[email protected]
SODAP SODAP SODAP
  • Anasayfa
  • Tarihimiz
    • Dr. Hikmet Kıvılcımlı
  • SODAP
    • Neden SODAP?
    • Program
    • Tüzük
    • Kurumsal Kimlik
    • Arşiv
      • 2021
      • 2020
      • 2019
      • 2018
      • 2017
  • Açıklamalar
  • Yayınlar
    • Sosyalist Dayanışma Dergisi
    • Direniş Dergisi
    • Yol Dergi
  • İletişim
  • Bağış Yap
SODAP'a Katıl
  • Home
  • /
  • M. Sinan Mert
  • /
  • Türkiye’nin Yushin Anayasası – M. Sinan MERT

Türkiye’nin Yushin Anayasası – M. Sinan MERT

5 Aralık 2016

Güney Kore’de 1960’larda darbe ile iktidara gelen Park Chung Hee, 1963 Anayasa’sının kendisine tanıdığı iki dönemlik başkanlık yetkisini yeterli bulmamıştı. Dolayısıyla 1971’de anayasayı değiştirerek 3. kez başkan olma hakkını aldı. Yapılan seçimlerde yıllar sonra başkan olacak Kim Dae-Jung karşısında seçimleri kıl payı kazanınca “uluslar arası koşullardaki olağanüstü durumları” gerekçe göstererek olağanüstü hal ilan etti. Ekim 1972’de Millet Meclisi’ni lağvetti ve anayasayı da askıya aldı. 21 Kasım 1972’de ise halkın %92.3 desteğiyle, yani son derece demokratik(!) bir biçimde yeni bir anayasayı kabul ettirdi. Bu anayasa tarihe Yushin Anayasası olarak geçti. Yushin diriliş, gençleşme, ayağa kalkma, Rönesans olarak çevrilebiliyor. Bir önceki seçimlerde halk oyunun ortaya çıkardığı sonuç hoşuna gitmediği için halkın doğrudan başkan seçme hakkını elinden aldı, yerine Birlik için Milli Konferans adı altında bir kurum uydurdu (Milli ve Birlik ne kadar da sıra dışı!) Bundan sonra başkanları artık bu kurul seçecekti, halk bu kurulun üyelerini seçmek için oy verecekti. Meclis’in üçte birini de zaten Park doğrudan kendisi atıyordu. Anayasal özgürlüklerin askıya alınması ve kararnamelerle yönetme de başkanın anayasal hakları arasındaydı. Park 1979’da bir zamanlar çok güvendiği KCIA (Kore istihbarat Teşkilatı) başkanı tarafından bir yemek esnasında kafasından vurulup öldürülene kadar iktidarda kalmayı başardı.

AKP ile MHP’nin üzerinde anlaştığı çerçevenin de bir Yushin Anayasası modeli olduğu anlaşılıyor. Partili Cumhurbaşkanlığı bir ara form, ılımlı bir proje olarak düşünüldüğü yerden Cumhurbaşkanı’nın parti başkanı da olabildiği son derece yaratıcı bir modelle karşı karşıyayız. AKP’lilerin hayran olduğu Abdülhamit ilk meclisi kurulur kurulmaz kapatmıştı, milli iradeci şimdiki Hamitçiler de Anayasal Hak ve Parlamento adına ne varsa ortadan kaldırmaya kararlı görünüyor. 14 yıldır ülkeyi tek parti iktidarı ile yönetip her şeyi arapsaçına çeviren, ülkenin bir biçimde yarattığı tüm kurumları işlemez hale getiren, dış ilişkileri berbat eden, en çok iş cinayetinde ölüme imza atan hükümeti “koalisyonların yarattığı potansiyel tehlikeyi bertaraf etmek” için Başkanlık sistemi öneriyor. Hatta Sabah gazetesinde yazılar yazan şöhretli bir rektör, önceki Türk devletlerinin başkan seçemedikleri için yıkıldıklarını büyük bir sarihlik ile ortaya koymayı başarmış. Türkiye’de siyaset artık giderek krimonoloji ve psikiyatrinin anlayabileceği bir kıvama geldi.

Ekonominin çöküşünü “dış mihrak” ile açıklayan zavallı koro ise kendi inandığına inanmadan fikir yumurtluyor. Ülke ekonomisi 4 kat büyüdü isimli bayat ve kokuşmuş yalan ısrarla servis edilemeye devam ediliyor. Oysa cari fiyatlarla yapılan bu hesaplamanın tamamen sanal olduğu gerçek olanın Türk ekonomisinin bahsedilen dönemde gerçek fiyatlarla sadece %60 büyüdüğünü, bunun da yabancı sermaye çekmeyi başaran benzer ülkelerle kıyaslandığında ortalama bir rakam olduğunu öğrenmek için google’lamak yeterli. Şirketlerin 210 milyar dolarlık döviz açık durumu ekonominin yumuşak karnı. Bir yerlerden büyük iflaslar başlarsa panik havası kartopunu çığa çevirebilir. Parasını kullanarak büyüdükleri adamları tehdit ederek ekonomiyi büyüteceğini düşünen bir garabet karşısındayız. Kendi insanını yetiştiremeyen, ucuz dış kaynakları yıllardır tüketimi pompalamak için kullanan ve üretken bir temel inşa edemeyen devlet ve sermaye şimdi krizin gerekçesini kendisinin dışında üretmek için elinden geleni ardına koymuyor.

Çatlak seslerin artması önemli bir gelişme. Şu momentte savaş bloğunun çatlaması son derece kritik sonuçlar yaratır. Çatlakların yüklendiği enerji giderek artıyor. Düzenin etrafında peşrev çektiği en büyük gerilim kaynağı, Başkanlık meselesi, artık gerçekleşmek üzere ve bu momentte bütün karşıtlıklar su yüzüne çıkacak enerjiyi bulabilir. Savaş ve ekonomik kriz faktörleri de gerilimi arttırdıkça beklenmedik gelişmelere hazırlık olmak gerekir.

Gencecik çocuklarımızı tarikat yurtlarında yanarak ölüme iten ne varsa yoksulluktan, bağnazlıktan, yozlaşmadan, çürümeden, kral soytarılarından hepsinden kurtulmalıyız insanca bir yaşam için.

[button link=”http://www.sodap.org/m-sinan-mert-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]

Share:
prev post next post

Son Yazılar

  • Katliamların hesabını örgütlü gücümüzle soralım
  • En asgari 15 bin
  • Savaşa değil depreme, ölüme değil yaşama bütçe
  • 1 Mayıs Bildirisi​
  • Yaşanacak Bir Ülke Yaratacağız

Son Yorumlar

  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Trump Üçüncü Dünya Savaşına mı Hazırlanıyor? – Mehmet YILMAZER | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Tegucigalpa Dersleri | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için 2019 Savaşları | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Demokrasiyi Boğan Anti-Amerikancılık – M. Sinan MERT | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Eksen Kaymasında Son Durum – Mehmet YILMAZER | SODAP

Categories

Recent Posts

  • Katliamların hesabını örgütlü gücümüzle soralım

    Aralık 20, 2022
  • En asgari 15 bin

    Aralık 12, 2022
  • Savaşa değil depreme, ölüme değil yaşama

    Kasım 23, 2022

Archives

Meta

  • Giriş
  • Yazı beslemesi
  • Yorum beslemesi
  • WordPress.org

SODAP

Sosyalist Dayanışma Platformu

Twitter Facebook Instagram Youtube

Copyleft © 2021