[email protected]
SODAP SODAP SODAP
  • Anasayfa
  • Tarihimiz
    • Dr. Hikmet Kıvılcımlı
  • SODAP
    • Neden SODAP?
    • Program
    • Tüzük
    • Kurumsal Kimlik
    • Arşiv
      • 2021
      • 2020
      • 2019
      • 2018
      • 2017
  • Açıklamalar
  • Yayınlar
    • Sosyalist Dayanışma Dergisi
    • Direniş Dergisi
    • Yol Dergi
  • İletişim
  • Bağış Yap
SODAP'a Katıl
  • Home
  • /
  • M. Sinan Mert
  • /
  • Solun Tek Partisi HDP’dir! – M. Sinan MERT

Solun Tek Partisi HDP’dir! – M. Sinan MERT

7 Mayıs 2018

7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında sadece Saray/AKP tarafından değil neredeyse kendisi dışındaki tüm politik aktörler tarafından dışlanan, baskı altına alınan, şeytanlaştırılmak istenen HDP olağanüstü bir direngenlikle bugüne kadar ayakta kalmayı başardı. 2018 1 Mayıs’ına katılımı üst düzeye çıkarmak için en önemli çalışmalardan birisini de HDP örgütü, bütün baskı ve engellemelere rağmen ortaya koymayı başardı. İstanbul İl Başkanı kendi parti binasında yaptığı bir toplantı sırasında 10 arkadaşı ile birlikte gözaltına alındı ve tutuklandı.

HDP’nin malum “millet ittifakı”na alınmak istenmemesi konusunda çeşitli değerlendirmeler yapıldı. CHP ve çevresi, HDP’nin “sıfır baraj” ittifakına alınmaması konusunda çok üzgün olduklarını belirtip engelleme konusunda Akşener’i işaret ediyorlar. Böylece iyi polis-kötü polis rol dağılımı tam anlamıyla gerçekleşmiş oluyor. CHP’nin 7 Haziran sonrasındaki genel çizgisine baktığımızda, HDP ile açık bir ittifak kurmama ancak buna karşılık bir tür yedekleme ilişkisi geliştirme konusunda istikrar olduğunu görüyoruz. O yüzden “sıfır baraj” konusunda CHP’nin sorumluluğunun farkında değilmişiz gibi davranamayız. Muharrem İnce’nin aday gösterilmesinin de aslında Demirtaş’ın adaylığının CHP tabanının kimi kesimleri için yaratacağı cazibeye karşı bir önlem olduğunu düşünmemiz için elimizde yeterince veri mevcut. “Tam şu zamanda CHP’yi eleştirmenin zamanı” değil hassasiyetinin hiçbir anlamı yok. “İnce, Demirtaş’ı ziyaret edecekmiş canım” gibi şekerlemelerin politik bir anlamı olmadığı açıktır. Demokrasi mücadelesinin büyütülmesi ve Saray diktatörlüğünün yıkılması noktasında “sağduyulu ve olgun davranmaya” çağırılanın sürekli olarak HDP olmasının anlaşılır bir yanı var mı? Kürt seçmenin oy vermeyeceği bir ittifakın Saray rejimini durduramayacağı ortadayken “seninle herkesin önünde görüşemeyiz” tavrının açıklanabilir bir tarafı var mı? CHP’yi eleştirilmemesi gereken bir politik aktör olarak konumlandırma çabası Türkiyeli solcuların kafalarındaki bir zindana dönüşmüş durumdadır. HDP ülkenin tek sol aktörü olarak CHP’yi de kendi sağındaki diğer tüm politik aktörler gibi eleştirilmeli, hatalarını yüzüne vurmalı, kendi alternatif kimliğini bu biçimde de inşa etmelidir.

HDP’nin bu ittifaka dahil edilmemesi HDP’nin kaybı değil tam tersine kendisine muazzam bir alan açmaktadır. Gerçekten de iki sağ ittifak karşısında tek sol seçenek olarak HDP’nin çıkması yüreği devrim ve sosyalizm için atan herkesi heyecanlandırmalıdır. HDP’yi halklarımıza gerçek bir demokratik cumhuriyetin kurucu olanağı olarak anlatma şansımız var. Bu muazzam olanağı HDP 2 yıllık cadı avına rağmen büyük bir direngenlikle ayakta kalarak inşa etti. Şimdi devlet yine bildik zor araçlarıyla bu potansiyelin hayata geçirilmesini engellemeye çalışacaktır. Fakat ülkenin bütün gerçek sol ve sosyalist kaynakları, bu saldırıları boşa düşürme noktasında üzerlerine düşen sorumluluğu “Ben kime oy verileceğini değil kime oy verilmeyeceğini söyleyeceğim.” konformizmine savrulmadan üstleneceklerdir.

