13 yıldır ülkeyi yöneten zihniyetin bir kez daha tek başına iktidar olacağı bir döneme daha girilirken, yaklaşan tehlikeleri görmek ve gerekli önlemleri almak emek örgütlerinin acilen önüne koyması gereken bir görev. Özellikle geçen süre içerisinde bir yandan emek güçlerinin bilinçli saldırılarla güçten düşürülmüş olması, bir yandan saldırının boyutlarını küçümsemenin yarattığı tahribat dikkate alındığında artık şapkayı öne koymanın zamanı gelmiştir denilebilir.
Seçim öncesi söz konusu tahribatlar sık sık dile getirildi. Yeni dönemde iktidarın işçi ve emekçi halkın haklarına nasıl bir saldırıya hazırlandığının görülmesi ve buna karşı mücadele araçları ve örgütleri yaratılması gündeme alınmalıdır. Saldırının ana hatlarını, geçici hükümet tarafından hazırlanan 2015-2017 Orta Vadeli Program’da ana hatları ile görmek mümkün.
Hükümet her ne kadar, geçici bir durgunluk yaşıyoruz dese de OVP aynı havada değil. İşsizlik öngörüsü %9’un üzerinde, büyüme %4. Kronik mali açığı kapatmak için, iç tüketimin kısıtlanması ve bireysel tasarrufun arttırılması hedeflenmekte. Ekonomik büyümenin gerçekleşmesi için ‘emek maliyetinin’ düşürülmesi programın temel mantığı.
Bunun gerçekleştirilmesi için yeni OVP’de somut adımların atılması gündemde. ‘Rekabetçi işgücü piyasası’ oluşturmak için özel istihdam bürolarının yaygınlaştırılması ve bunun için gerekli yasal düzenlemeler hedeflenmekte. Taşeron çalıştırma giderek asli istihdam biçimi haline getirilmek istenmekte, çalışanların düzenli ve aynı yerde çalışma hakları ellerinden alınmak istenmekte.
Kıdem tazminatının fona devri ile işlevsizleştirilerek ortadan kaldırılmasını amaçlayan uygulama “sosyal taraflarla diyalog içerisinde tüm işçilerin faydalanacağı ve bireysel hesaba dayanan bir kıdem tazminatı sistemi geliştirilecektir” söylemi ile programda yerini almaktadır.
“Yoksul kesimin istihdam edilebilirliğinin artırılması ve üretken duruma geçirilmesine yönelik olarak sosyal yardım-istihdam bağlantısı güçlendirilecektir” denilerek bugüne kadar sadaka niyetine verilen sosyal yardımlar karşılığında karın tokluğuna çalışma hedeflenmektedir.
Rekabet ortamının arttırılması için “yurt dışından nitelikli işgücü göçünün hızlandırılması sağlanacaktır” demekten bile kaçınmayan bu programda ayrıca “aktif işgücü politikaları bölge ve sektör bazında yapılan etki analizlerine dayalı olarak uygulanacaktır” denilerek üstü kapalı bir biçimde bölgesel ve sektörel asgari ücret gibi yeni yöntemler bulunmak istenmektedir.
İşçi sağlığı ve güvenliği gibi temel bir mesele sadece denetim, teşvik, bilinç ve güvenlik kültürünün geliştirilmesi üzerinden tanımlanmakta ve tek bir cümle ile geçiştirilmektedir. Yeni bir özelleştirme dalgasının başlangıcı olarak demiryollarına göz dikilmiştir.
Bütün bunların 13 yıllık bir programın devamı olduğunu söylemek artık yeterli değildir. Söz konusu tek tek uygulamaların artık bir sistem haline getirilmesidir. Emek örgütleri öncelikle bütün bunlara karşı mücadelenin de sistemli hale getirilmesi gerektiğini görmek zorundadır. Ayrıca mevcut örgütlenme yapılarının ve mücadele yöntemlerinin artık yetersiz kaldığını görüp yenileme hamlesi yapma yoluna girmelidir.
Her kurumun tek başına bu devasa görevlerin üstesinden gelmesinin zor hatta imkansız olduğu bilinci ile başta sendikalar olmak üzere emek örgütlerinin yeni dönemde en azından bir ‘ortak kumanda merkezi’, bir ‘ortak araştırma geliştirme merkezi’ gibi yeni açılımları veya düşünceleri tartışmalarının zamanı geldi de geçti bile. Halkların Demokratik Kongresi bunun koordinasyonunu sağlamayı kendine görev edinmelidir.
[button link=”www.sodap.org/mehmet-akyol-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]