Cemaat yazılı bir açıklamayla görüşmenin arkasından çekildi, Güzelce’ye de “özür dilemek” kaldı. Olay çok fazlaca spekülasyona açık olduğu için, somut gerçekleri temel almakla sınırlı kalacağız. Görüşme Öcalan’ın isteği ile gerçekleşmiştir. Hatta Öcalan’ın görüşme notlarında bir de Cemaat değerlendirmesi vardır.
Önce Öcalan ile görüşmelerin biçimine değinmek gerekiyor. Israrla hem Öcalan hem de hükümet görüşmelerin “devletle” yapıldığını vurguluyorlar. Fakat Hürriyet Gazetesi’nden E.Özkök’ün yazısından “devlet”in içinde genelkurmayın olmadığını öğrenmiş olduk. Tuğgeneral Tayyar Süngü yazara telefon ederek “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu işle bir ilgisi olmadığını” açıklamış. O zaman “devlet”ten geriye hükümet kalıyor. AKP, Kürt sorununu ağzına yüzüne bulaştırma tehlikesine karşılık ısrarla hükümet olarak görüşmeleri üstlenmiyor. Öte yandan, Öcalan’ın da “devlete” vurgu yapması, hatta AKP’nin çözümden yana olmadığını sık sık belirtmesini nasıl yorumlamak gerekiyor? Ortada bu konuda örtülü bir uzlaşma mı var? Yoksa Öcalan yanıltılıyor mu? Cevap ne olursa olsun, yapılan görüşmelerin “devlet” tarafı bulanık ve tuzaklarla yüklüdür. AKP iktidarı en azından şimdilik yaptığı işi açıkça üstlenmeye cesaret edemediğine göre, sorunu çözme gücü, kararlılığı ve niyeti hepsi büyük bir soru işareti taşıyor. İşi “devlete” havale etmenin altında basit siyasal hesapların olduğu yeterince sırıtıyor.
Cemaat’le yapılan görüşme bu tabloda nereye oturuyor? Baştan söylemekte yarar var. Kürt Özgürlük Hareketi’nin sadece seçimle bile sınırlı olsa Cemaatle işbirliğinden elde edeceği bir siyasal kazanç yoktur. Zaten bu görüşmeye en çok liberaller sevindi. Ne Kürt Özgürlük Hareketi ne de Cemaat (en azından görünüşte) aynı ölçüde sevinmediler. Ahmet Türk, “bize misyonerlik yapmasınlar” diyerek en doğru uyarıyı yapmış oldu. Öte yandan, Cemaat de kopan gürültü karşısında geri adım attı. O zaman bu görüşmeyi neye yormak gerekiyor?
Büyük bir olasılıkla Öcalan’la “devlet” adına yapılan görüşenlerde “Cemaatle yakınlaşma” telkin edilmiştir. Burada da bir sorun daha ortaya çıkıyor. Bu telkin Cemaat’ten habersiz mi, yoksa onun bilgisi dâhilinde mi yapılmıştır? Bilgisi dâhilinde yapılma olasılığı çok daha fazladır. Fakat medyada kopan gürültü ve ortaya çıkan tablo Cemaat açısından taşınması zor bir görünüm ortaya çıkardığı için, anlaşılan geriye “takiye” yapmak kalmıştır.
Bütün bu olasılıklar bir yana, Cemaatle Kürt Özgürlük Hareketi’nin “yakınlaşmasının” siyasal hedefi ve sonucunu iyi görmek gerekiyor. Hükümet “açılım” yaparken, büyük bir umutla Kandil’in tasfiyesi için ABD’nin vereceği desteğe güvenmiştir. Bu yolda ABD yetkilileri, Irak hükümeti ve Kürt yönetimi ile sayısız görüşmeler yapılmıştır. Bunlardan beklenen sonuç alınamadı. Hala “uzatmalar” oynanıyor. Ankara’nın ABD ve İsrail’le ilişkisinin böyle devam etmesi halinde bir sonuç çıkma olasılığı da yoktur.
PKK’nin zor ve kuşatma ile tasfiyesinden umut kesildikçe, geriye yumuşak tasfiye yollarının denenmesi kalmıştır. Liberallerin zil takıp oynamasından da anlaşılacağı gibi bu yumuşak tasfiyenin yolu Kürt Özgürlük Hareketi’ni Cemaatle “barıştırmak”tan geçiyor. Arkasında pek çok soru işareti taşıyan bu “girişim” şimdilik ortada kalmış görünüyor. Canla başla Kürt kimliğinin inkârı yolunda çalışan Cemaatle, Kürt Özgürlük Hareketi’nin “barışması” zaten sorunun doğası gereği mümkün değildir. Cemaatle yakınlaşma yumuşak tasfiyenin yolunu açar.
Öte yandan PKK’nin 1999 “stratejik dönüşü” sırasında yaptığı hataları ne tekrarlama lüksü, ne de hakkı vardır!