[email protected]
SODAP SODAP SODAP
  • Anasayfa
  • Tarihimiz
    • Dr. Hikmet Kıvılcımlı
  • SODAP
    • Neden SODAP?
    • Program
    • Tüzük
    • Kurumsal Kimlik
    • Arşiv
      • 2021
      • 2020
      • 2019
      • 2018
      • 2017
  • Açıklamalar
  • Yayınlar
    • Sosyalist Dayanışma Dergisi
    • Direniş Dergisi
    • Yol Dergi
  • İletişim
  • Bağış Yap
SODAP'a Katıl
  • Home
  • /
  • Mehmet Yılmazer
  • /
  • İSYAN’DAN SONRA / M. YILMAZER

İSYAN’DAN SONRA / M. YILMAZER

17 Haziran 2013

İSYAN’DAN SONRA

Mehmet YILMAZER

17 Haziran 2013

Hükümetin gezi parkı isyanını bastırma girişimi büyük bir tepki yarattı. Sokaklara yayılan isyan Erdoğan’ın İstanbul mitingini gölgeledi. İsyanın sonuna yaklaşırken onun çıkış noktası ile bugün vardığı nokta arasındaki farklılığa ve en genel siyasal tablodaki yerine bakmak gerekiyor.

Buraya gelmeden son yaşananlara, Gezi Parkı eylemcilerinin Erdoğan’la yapılan görüşmelerden sonra parkta kalma kararına ve sonuçlarına değerlendirmek gerekiyor. İktidar Gezi Parkı’ndakileri “çevreye hassas gençler” ve “marjinal-gizli örgütler” olarak algıladı. “Çevreci gençler” “masum” olarak sunulmaya çalışılırken, “marjinaller” Gezi Parkı’nın şeytanları olarak ilan edildiler. Yapılan bütün “kötü” işler bu şeytanlara mal edildi. İktidarın bu taktiği bir sonuç yaratmadığı gibi, kimseyi de kandıramadı.

Erdoğan’la görüşmeden sonra parkta kalmayı savunanlar “marjinal şeytanlar” olması gerekirken tam tersi oldu. “Apolitik”, “çevreci” masum gençler parkta kalmayı savundular. İktidar olayların en başından beri tam bir algı yanılgısı içindeydi, bu yanılgı son anda en yüksek seviyeye çıktı. AKP, çevreye hassas gençlere; “Çekilin, bizi illegal örgütlerle baş başa bırakın” çağrısı yapacak kadar yaşananları kavramaktan uzak olduğunu ortaya koydu.

Parkta kalmanın taktik olarak hata olup olmadığını tartışmanın artık bir anlamı yoktur. Çözümlenmesi gereken gençlerin parkta kalmayı tercih etmesinin nedenidir. Gençler siyasetin en çetrefilli yanı olan güç ve taktik hesaplarıyla yeni tanışıyorlardı, ancak aynı zamanda siyaset yapmanın yeni yollarını yaratıyorlardı. Onların ne aklını, ne sezgi ve duygularını eski bildik kalıplara sokmak mümkün değildi.

Gençlerin isyanı henüz siyasetin kirli, zehirli yollarından geçmemiş, o kadar temiz ve doğaldı ki, Erdoğan’ın hala onlara açık cevap vermeyip, aşağılamaya devam etmesine karşı verebilecekleri tek cevap parkta kalmaktı. İktidar, parka saldırıp cumhuriyetin tüm önceki iktidarları gibi en pervasızca zulüm uygularken, isyancı gençler temizlik ve doğallıklarıyla bu zulmü insanların vicdanlarında yendiler. Bunun bir sonucu olarak tüm ülkeden yaygın bir tepki yükseldi. İktidar “çapulcuları” yendiğine inandığı noktada, aslında kendi yenilgisine doğru büyük bir adım atmış oldu.

Türkiye’nin eski siyasal denklemlerinde böyle günlerde ordudan uyarılar gelir ve sıkıyönetim ilan edilirdi. Sıkıyönetim ilan edilmeyişi bu siyasal yapının değiştiğinin bir kanıtıdır. Ancak yaşayan herkes iyi biliyor ki, aslında İstanbul’da 15 Haziran akşamından beri sivil sıkıyönetim uygulanmıştır. Eski siyasal denklemler kısmen değişse de, henüz değişmeyen çok şey vardır.

Bu noktadan isyanın kazandığı yeni boyuta ve onun oynadığı role gelelim. Gezi Parkı isyanı ağırlıklı olarak Erdoğan’ın aşağılayıcı tavırlarına ve akıl almaz bir şiddetle “çapulcuları” ezmeye kalkışmasına karşı patlak verdi. Ancak yirminci gününde artık AKP iktidarına karşı siyasal bir tepkiye dönüşmüştür. Bu tepki var olan “ulusalcı” tepkilerle gölgelenme riski taşısa da, aslında cumhuriyetin siyasal paradigmalarını bozucu bir rol oynamıştır.

