Demokrasi İçin Birlik Hareketi’nden “Yol Haritası” Açıklaması
Demokrasi İçin Birlik Hareketi (DBH) 13 Ağustos Perşembe günü yaptığı basın açıklamasıyla Kürt sorununun çözümü konusunda öncelikli olarak yapılması gerekenlere ilişkin görüşlerini kamuoyuyla paylaştı.
Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde gerçekleşen basın toplantısında DBH adına açıklamayı DBH Yürütme Kurulu Üyesi Türkan Uslu yaptı. Açıklamada, “Kürt sorununun adil, demokratik çözümü için muhatabın Kürt halkı ve Öcalan” olduğu ifade edildi.
Açıklama şöyle:
Kürt Sorununun Adil, Demokratik Çözümü İçin
Hedef Barış, Yöntem Diyalog,
Muhatap Kürt Halkı Ve Öcalan Olmalıdır!
Kürt sorunu yeni bir siyasal sürece evrilmeye başlıyor ve kritik bir eşikte bulunuyor. Devlet zirvesinde “Kürt açılımı”ndan söz eden açıklamalar, AKP ve DTP arasında gerçekleşen görüşme benzeri gelişmeler, medyanın en “savaşkan” temsilcilerinden gelen ılımlı mesajlar çözüm umutlarını büyütüyor. Her ne kadar “açılım” sözü doğrudan “çözüm” anlamına gelmese de, sorunu anlamaya çalışan ve adıyla anan bir tartışma sürecinin başlamış olması, her geçen gün “çözüm” için gerekli toplumsal ve siyasal iklimi olgunlaştırıyor.
Unutulmamalıdır ki, Kürt sorununu demokratik bir çözüme kavuşturmanın yolu, öncelikle sorunun tarihsel köklerine eğilmek, nedenlerini açıklıkla ortaya koymak ve çözümü dayatan gerçek nedenleri cesaretle kabul etmekle açılabilir.
Sorunun temelinde Anadolu ve Mezopotamya halklarından oluşan zengin Türkiye mozaiğini tek bir politik kalıba dökerek tek uluslu, tek kimlikli, tek dilli, tek inançlı bir toplum yaratmaya dayalı şoven milliyetçi ideoloji, asimilasyoncu ve inkârcı uygulamalar yatıyor. Devletin yürütmeye çalıştığı bu faşizan politikalar başta Türk ve Kürt halkları olmak üzere tüm Türkiye halklarına telafisi imkânsız maddi ve manevi zararlar vermiştir. Bu zararın bir boyutunu da demokrasinin katledilmesi oluşturmaktadır.
Cumhuriyet öncesi ve sonrasında Ermeni, Rum ve Asurî-Süryani halkları bire kadar yok edilmeye çalışılmış ve bu soykırımların yarattığı travmalar toplumumuzun ruh sağlığının ciddi anlamda bozulmasına neden olmuştur.
Bütün bir Cumhuriyet döneminin karakteristiğini oluşturan, Kürtlerin de yok edilmesi politikası ise iflas etmiştir. Cumhuriyet tarihinin ve son 25 yıllık kirli savaşın açıkça gösterdiği gibi Kürt Halkının zorla asimile edilebilmesi, demokrasi ve özgürlük taleplerinin bastırılabilmesi, örgütlü mücadelesinin tasfiyesi olanaklı olamamıştır. Dahası, bugün artık şiddete dayalı bu inkâr ve imha politikalarının terk edilmesi gerektiğini toplumun önemli bir kesimi idrak etmiş bulunmaktadır. Ne var ki toplumda önemli bir ağırlığı olan başta MHP ve CHP olmak üzere bir takım siyasi odaklar, yaşanan bunca acıya, akan kana, maddi manevi muazzam kayıplara gözlerini kapamakta, kurulma şansı ortaya çıkmış bulunan kardeşlik köprülerini şoven ve ırkçı saldırılarla berhava etmeye çalışmaktadır.
DBH, Kürt sorununun çözümünün Türkiye’nin demokratikleşmesiyle doğrudan bağlı olduğu bilinciyle bu yıkım politikalarının yarattığı toplumsal travmadan kurtulabilmenin tek yolunun çağdaş demokrasi normlarını hiç bir kayıt koymaksızın derhal benimsemekten geçtiğini düşünmektedir.
Bize göre, bu tarihsel gerçekler ve güncel koşullar ışığında, Kürt sorunun bütün boyutlarıyla birlikte ele alınarak “açılım süreci”nin “demokratik çözüm” sürecine evirilmesinin ve kalıcı bir barışla sonuçlanmasının imkânları şu öncelikli adımlarla yaratılabilir:
1. PKK 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne kadar sürecek bir eylemsizlik kararı vermiş bulunuyor. Bu süreci kalıcı kılmak için iktidar güçleri operasyonlara son vermeli, özgür, demokratik, barışçıl tartışmanın ve karşılıklı güven verici adımların atılmasının yolunu açmalıdır.
