İktidar, ekonomi, siyaset ve ideoloji alanlarında yaşanan krizlerin çok yönlü zorlamasıyla 2019 yılına kadar dayanamayarak seçime gitti. Tek adam rejiminin kurumsallaştırılmasına yönelik uygulamalar için acele edilmesi zorunluluğunun ortaya çıktığını gördü. İki ay önce aldığı baskın seçim kararıyla rejim değişikliğiyle ilgili kapsamlı adımları bir an önce atma hedefine kilitlendi. Sahip olduğu tüm olanakları kullanarak tek adam diktatörlüğünü halka onaylatmak için her türlü zorbalığı, baskıyı, ayak oyunlarını harekete geçirdi.
Özellikle HDP’nin barajı geçmemesi için eşi benzeri görülmemiş bir ortam yaratılmaya çalışıldı. HDP, adaletsiz, eşitsiz bir biçimde seçim yarışına sokuldu. Baskı, yok sayma, görünmez kılma, düşmanlaştırma politikaları sergilendi. Seçim süreci boyunca Saray, “iktidarın ne olursa olsun korunması” anlayışından kaynaklı telaşlı bir şekilde karşı tarafı zayıflatacak pek çok atakta bulundu. Ama ataklarının çoğu başarıya ulaşmadı, ayağına dolandı.
Başarıya ulaşabilmek adına zorunlu olarak koalisyon kurduğu MHP sayesinde seçimleri kazanan Erdoğan için süreç başarılı ilerlemiyor kesinlikle. Kriz sarmalının içindeki gidişat, onu çok daha zorlu bir yolun içerisine sokuyor. Dış politika, ekonomik kriz, iç politik dengeler onu daha yönetilmesi zor bir sürecin beklediğini gösteriyor. İktidar açısından düz bir çizgide değil, engebeler ve risklerle dolu bir gidişat olacağı açık. Yaşanan krizlerin sonuçları yeteri kadar açığa çıktığı zaman iktidar blokundaki çatlak derinleşecek, çöküşe geçiş kaçınılmaz olacaktır. Çözülme başladığında, düzen güçleri daha da pervasızlaşacak, saldırganlaşacaktır. Kaos ortamına ve tehditlere karşı faşizme karşı direnenlerin duruşu belirleyecektir geleceği.
Devlet gücü ve organizasyonuyla yaratılan kuşatmaya, sınırsız zorbalığa rağmen HDP’nin barajı geçmesi büyük bir başarıdır. Mecliste üçüncü büyük parti olarak yerini aldı. HDP sürecin en başından beri tek adam diktatörlüğüne karşı duran emek, özgürlük, barış, demokrasi güçleriyle, sol sosyalist kesimlerle dayanışmayı, birlikte hareket etmeyi öncelikli strateji olarak belirledi ve bu yoldan yürüdü.. İktidara karşı olanlara kapsayıcı, ortaklaşmacı, birlikte mücadeleyi büyütecek zeminler sundu. Kürt halkıyla sosyalistlerin faşizme karşı birlikte direnme mücadelesini artık kolay kolay geriye dönülemez bir şekilde geliştirdi. İktidarın önümüzdeki dönem saldırılarının içeriğini de bu durum belirleyecektir. Ortaklaşma zeminlerimiz ve birlikte inşa ettiğimiz alanlar, çok daha fazla tek adam rejiminin hedef tahtasında olacaktır.
Sonuç olarak:
1. Milyonlarca insanda bu çürüyen sisteme karşı gelişen öfke ve “mahkum değiliz” duygusunun büyüme grafiği sürmektedir. Bunun karşısında çok yönlü kriz sarmalıyla sıkışan AKP’nin telaşı, iç gerilimi, dağınıklığı varlığını korumaktadır. Her iki yönde de birikim, diyalektik bir ilişki halinde birbirini besleyecek şekilde derinleşecektir. Bir büyük alt üst oluşa doğru akan süreci, bu seçim sonucu tersine çeviremeyecektir.
2. AKP’nin “güç” üzerine yarattığı büyü etkisini kaybetmektadir. Başta devrimci güçler ve HDP olmak üzere, faşizmin zorbalığı karşısında iradesi kırılmayan emek ve demokrasi güçleri tarafından yaratılan bu algının üzerine derin bir çizik atılmıştır. Şimdi AKP’ye bakanlar, yenilmeyen büyük gücü, kudreti değil, bu çiziği görmektedir. Bu iz, halklarımızda faşizmin yenileceğine dair algıyı güçlendirmektedir.
3. Özellikle ekonomik kriz sarsızı sonuçlar doğuracaktır. Üretime değil, sıcak para girişine dayalı “hormonlu büyüme” ekonomisi iflasın eşiğindedir. Bu modelin lideri inşaat sektöründe batışlar başlamıştır. Devletin kasası tam takır haldedir. Halklarımızı büyük bir zam fırtınası beklemektedir. Derinleşecek yoksulluğa karşı sınıf çelişkisi zemininde gelişecek öfkeyi dindirmek için AKP’nin elinde artık yatıştırıcı bir ilaç kalmamıştır.
4. Seçim sonucu, AKP’nin kırılma ve ardından çözülme sürecini derinleştirebilirdi. Şimdilik kısa bir süre nefes alabildi. Kesinlikle kısa bir süre! Kırılma ve çözülme kaçınılmazdır. Tek adam rejimini kabus dolu günler beklemektedir. Halklarımızın ortak mücadelesi, devrimci iradenin güçlenmesi ve HDP’nin yürüyüşü kabusu büyütecektir.
Son söz: “Bu seçim sonucu, ne çürüyen rejimi, ne de AKP’yi kurtaramayacaktır!”