Kader mi?!..
“Maden Ocağının Dibinde Allah Bile Yok!”
Kuzey KARAHAN
21 Mayıs 2010
Henüz acıları bile soğumamıştı içimizde.
Bursa’da, Balıkesir’de maden ocaklarındaki iş cinayetlerinde yitirdiğimiz işçilerin.
Şimdi, Zonguldak!
Kömüre dönmüş bedenlerini diziyorlar önümüze, seçin!
Sen eşini, sen oğlunu, sen ağabeyini seç!
30 insan!
“Bu kadar ucuz mu?” diye sormaya diliniz varmıyor. Çünkü çok iyi biliyorsunuz ki bu kadar ucuz işte! Bizim memleketimizde işçi, emekçi canı bu kadar ucuz!
Şimdi buna bizden “iş kazası” dememizi bekliyorlar.
Hayır, bu bir iş katliamıdır!
Asıl siz söyleyin, bu katliamı nasıl yaptınız!
Söylemiyorlar.
Oysa herkes yazıyor ve söylüyor ki bu katliam, taşeronlaştırmanın, güvencesizliğin, ucuz iş gücü arsızlığının bir sonucudur. Biliyoruz!
Bu noktaya nasıl gelindi, o süreci de biliyoruz.
Bir kamu kuruluşu olan Türkiye Taşkömürü İşletmeleri, asli sahibi olduğu maden ocaklarını, “pahalıya geldiği” gerekçesiyle, özel işletmelere devrediyor. Özel işletmeler de hiç bir eğitimden geçirmeden en çaresiz ve en muhtaç insanları, en güvenliksiz şartlarda, en ucuza çalıştırıyorlar. Ocaklar üzerinde devletin doğru dürüst bir denetimi yok. Oysa bu katliamlar engellenebilir.
Gazeteport.com’dan Safile Usul sağolsun, yememiş, içmemiş gitmiş, Alman Taşkömürü Kurumu Sözcüsü Beike ile Zonguldak/Karadon ocağındaki patlama üzerine bir söyleşi yapmış. Diyor ki Beike, “Tabii bizim madenlerdeki gazlar da patlayıcı ama bizde çok sıkı bir kontrol sistemi var.Yer üstünde sürekli mercek ve değerlendirme altında bulunan merkezlerimiz var. Ocakların değişik noktalarına yerleştirilen gaz konsantrasyon, miktar vb. ölçerler ölçtükleri verileri devamlı olarak bu merkezlere iletiyor. Merkezlerde durum tespiti anında yapılarak hemen gerekli önlemler alınıyor. Bizim maden ocak sistemimizde bu tür kazalar olması mümkün değil çünkü sistemimiz çok güvenli.” Ve bir bilgi veriyor: “Almanya’da Zonguldak türü bir kaza en son bundan 40 sene önce olmuş.“
Demek ki gaz patlamalarını önleyici sistemler kurulabiliyormuş. Ve kazalar, olması mümkün değil seviyesine çekilebiliyormuş. O zaman Türkiye’de maden işletmeleri niye bu önlemi almıyor? Çünkü bunun için birazcık “masraf” gerekiyor. Ama işletmeler, işçilerin can güvenliği için böyle bir masraftan kaçınıyorlar. Peki ya devlet? Hani “benim işçim,” “benim vatandaşım” diyordun! “Can güvenliği sistemlerini kurmadan benim işçimi çalıştıramazsın!”desene! Yok! Ne diyor? “Bu mesleğin doğasında maalesef bu va” diyor Başbakan.”Bu mesleğe giren kardeşlerim bunu bilerek giriyorlar” diyor. “Üzüntümüz büyük. Ama bu bölgenin insanı bu tür olaylara alışkın” diyor.
Ocaktan çıktın mı kardeşim, çok şükür bugün de sağ salim çıktım diyeceksin!
Kocan eve geldi mi kardeşim, çok şükür bugün de sağ salim geldi diyeceksin!
Gelmediyse, kader! Diyeceksin!
Kader! İnsanlara, uğradıkları haksızlıkları kabul telkini. Bu senin kaderin, kabullen!
Ey R. T. Erdoğan! Ya senin kaderinde yuhalanmak varsa, senin kaderinde küfredilmek varsa, niye insanların üzerine polis, adliye, cezaevi zorunu salıyorsun? Bunlar da senin kaderin değil mi? Neden, “bırakın, ben bir siyasetçiyim, bunlar bizim işimizin fıtratında var. Bu benim kaderim” demiyorsun? Kader yoksullara değil mi? Yoksulların kaderi açlık ve ölüm, oğlunun kaderi gemi!
Biliyoruz, “Çankaya’nın şişmanı, işçi düşmanı!” sloganlarıyla bir döneme bahar eylemleriyle damgasını vuran Zonguldak madencilerinin, iktidarı titreten yürüyüşleri geride kaldı. “Ankara’nın sivrisi, işçi düşmanı birisi!” sloganlarıyla yollara dökülen de yok. Şimdilik yok!
Olsun!
Tepeleri ağalar ve bürokratlarca tutulmuş sendikalar, sadece zevahiri kurtarabilme telaşıyla, hamasi basın açıklamaları mı yapıyorlar, olsun!
Ama eğer Zonguldak’ın madencileri, katliama uğratılan işçilerin geride kalan eşleri, ana-babaları, kardeşleri, yakınları; Başbakan “bu sizin kaderiniz!” dediğinde, ezik bakışlarını yere düşürüyorlarsa, ben yine döne döne, sabahtan beri dilime dolanan o eski madenci şarkısını söyleyeceğim. Onların anısına.
Bildiğim, bugün bu şarkıyı başkalarının da söylediği. Madenlerde, üniversitelerde, varoşlarda.
Onların anısına.
“Maden ocağının dibinde hava yok, ışık yok!
Maden ocağının dibinde allah bile yok!”