2. Farklı düşüncelerin ve çözüm önerilerinin ifade edilmesinin önündeki yasal engeller hızla kaldırılmalı ve Kürt sorununu bütün boyutlarıyla ele alabilecek özgür tartışma ortamı yaratılmalıdır.
3. Demokratikleşmek için anayasanın ve yasaların değişmesini beklemeden toplumda barış düşüncesinin egemen olması için geçici yasalarla, okullarda, medyada, kültürel her türlü kurumda şoven ve ırkçı propaganda yasağı getirilirken barış ve dostluk düşüncesinin yaygınlaştırılması için özel teşvikler yaratılmalıdır.
4. Savaşın tarafları elbette barışın da tarafları ve muhataplarıdır. Muhatap Kürt halkı, onun politik iradesi Kürt özgürlük hareketi ve önderliğidir. Sorunun çözümünde gerçek muhatapları ile diyalog kanalları açılmalı, özgür bir müzakere süreci başlatılmalıdır.
5. Kürt halkının “siyasi iradesi” kabul ettiği Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit kaldırılarak sürece rahatlıkla dâhil olabileceği koşullar yaratılmalıdır.
6. Karşılıklı güven arttırıcı adımlar çerçevesinde, gerginliğin ortadan kalkması ve yeni anayasa tartışmalarının barışçıl bir ortamda gerçekleştirilebilmesi için siyasi nedenlerle hapishanede tutulan herkes serbest bırakılmalı, , gerillada bulunanlardan hiç bir talepte bulunulmadan ve haklarında herhangi bir takibata gidilmeden ülkeye serbestçe gelme koşulları yaratılmalıdır.
7. PKK’nin yasal varlığı tanınmalı, legal siyasi alanda var oluşunun hukuki ve siyasi koşulları yaratılmalıdır.
8. Türkiye’nin çok kimlikli, çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı dokusu kabul edilmeli, Kürtlerin kolektif varlığının, kimlik, dil ve temel kolektif haklarının tanınacağı ilan edilmelidir.
9. Gerçek bir barış ortamının kurulabilmesi için kirli savaş döneminde işlenmiş olan savaş suçlarının araştırılması ve sorumlularının gereken muameleye uğratılmaları için tarafsız olması garanti edilecek bir hakikatleri araştırma komisyonu kurulmalıdır.
10. Savaşta cinsel şiddete uğrayan kadınlar için kadınlara karşı işlenen suçlar komisyonu oluşturulmalı, tecavüz savaş suçu olarak kabul edilmelidir.
11. Kirli savaş sonucu mağdur durumda bulunan ailelere maddi yardım sağlanırken köylerine dönmek isteyen ailelerin uğradıkları zararlar tazmin edilmeli ve köylerine dönebilmeleri için ihtiyaç duyacakları her türlü yardım kendilerine yapılmalıdır.
12. Koruculuk kurumu, JİTEM ve diğer özel savaş aygıtları tümüyle ilga edilmelidir.
13. Hemen, 12 Eylül rejiminin dayatmaları sonucu kabul edilmiş olan Anayasa iptal edilerek yerine asker ve sivil bürokrasinin siyaset üzerindeki egemenliğine son veren, demokratik, adil, eşitlikçi ve insan hakları ve özgürlüklerini esas alan yeni bir anayasanın geçirilmesi çalışması başlatılmalıdır.
14. Yeni Anayasa hiçbir etnik kimliğe, kültüre, dile, dine vurgu yapmadan, tüm kimliklerin ve kültürlerin eşit ve özgürce bir arada yaşayacağı demokratik koşulları yaratmalıdır. Bu çerçevede, yeni Anayasa:
– Kürt kimliği ile diğer kimliklerin siyasi parti kurmak dâhil olmak üzere, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm yasal, siyasal ve idari engelleri kaldırmalı, ilgili diğer yasalar ve mevzuatta da buna uygun düzenlemeler yapılmalı;
– Türkiye’nin idari yapılanmasını yerel ve bölgesel özerk yönetimlerin kurulabilmesini sağlayacak şekilde düzenlemeli;
– Kürtçe başta olmak üzere, bütün ulusal topluluklara anadilde eğitim hakkını sağlamalı, ülkenin her yerinde devlet dairelerinde çok dillilik (Türkçe, Kürtçe, Arapça, vb.) esas olmalıdır.
DBH olarak içine girdiğimiz bu “açılım” sürecinin uluslararası ve yerel egemen güç odaklarının “barışçıl” yöntemlerle yürüttükleri bir tasfiye harekâtı olmaktan çıkarılarak, Kürt halkının talepleri doğrultusunda “demokratik bir çözüm” sürecine dönüşmesini, adil, onurlu ve kalıcı bir barışla sonuçlanmasını istiyoruz. Bunun ise ancak emek, barış, özgürlük ve demokrasi güçlerinin ortak çabasına bağlı olduğuna inanıyor ve tüm demokrasi güçlerini çözümün parçası olmaya davet ediyoruz.
Demokrasi İçin Birlik Hareketi (DBH)