Bu olanağın heba edilmemesi için içinden geçilen ekonomik kriz koşullarında HDP’nin gerçekten sosyalist içerikli bir ekonomi programı koyabilmesi olağanüstü önemlidir. AKP ve CHP ile rakamlar üzerinden “yok mu arttıran?” tadında bir sayısal rekabete giren bir ekonomi politikası anlayışının kitleler nezdinde karşılığı yoktur. Bugünün dünyasında neoliberalizm karşısında, aynı anlama gelmek üzere toplumu ve emekçileri güçlendirmeyi amaçlayan bir ekonomi programının ezilenlere güvence vaat eden bir bakış açısıyla üretilmesi hayati önemdedir. Neoliberalizm, güvencesizleştirme stratejisiyle piyasayı ve piyasacı düşünceyi hayatın her alanını istila eder bir biçimde kullanıyor. Bu stratejinin boşa çıkarılması için yapılması gereken emekçinin kendisini yeniden üretmek için gereksinim duyduğu ürünlerin meta olma durumuna son verilmesidir. Suyun, elektriğin, barınmanın, eğitimin, sağlığın, emekliliğin, ulaşımın, internetin tam anlamıyla kamusal hizmetler olarak, bir yurttaşlık hakkı olarak tanımlanmasıdır. Ezilenlerin sermaye karşısında bir güç olarak kendisini inşa edebilmesi, popülizm denen yoksulun öfkesini bir çaresizliğe dönüştürüp kendisine karşı kullanan istismarın aşılabilmesi güvencesizlik saldırısına karşı böylesi bir programın etkin bir mücadele ile savunulması ile mümkündür. Temel ihtiyaçların meta statüsünden çıkarılması için gereken kamusal kaynaklar ise toplumun en zengin kesimlerinin etkin bir biçimde vergilendirilmesi ile mümkün olabilir. Sermayenin her kesiminin sürekli teşviklerle desteklendiği, emekçi kesimlerin ise güvencesizlik ve yüksek dolaylı vergiler cehenneminde ezildiği bir yaşam kader değildir. Sol, bu tabloyu kalıcı biçimde değiştirebilecek temel güçtür.

Yine benzer biçimde HDP ekonomi programında gelecek nesilleri haraca bağlayan köprü, tünel, hastane, otoyol ve havaalanlarının kamulaştırılması gerektiğini savunmalıdır. KOLİN, LİMAK, CENGİZ, BAYBURT GRUP yağmasına son verilmesi kamusal fonların birkaç yandaş inşaat şirketi için değil de güvenceli bir toplumsal geleceğin inşası için değerlendirilmesi gerçek bir sol programın vazgeçilmez önceliğidir.

AKP’nin sermayeye kaynak aktarmak için bir yöntem olarak kullandığı davet usülü ihale yöntemi şimdiye kadar yarattığı bütün sonuçlarla birlikte iptal edilmelidir. Bunun neden bu kadar önemli olduğunu anlamak isteyenlerin Cumhuriyet gazetesinde Çiğdem Toker’in birkaç yazısına göz atması yeterlidir.

Ülke sanayisinin erimesi karşısında da ara malları konusunda bir ithal ikamesi politikası hayata geçirilmelidir. Derviş ve AKP ekonomi programlarının ülke ekonomisinde yarattığı en büyük tahribatlardan birisi de ucuz döviz günlerinde ekonominin neredeyse bütün ara mallarda ithalat bağımlısı haline gelmesidir. Bu yüzden ucuz petrol yıllarında bile ekonominin büyüdüğü her dönemde cari açık patlamaktadır. Ara mallarının yurtiçinde üretiminin desteklenmesi, sağlıklı bir büyüme için zorunluluktur. Benzer biçimde et ve tarımsal ürünler konusunda da yurtiçi üretim desteklenmeli, ithalat kısıtlanmalıdır.

Kömür, linyit ve nükleer gibi kirli ve riskli, dış bağımlılığı arttıran enerji kaynakları karşısında birim maliyetleri giderek daha da düşen güneş ve rüzgar enerjisine dönük yatırımların arttırılması HDP’nin önceliği olmalıdır. Bu anlamda HDP, Akkuyu ve Sinop nükleer projelerini iptal edeceği konusunda taahhütte bulunmalıdır.
Toplumun üretim ve ekonomin geneli üzerindeki denetiminin artmasını temel perspektif olarak edinen, ezilenleri güvencesizleştirme politikası karşısında güçlendiren bir ekonomi politikası solun kendisini ezilenlerin en geniş kitlesine doğru biçimde anlatabilmesinin ön koşuludur. Böylesi bir içeriğe sahip bir program olmaksızın ortada bir solun varlığından bahsedilemez. 2008 krizi sonrasında merkez ve geleneksel sol partiler, neoliberal politikalar karşısında etkin birer alternatif üretemedikleri için çözülmekteler.

HDP, halklarımızın karşısında 24 Haziran’daki tek sol seçenektir. HPP programı, bu gerçeği gölgeleyecek bir içerikte olmamalıdır. Tam tersine, vatan-millet ittifaklarının karşısında solda açılan derin boş alan sonuna kadar kullanılabilmelidir. Burada 24 Haziran’a kadar yaratılacak kaynaşmaya seçim sonrasında çok fazla ihtiyacımız olacak.

[button link=”https://www.sodap.org/m-sinan-mert-tum-yazilari” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]

Share:
prev post next post

Son Yazılar

  • Katliamların hesabını örgütlü gücümüzle soralım
  • En asgari 15 bin
  • Savaşa değil depreme, ölüme değil yaşama bütçe
  • 1 Mayıs Bildirisi​
  • Yaşanacak Bir Ülke Yaratacağız

Son Yorumlar

  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Trump Üçüncü Dünya Savaşına mı Hazırlanıyor? – Mehmet YILMAZER | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Tegucigalpa Dersleri | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için 2019 Savaşları | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Demokrasiyi Boğan Anti-Amerikancılık – M. Sinan MERT | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Eksen Kaymasında Son Durum – Mehmet YILMAZER | SODAP

Categories

Recent Posts

  • Katliamların hesabını örgütlü gücümüzle soralım

    Aralık 20, 2022
  • En asgari 15 bin

    Aralık 12, 2022
  • Savaşa değil depreme, ölüme değil yaşama

    Kasım 23, 2022

Archives

Meta

  • Giriş
  • Yazı beslemesi
  • Yorum beslemesi
  • WordPress.org

SODAP

Sosyalist Dayanışma Platformu

Twitter Facebook Instagram Youtube

Copyleft © 2021