Cumhuriyet, onun temel siyasal fay hattı olan “laiklik ve irtica” gerilimi üzerine kurulmuştur. Böylece siyasal islam sürekli itilip kakılmış, Menderes, Demirel ve Özal iktidarlarının bu gerilimin yönünü değiştirme çabaları fazla sonuç vermemiştir. Bu gerilimin yönü cumhuriyetin 80. yılında AKP iktidarı tarafından tersine çevrilmiştir. Bu kez siyasal islam askeri vesayeti geriletmiş, cumhuriyetin temel değerlerinden kemalizmin alanını daraltma yoluna çıkmıştır. Bunu yaparken cumhuriyetin siyasal yapısını demokratikleşme doğrultusunda yetkinleştirmek yerine, seksen yıldır kemalistlerin yaptığının aynısını, kendi siyasal islam anlayışı ile yapmıştır. Kendi dışındakilerin varoluş alanlarını sürekli daraltmıştır. Bu cumhuriyet denkleminin tersinden işleyişinin çökmesi için uzun yıllar gerekmedi.

Gezi Parkı isyancıları iktidar ve muhalefetin kendilerini kilitledikleri siyasal denklemin dışından bambaşka bir çıkış yaparak, yeni bir siyasal zeminin yolunu açtılar. “Kemalizmi CHP’den, dini AKP’den öğrenmeye ihtiyaçları yoktu.” Uzun yıllar kemalizmin tekelinde olan devlet vesayeti, AKP iktidarı ile siyasal islamın tekeline geçmiştir. Dolayısıyla cumhuriyetin siyasal fay hattında esas olarak bir değişim olmamıştır. Cumhuriyetin “laiklik-irtica” gerilim hattı AKP iktidarı ile “siyasal islam-ulusalcılık” olarak değişmiştir. Fakat “devlet ve düzen” tabusunda hiçbir değişim olmamış, devlet vesayeti bu kez AKP eliyle toplumun gündelik yaşamına uygulanmaya başlamıştır.

Gezi Parkı isyanı bu katı ve kısır denklemi bozdu. Artık ne AKP ne de CHP eski tarzda, bu katılaşmış denklem üzerinden siyaset yapabilir. Bu siyasal gerilimden on yıllardır demokrasi çıkmamıştır. Gezi isyanıyla cumhuriyetin bu kısır denklemi dışından yürüme ve demokrasi yönünde adımlar atma şansı ortaya çıkmıştır.

Filiz henüz çok taze. 68’lilerin üzerine basıldığı gibi bu kuşağın da üzerine basılabilir. Ancak önceki dönemlerden önemli iki büyük fark vardır. Askeri vesayet eski haliyle geri gelemez. Onu bugün devlet vesayeti olarak AKP temsil ettiği için, bu aynı zamanda onun hızlı yıpranma noktasıdır. Öte yandan, eski kalıpların dışına çıkma yaratıcılığını gösteren Gezi isyancıları, otuz yıldır örülen şovenizm duvarını çatlatarak barış süreci ile bağlarını güçlendirebilirse, üstüne basılıp ezilemeyecek kadar gürbüzleşip, sağlamlaşır.

Share:
prev post next post

Leave a Comment Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

  • Katliamların hesabını örgütlü gücümüzle soralım
  • En asgari 15 bin
  • Savaşa değil depreme, ölüme değil yaşama bütçe
  • 1 Mayıs Bildirisi​
  • Yaşanacak Bir Ülke Yaratacağız

Son Yorumlar

  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Trump Üçüncü Dünya Savaşına mı Hazırlanıyor? – Mehmet YILMAZER | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Tegucigalpa Dersleri | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için 2019 Savaşları | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Demokrasiyi Boğan Anti-Amerikancılık – M. Sinan MERT | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Eksen Kaymasında Son Durum – Mehmet YILMAZER | SODAP

Categories

Recent Posts

  • Katliamların hesabını örgütlü gücümüzle soralım

    Aralık 20, 2022
  • En asgari 15 bin

    Aralık 12, 2022
  • Savaşa değil depreme, ölüme değil yaşama

    Kasım 23, 2022

Archives

Meta

  • Giriş
  • Yazı beslemesi
  • Yorum beslemesi
  • WordPress.org

SODAP

Sosyalist Dayanışma Platformu

Twitter Facebook Instagram Youtube

Copyleft © 2021