Cumhuriyet tarihindeki en önemli seçimler tamamlandı. Son yirmi yıldır şekillenen ve kalıplaşan siyasal tablodan çok farklı bir durum ortaya çıkmadı. Haziran sahnesi bu anlamda altüstlüklere giden yolda “kostümlü bir prova” oldu; büyük kıyamet sonraya kaldı.
Güçlerin durumunu okumak için önemli bir fırsat olan 24 Haziran seçimleri, aynı zamanda hemen seçim öncesi biraz yerden kesilen ayaklarımızın ateşten zemine yeniden değmesine neden oldu. Ortaya demokrasi savaşçıları için bir felaket tablosu çıkmadı, ancak ayrıntılarda gizli olan şeytanı görmemizi sağladı. 24 Haziran sahnesi kapandığına göre elimizde kalan bazı derslere bakalım.
En önemlisi zorlu demokrasi mücadelesindeki güçlerin durumudur. Kürt illerinde HDP’nin kısmi oy kaybı çok tartışılan bir konudur. Bunun şüphesiz en temel nedeni düzenin yıllardır süren kuşatmasıdır. Sandık taşımalar, tehditler düşüşte bir neden olmuştur. Bu tespitin bir yüzüdür. Diğer yüzü 7 Haziran 2015 sonrası Kürt Özgürlük Hareketi’nin bazı taktik hatalarının bu düşüşte etkisinin olmasıdır. Bugün için önemli olan benzer hataların kesinlikle tekrarlanmamasıdır.
Ancak önemli olan 2015 sonrası devletin uyguladığı büyük zulmün, yani “çöktürme harekatını”nın Saray’ın beklediği gibi HDP’de bir çökme yaratmamasıdır. Bu durum, gelecek demokrasi mücadelesi için büyük önem taşımaktadır. Ancak HDP’ye doğru güçlü bir yönelme de ortaya çıkmamıştır. Bunun nedenleri iyi irdelenmeli böyle bir yönelişin yolları şimdiden döşenmelidir.
Öte yandan, HDP’nin Batı’daki oylarının yükselmesi bu seçimin en önemli sonuçlarından birisidir. Bunu sadece barajı aşmak için “stratejik oy” olarak algılamak olayı fazlaca daraltmak olur. Tam tersine bu artış aynı zamanda önümüzdeki dönemin zorlu demokrasi mücadelesi için oluşmakta olan zemini, siyasi güç birikimini de gösteriyor. Elbette bu durum AKP’yi ve devleti çok öfkelendirmiştir. Bu dayanışma büyürse kaçınılmaz bir şekilde “cumhur ittifakı” daralacaktır.
Seçimden hemen sonra iktidarın saldırıları bu yöne odaklanmıştır. Bu gelişmenin nedeni olarak CHP’yi ilan etmek, onu “terörle yan yana durmakla” itham edip korkutmaya çalışmak, hemen gündemin ilk sıralarına tırmandırılmıştır. Bu seçimin en önemli kazancı şovenizm duvarının kısmen çatlaması ve buradan siyasal sahneye yeni bir dayanışma ve işbirliğinin filizlerinin akmasıdır. Düzen, büyük bir öfkeyle bu filizleri ezmek için harekete geçmiştir bile!
Seçimlerden ortaya çıkan bir diğer “şaşırtıcı” sonuç MHP ile ilgilidir. Eridiği düşünülen MHP’nin “dokuz” canlı olduğu görülüyor. Elbette bu rakamların arkasındaki oyunları bir kenara bırakıyoruz. Tabloyu gerçeğe yakın kabul edersek buradan bazı önemli sonuçlar çıkar. Bu oyların AKP’den kaydığı açıktır. Ortada başka bir kaynak yoktur. O zaman ortaya ilginç bir sonuç çıkmaktadır. 7 Haziran sonrası Saray’ın uyguladığı gerilim ve savaş politikalarının bir tıkanma noktasına geldiğini tespit etmiştik. Afrin operasyonu AKP için sandıklarda bir patlama yaratmamıştı. Fakat seçim sonuçlarına bakıldığında ülkenin faşizme kayışında bir etki yarattığı görülüyor.
7 Haziranda AKP ve MHP’nin toplamı %56 iken, İyi Parti’yi de dikkate alırsak 24 Haziran’da sağın gücü %63’e yükselmiştir. Gerilim ve savaş politikaları doğrudan AKP’ye yaramasa da genel olarak sağı güçlendirmiştir. Dolayısıyla demokrasi güçlerinin siyaseti gerilim ve savaş kısır döngüsünden çıkartmak en önemli görevlerinden birisidir.
Bir diğer konu Muharrem İnce’nin özellikle İzmir ve İstanbul mitingleri ile güçlü bir yükseliş yakalaması ülkenin siyasal yaşamının yarım asırlık refleksini bir kez daha harekete geçirmiştir. Solun yükselme olasılığına karşı sağ hemen bariyerlerini yukarıya kaldırıp engellerini kurmuştur. Bunun çok bilinen örnekleri vardır. 1974’de Ecevit’in yükselişi hemen I. ve II. Milliyetçi Cephe hükümetleri ile engellenmiştir. Faşist çetelerin eliyle yükselen harekete sürekli saldırılar yapılmış, binlerce ilerici, devrimci katledilmiştir.
Öte yandan 1984-1990 arası yükselişe karşı devlet tarafından “sokak infazları” başlatılmıştır. Bu infazların siyasi liderlerinden olan T. Çiller Yenikapı’da Erdoğan’a koşarak desteğe gelmesi yakın gelecek ile ilgili ipuçlarını vermiştir.
Bu yükseliş ve engelleme dalgalarının en çarpıcısı ise 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında HDP’nin kazandığı zaferi silmek için yapılanlardır.
24 Haziran seçimlerinde ise M. İnce’nin yakaladığı yükseliş dalgası sağ cephe için uyarı olmuştur. Bu dalganın yolunun kesilmesi seçim sonrasına bırakılmamış, bizzat seçimler sırasında uygulanmıştır.
Sonuç olarak güç dengelerinde kırılma henüz çok zayıftır. Fakat düzen o kadar sıkışmıştır ki yeni sisteme hukuki olarak geçilmiş olsa da pratik olarak uygulanması yeni büyük kırılmaları, sancıları harekete geçirecektir. Elbette bu ancak demokrasi cephesinin gücünü ve ustalığını arttırması ile mümkün olacaktır.
Seçimlerden çıkan en önemli sonuç halkların arasındaki şoven duvarlarda oluşan çatlaklardır. Bu çatlakların büyütülmesi için siyasal ittifakların ve taktik ustalığın yükseltilmesi en önemli görev olarak önümüz durmaktadır. O zaman büyük kopuşların önü açılacaktır.
[button link=”https://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]