Seçimin neden çok erkene alındığını biliyorduk, ancak Saray’ın korkusunun bu kadar büyük olduğunu bilmiyorduk. İnanılmaz bir rüşvet dağıtımı başladı. Emeklilere ikramiye, borç yapılandırması, imar affı gibi rüşvetlerin ekonomiye boyutunu hiç tartışmaya gerek yok, artık her şeyin çivisi çıktı; bir ölçü bulmak, hesap yapmak mümkün değil… Ayrıca gerekli de değil!
Saray iktidarı duvara doğru gidiyor diye çok yazıldı, son açıklanan rüşvetlerle duvara gidişin hızı çok artmış oldu.
Öte yandan, askeri vesayetin kalktığını övüne övüne vurgulayan Saray, Abdullah Gül’ün bahçesine helikopter indirerek bu vesayete nasıl yeni bir biçim verdiğini ortaya koydu. Önceki vesayet sisteminde asker genel olarak “sivil siyaset” üzerinde bir egemenliğe sahipti. Şimdiki sistemde ise iktidar ve asker birlikte her türlü muhalefet olasılığının üzerinde egemenlik kurmayı deniyor. İş bu kadar ileri gidince Hulusi Akar’ın “silah arkadaşlarından” emekli koramiral Kıyat, “Allah gecinden versin cenazene, emirle gelenler hariç, silah arkadaşların da gelmeyecek” demek zorunda kalmıştır.
Korku iyice dağları sardığı için Bahçeli de en son olarak “100 bin imzada FETÖ’nün etkisi var mıdır? Araştırılsın!” diyerek acele seçimle neleri planladıklarını, ancak tutmayınca paniğin gittikçe arttığını gösteriyor.
Öte yandan, Erdoğan seçim alanlarında laikliğe ve demokrasiye vurgu yaparak ne ölçüde “esneyebileceğini” göstermiş oldu.
Yaşananlar korkunun büyüklüğünü gösteriyor. Hatta en son haberlere göre AKP’nin, “başkanlığı kazanıp parlamentoyu kaybetmesi” durumuna karşı KHK’larla hazırlık yaptığı söyleniyor. İktidarı her ne pahasına korumanın tüm siyasal İslam’ın birleştiği hedef olduğu biliniyor. Yeterince bilinmeyen, korku büyüdükçe Saray ve AKP’nin elbette küçük ortağı MHP’nin de, neleri göze alabileceğidir.
Bütün bu gelişmeler karşısında toplumun, keyfileşen devlet kurumlarının, hatta AKP’nin içinde ve tabanında nelerin biriktiğini öngörmek zor değildir. Ancak bunlar henüz taşma noktasında değildir. Fakat yaşanan her olay ülkenin büyük bir siyasal kırılmaya doğru yol aldığını gösteriyor.
Saray, ne yapsa gidişinin yönünü değiştirme gücünü gittikçe kaybettiğini anlıyor. En son büyük gürültülerle yapılan Afrin operasyonunun bile Saray’ın gücüne güç katmadığı ortaya çıktı. AKP seçim propagandasında bıçakla kesilir gibi Afrin kahramanlıkları yer almıyor.
Aynı abartma %7 büyüme hikayesinde de yaşanmıştı. Bu uçan büyüme hızından kimse heyecanlanmadı. Olayları kendi gerçekliklerinden öteye zorlamanın, tüm medya elinizde olsa bile bir sınırlı olduğunu, bu nedenle etkisinin hiç de beklendiği yönde olmadığını Saray kavrıyor olmalıdır. Aslında bunu en iyi AKP kavramış olmalıydı. AKP, 2002’de katıldığı ilk seçimlerde hemen “tüm ana akım medyanın” kendisine karşı olmasına rağmen seçimi kazandığını unutmuş görünüyor.
Günümüzde “gerçek ötesi” kavramı çok moda oldu. Gerçeklerin çok inatçı olduğunu hatırlamanın tam zamanı…
Ülke bir rejim değişimine üstelik bir kapkaç tarzında, zorlanırken önemli toplumsal ve siyasal kırılmaların eşiğinde bulunuyor. Bu kırılmaların olumlu siyasal sonuç yaratabilmesi için “muhalefet”in eski hatalarını tekrarlamaması gerekiyor.
İlki, CHP’nin sağa açılarak büyüme stratejisidir. Bugüne kadar olumlu bir sonuç yaratmadığı gibi, kendi kitlesinde derin bir karamsarlık yaratmıştır. Aynı hatanın öbür yüzü HDP’den uzak durmaktır. Erdoğan için taktik inşa etmek ne kadar kolay! Önüne geleni “FETÖ”, “vatan hainliği” veya “teröristlikle” ile suçlayıp “muhalefeti” bir çember içinde kalmaya mahkum etmek, bugüne kadar saat gibi işleyene bir taktik oldu. Bu yol cesaretle tıkanmadıkça derin siyasal kırılmalardan bile olumlu gelişmeler çıkmaz.
Sol’un bu olağanüstü günlerden geçişte CHP’nin yamacında kalması diğer önemli hata olur. Demokrasi mücadelesinde birlikte veya paralel davranışlarla CHP üzerinde baskıyı arttırmak seçilmesi gereken yoldur. CHP’nin “Sol nasıl olma beni desteklemeye mahkum” anlayışı alın yazısı olmaktan çıkarılabilir. Ancak böyle yapılarak, yaklaşan toplumsal ve siyasal kırılmadan geleceğe yönelik bir çıkış noktasına varılabilir.
Korkunun ecele faydası yok! Bu deyiş sadece Saray için değil, sürekli sağına bakan “muhalefet için de geçerlidir.
[button link=”https://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]