İç politikada ipler iyice gerildi. Vekillere sözde adalet dokunmaya başlayınca daha da gerilecek. Erdoğan ise cumhuriyetin sembollerini değiştirmekle meşgul. Yıllardır 19 Mayıs ve 29 Ekim kutlamaları cumhuriyetin en önemli sembolleriydi. AKP iktidarlarında bunların yerini Çanakkale ve fetih kutlamaları alıyor. Bu kadarı bile doksan yıllık cumhuriyetin nasıl hala oturmadığını, üstüne hesaplaşmaların devam ettiğini gösteriyor.
Fakat konumuz bu değil. Bölgede, daha doğrusu Irak ve Suriye’deki gelişmeler bu yıl sonuna kadar önemli değişimlerin yaşanacağını gösteriyor. Fellucce ve Rakka operasyonları başladı. ABD başkanlık seçimlerinin tarihini de düşünürsek yıl sonuna kalmadan bölgede yeni bir güçler dengesi ortaya çıkacaktır.
Türkiye’nin Rakka operasyonunu geciktirmek için bütün çabaları tükendi. ABD en son haber vermekle yetindi ve Rakka’nın kuzeyine operasyon başladı. Mare-Cerablus hattı Ankara için kırmızı çizgiydi. ABD’nin operasyon baskıları sonucunda Türkiye bu bölgeyi kendi desteklediği güçler tarafından denetleyebileceğini iddia etti. Ve bir sürü-on tane- sözde tugayla sınıra çok yakın olan El Rai IŞİD’in elinden alındı. Ancak üç hafta geçemeden bu tugaylar IŞİD karşısında kaybettiler ve ortadan kayboldular. Böylece Ankara’nın Washington’u son oyalama taktiği de boşa düşmüş oldu. Geriye Erdoğan’ın bağırıp çağırmaları kalıyordu.
Rakka operasyonu başladığı sırada Kürt kaynaklardan basına sızan bilgilere göre, Cerablus’un güneyindeki Menbic’e bir operasyona ABD “Biz karışmayız.” diyerek sarı ışık yakmış. Rakka operasyonu sırasında Türkiye sınırındaki IŞİD alanlarına Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) müdahale imkânının olması önemlidir. IŞİD’in lojistik imkânlarının daraltılması anlamına gelir. Olayların bu yönde gelişeceği anlaşılıyor.
Operasyonlar elbette büyük riskler taşıyor. Ancak olaylar SDG’nin beklediği gibi gelişirse Suriye’de SDG’nin dolayısıyla PYD’nin etkisi iyice büyüyecektir. Bu gelişmeler kaçılmaz bir şekilde Cenevre görüşmelerine yansıyacak, böylece Rojava uluslararası planda daha yaygın bir şekilde tanınacaktır.
Bunun iki önemli sonucu olabilir. Rojava’nın Şam’la pazarlık gücü yükselecektir; öte yandan tüm Kürdistan üzerindeki etkisi artacaktır. Irak Kürt Federasyonu’nda da bazı gelişmeler yaşanıyor. Goran ile YNK’nin anlaşması Barzani’nin oyunlarını bozmaya yetmeyebilir, ancak tıpkı Erdoğan gibi fiili başkan durumunda olan Barzani için zor günler yaklaşıyor.
Tüm zorluklara rağmen bölgede yeni güç dengeleri şekillenirken bunun en önemli sonucu Kürdistan’ın öne çıkması olacaktır. IŞİD geriletildiğinde Irak ve Suriye’de Kürt güçleri bir adım daha öne çıkmış olacaklar. Bu gelişmelerin bir mayın tarlasında yürümeye benzediğini biliyoruz. Fakat hem Irak’taki hem de Suriye’deki durum sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Yeni şekillenmelerin içinde Kürt halkının rolü eskisinden çok daha önde olacaktır. Bütün bu gelişmeler önümüzdeki 5-6 aya sığacak gibi görünüyor.
Bunların Türkiye iç politikasına yansıması kaçınılmazdır. Yeni hükümet telaşla PKK’ye karşı savaşta yeni konsepte geçileceğini ve 1-1,5 yıl barış kelimesinin ağıza alınmayacağı açıklandı. Saray önümüzdeki 6 ayın çok sıkıntılı geçeceğini biliyor. Her şeyi kontrol altına alma telaşı bundan. Ancak her şeyi kontrol etmek için ipleri gerdikçe, olaylar yavaş yavaş kontrolünden çıkmaya başlıyor. Dokunulmazlıklar konusundaki yaşanacak gelişmeler, başkanlık sistemi için zorlamaların tıkanması bunun ilk işaretleri.
Ancak esas dalga önümüzdeki aylarda bölgeden gelecektir.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]