Bir AKP’linin “Yeni bir devlet kuruluyor, kurucusu da Erdoğan.” demesi üzerine kıyamet koptu. Oysa söylenen Türk tipi başkanlık sisteminin gündeme gelmesinden beri zaten pratikte yaşanan bir süreçtir. Olanın adı örtülerinden soyundurulup çıplak olarak ortaya konunca yoğun bir tepki çekti. Tam bir “kral çıplak” hikayesi!
Referandum öncesi AKP anayasa değişikliğinin bir “rejim değişikliği olmayıp hükümet sistemi değişikliği olduğunu” anlattı. AKP’li Ayhan Oğan, değişimin bundan öteye olduğunu söylediğinde sadece örtülen gerçeği açığa vurmuş oldu. Bir rejim değişikliği yaşanıyor. Ayhan Oğan’ın kelimeleriyle “yeni bir devlet” kuruluyor.
İdeolojisi siyasal İslam’a dayanan, “cihad” bilinciyle yeni kuşakların yetiştirildiği yeni bir düzen kuruluyor. İnşaat ve ranta dayanan, öte yandan körfezden gelen kara paralarla takviye edilen bir ekonomiye dayanan yeni devlet, rekabet gücüne sahip bir üretime dayanmadığı için sürekli bıçağın sırtında duruyor. Ayrıca bu “yeni devlet” kendi kutsallarını yaratma çabasındadır. Cumhuriyetin kutsalları, yani bayramları çeşitli gerekçelerle atlanırken, 15 Temmuz ile yeni bir kutsal yaratılıyor. Buna yenileri ilave edilecektir.
Bu topraklarda bir devlet yaratmak için siyasal sistem, ekonomik düzen ve ideolojik zemin yetmez, yeni korkular da gerekir. Cumhuriyetin ilk döneminde Takriri Sükûn günlerinde “Kürt isyanları” ve aynı zaman “sınıf” korkusu vardı. Soğuk savaş yıllarında “komünizm” korkusu gittikçe güçlenerek yaşandı. Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın “bu kış komünizm gelecek” söylemi o günlerin sembolü olmuştur. Düzen sabah akşam komünizm, anarşi, daha sonraları bölücülük korkularını sürekli olarak toplumun kan damarlarına pompaladı.
90’lar sonrası özellikle bölünme ve terör korkusu sürekli diri tutularak beyinlere adeta beton döküldü. On yıllarca çeşitli korkularla yaşayan toplum 90’ların sonlarına doğru siyasal sistem, ideoloji ve ekonomi olarak çürüdü.
AKP ile başlayan dönem ilk yıllarında farklı görüntüler verse de sonunda bu toprakların alın yazısından kurtulamadı. On beş yıl içinde ideolojik, siyasal ve ekonomik olarak bozuldu, keyfileşti. Bir “dava partisi” olarak yola çıkan AKP sonunda sancılı bir evrimleşme ile rant, yolsuzluk ve rüşvet dağıtan bir partiye dönüştü.
Bugünün en belirgin özelliği yeni devleti kurma yolunda olan partinin bu muazzam işi yapma gücünü gittikçe kaybetmekte oluşudur. Cumhuriyet gerçekten çok önemli bir süreçten geçmektedir. Bir rejim değişikliği birkaç yılda gerçekleşemez, uzun ve sancılı bir süreçtir. Saray ve AKP bu süreci çökmekte olan bir partinin desteğiyle, her türlü hilenin devreye sokulduğu bir süreçle yapabileceğini düşünerek siyasal olarak en önemli hatasını yaptı. Baştan yığınakta önemli bir hata yapılınca devamı kaçınılmaz bir şekilde hatanın derinleştirilmesi olarak geliyor.
Bu noktada yeni devletin yeni korkularına geliriz. En öne çıkan korku Gülen cemaatidir. 15 Temmuz ne ölçüde kutsallaştırılıyorsa Gülen cemaati de o ölçüde abartılıyor. Ancak 2019 yaklaştıkça Cemaat ve her şeye bulaştırılan terör “yeni devletin” korku ihtiyacını karşılayamıyor. Bu noktada yeni devletin yaratmaya çalıştığı korkunun niteliğine geliyoruz.
Saray ve AKP iktidarı korkuyu kendi çıkmazlarından dolayı her alana yaymakla karşı karşıyadır. Bu yolda en önemli adım CHP’yi terörle iç içe göstermektir. Erdoğan “Siz de yakında yargının karşısına çıkabilirsiniz.” dedi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “CHP’de DHKP-C ve PKK sempatizanı milletvekilleri var.” diyerek cumhuriyetin politik ilkelliğinin derinleşerek devam ettiğini ortaya koydu. 1970’li yıllarda Demirel de Ecevit’i “CHP’de komünistler var.” diyerek korkutmaya çalışırdı. Referandum sürecinde iktidar CHP’yi kararlı bir şekilde terörle iç içe göstermek için elinden geleni yaptı. Bunu sırf bir referandum propagandası olarak görmenin yanıltıcı olduğu “yeni devlet kurulurken” ortaya çıktı. Yeni devletin kurucu partisi kendi dışındaki herkesi terörle iç içe gösterme yolundadır.
Bu kadar da değil, korku yaratma propagandası daha geniş bir alana yayılmaktadır. Bu alan bizzat AKP’nin kendisidir. “Metal yorgunluğu” söylemi ve partide kaçınılmaz tasfiyelerin yaşanacağının açıklanmasının altında bir korku körüklenmektedir: “AKP kendine çeki düzen veremezse 2019 seçimleri garanti değildir.”
Büyük bir değişime soyunan, ancak buna tek başına gücü yetmeyen Saray ve iktidar güç zaafını korkuyu her tarafa yaymakla gidermeye çalışıyor. Ancak tarihte yaşanan deneylerin gösterdiği gibi korku yaygınlaştırıldıkça etkisini kaybetmiştir. Saray ve iktidar bu yoldadır. Rejimi değiştirmek veya onların sözleriyle “yeni bir devlet” için daha büyük bir güce gerekleri vardır. Bu olmayınca geriye korkuyu büyütmek kalıyor. Fakat bu “denize düşenin yılana sarılmasından” farklı değildir.
2019’a gidiş Saray açısından korkuyu büyümekten geçiyor, ancak korku büyüdükçe etkisini kaybeder ve bir bumerang gibi yaratıcısını vurur.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]