Yoksullara Teselli
Mehmet AKYOL
27 Haziran 2008
Parabalarının bir numaralı akıl hocası Wall Street Journal Haziran ayı sonunda ‘durum ciddi’ diyerek yani ABD Başkanı’nın ilk yapması gerekenin zenginlerden daha fazla vergi almak olduğunu yazdı. Küreselleşme ve yeni liberal politikaların bir sözcüsü için alışılmadık bir öneri, şimdiye kadar hep zenginlerden alınan vergilerin azaltılması için binbir dereden su getirenler, bugün nasıl oluyor da tam tersini savunuyorlar?
Soruya zaten kendileri cevap veriyor, ‘Demokrasiler giderek Plutokrasiye evrimleşiyor, bu büyük bir karmaşanın ilk yangınları olacak, unutmayalım bundan en çok kaybedecek şeyi olanlar en zenginler’. Dolaylı da olsa Wall Street Journal ‘ciddi durumun’, küreselleşme ve yeni liberalizmin artik ‘meşruluğunu’ yitirmeye başlaması’ olduğu tespitini yapıyor.
Bu tespit elbette ‘gökten inmedi’, birbiri ardından ‘saygıdeğer’ ekonomi kuruluşları incelemelerini yayınlıyorlar, zengin ile yoksul arasındaki uçurum büyüyor diye. Bu elbette yeni değil, yeni olan artık bunun ‘meşruluğunu yitirmeye başlama sınırına dayanması’. Nasıl mı?
ABD’li mali danışmanlık firması Scorpio Partnership, bankalardaki kişilere ait servetin 2005‘ten 2007 sonuna kadar %27 artarak 26300 milyar dolara ulaştığını söylüyor. Sadece İsviçre bankası UBS’teki bu paralar 1896 milyar dolar. Gene aynı günlerde başka bir mali danışman, Merrill Lynch, 1 milyon dolardan fazla ‘yatırımı’ olanların sayısının 2007 yılında %6 artarak 10,1 milyon kişiye çıktığını ve bunların toplam ‘yatırımlarının’ 40700 milyar dolar olduğuna dikkat çekti.
İngiliz Barclays Bank ise dünyanın en zengin 8 ülkesindeki toplam ‘mali yatırımların’ 146000 milyar dolar’a ulaştığını, bu miktarın ise gene bu ülkelerin yıllık ‘milli gelirlerinin’ tam dört misli olduğunu tespit ediyor. Bu tür araştırmalarınsa ardı arkası kesilmiyor. Parababalarının akıl hocalarının kafalarına bir say takılmış anlaşılan!
Kafaya Takılan
Madalyonun öteki yüzüne de bir bakalım; ABD de tasarruf yapabilen aileler %10 kadar düşmüş, geriye kalan %90 borç içinde, toplam borçları 14000 milyar dolar. İlk sonuç; ipotek faizleri ödenemiyor, bankalar ‘kâğıttan kaplanlar’ gibi devrilmeye başlıyor. Ama orada kalmayacak elbette, gerisi geliyor / gelecek.
Almanya’da durum aynı gibi, orada da son beş yıl içinde gelir azalmayan ailelerin oranı %10. Almanların yarısı tüm ülkedeki servetin %4 üne sahip. Üstelik yoksulluk ölüm anlamına da geliyor, en fakir emekliler en zenginlerden beş yıl daha önce ölüyor! Boyalı basında yazıyor; ‘bir yanda 100 metrelik yatlar, değeri milyar sınırına dayanan özel konutlar artarken, toplumun büyük bir çoğunluğu son rezervlerini harcıyorlar, orta tabaka eridikçe eriyor’.
Türkiye? Afrika? Latin Amerika? Sizce uzatmaya gerek var mı? Bizim yaşadıklarımızı şimdi ‘zengin ülkeler’ yaşıyor kısacası. Buralarda başlayan yangın yeni liberal merkezlere sıçramak üzere; iste ciddi olan durum bu. Peki, bize bu teselli yeter mi / yetmeli mi?
Ta Spartaküs’ten beri yoksullar bıçak kemiğe dayanınca isyan ettiler, hala yoksulluktan kurtulmuş değiller. Bir sefer söylendi, bıçak kemiğe dayanmadan isyan edersek / isyan etmeyi başarırsak, ‘kendi dalgamızı kendimiz yaratırsak’ başaracağız dendi. Görünen o ki gene kendiliğinden bir dalga geliyor, bizi alıp bir yerlere götürmeden, gelen dalgayı bizim bir yerlere götürmeyi denememiz lazım artık.