Geçtiğimiz hafta yaşadıklarımız bir toplumun yozlaşma, çürüme seviyesiyle diktatörlüğe koşa heveslerinin artması arasındaki doğru orantılı ilişkiyi açıkça ortaya koydu.
Tecavüzcülerin, çocuk yaştaki tecavüze uğrayan kadınlarla evlenmesi durumunda bir affedilmesi yasasını Meclis’te savunan bir adalet bakanı, bir hikaye anlatıyor. Efendim, bunlar evlenmişler, hatta düğüne kaymakam, komutan vs. gereksiz ne kadar devlet zevatı hepsi de katılmış, tabi medeni kanuna değil öyle halkın kendi değerlerine göre evlenmişler. Takılar da takılmış, sonra adam tutuklanmış, 7 yıl yaratı varmış, olucak iş miymiş? Burada bir dram varmış.
Çocuk yaşta bir kadına tecavüz edilmesinde, bu yasayla bütün çocuklarımız üzerindeki dehşet tehdidin zirve yapmasında bir dram yok, bunca ailenin çocuklarının başına ne geleceği ile ilgili karabasanlarının bir anlamı yok, ama tecavüzcünün 7 yıl hapis yatmasına büyük bir dram var!
Mesela binlerce mültecinin Ege Denizi’nin sularına gömülmesinde de bir dram yok. Almanya’ya biraz kızılınca “ Kaldırırız kontrolleri, salarız kayıkları, suyu emince ağırlaşan can yeleklerini de satarız, din kardeşlerimizi ölüme iteleriz, artık Almanya’da Merkel başının çaresine bakar”.
Şırnaklı kentine sahip çıkmak için aylarca kapısında çadırlarda yattığı şehrini dümdüz edilmiş bulur, burada da gamlanacak bir durum yok. Kan ter içerisinde çalışılarak alına belediyeler gasp edilir, milyonlarca insanın oyu çöpe atılır, bu da normal. Aylarca hesapları incelenen belediyelerin tek bir kuruş yanlışı bulunamamış ama önemli değil, nasılsa bir kulp takılır, iş makinası hendek vs. unutulur gider.
Telafer’e, Şengal’e IŞİD girerken “orası da düşecek, burası da düşecek” diye zil takanlar şimdi ortalığa tehditler savuracak bunu da normal karşılayacağız. Şii Türkmenlerin çoğunluk olduğu Telafer’e “Şii güçler girerse müdahale ederiz” efelenmeleri. Adalet Bakanı Şengal’de Ezidi kadınlara yapılanlarda bir dram görüyor muydu hatırlayamadım.
Siirt’in Şirvan ilçesinde Maden Köyü’nde işçiler “heyelan” altında kalacak, burada dram yok tabi takdir-i ilahi, heyelan. Oysa ortada bir heyelan yok, bir mühendislik hatası, bir aşırı kâr hırsı, bir taşeron davası var. 16 işçi göz göre toprağa gömülecek. Ama patron hükümeti destekliyor, hatta patronun canı sıkıldığı için işçilerin patrona yaptığı bir dram, ölerek patrona dram yaşatıyorlar.
Faşizmin bu şuursuz sürüklenişi şelaleye yaklaştıkça daha da hızlanıyor, korkutucu olmak için daha da şuursuzlaşıyor. Bütün bu yaşananlar duvara tosladıklarında yaşayacakları ve yaşatacakları yıkımı büyütüyor sadece.
Yakında açıklanan Orta Vadeli Plan’da (kim bilir kaç çok büyük uzman tarafından hazırlanmıştır) 2018 yılı için öngörülen ortalama dolar kuru 3.30, dolar geçen hafta 3.40’ı test etti. “Önemli bir şey yok, her şey normal” demeçleri verenler Cuma günü etekleri tutuşarak Ekonomi zirvesini topladılar ve korkunç bir gerçeği ifşa ettiler: “Piyasada yaşanan hareketlilik dış piyasalardan kaynaklanıyor”. Yani “sadece bizim suçumuz yok, dış mihraklar oyun yapıyor.” vs. demeye getiriyorlar. Tamam da neden bu hareketlilik en çok Türkiye’de oluyor? “Çünkü Tayyip Erdoğan ABD’ye başkaldırıyor”. Ama Genelkurmay da ABD askerinin daimi olarak temsil edilmesi düzenlemesi daha geçen hafta yapıldı. “siyonizmin oyunu”. E kardeşim siz geçen hafta İsrail’le elçilik ataması yapmadınız mı? “Neyse Trump geldi artık kurtulacağız”, “Adamın CIA Başkanı yapacağı, 16 Temmuz gecesi Erdoğan diktatör diye tweet atmış”, “El Bab’ı alıyoruz, esiyoruz gürlüyoruz”, “Esad hava savunmasını aktif hale getirince Suriye hava sahasına yeniden giremez olduk”
Olgular dramın büyüğünün AKP ve Saray açısından yaşandığını ortaya koyuyor. Ama sığındıkları bir hakikat rejimi var, onun içinde bütün bu olgular camera obscura’daki gibi tepetaklak görünüyor. “Her bir toplumun bir hakikat rejimi, genel bir hakikat politikası vardır: Yani kabul ettiği ve gerçek gibi işlev görmesini sağladığı söylem çeşitliliği diyebiliriz buna. Bir kişinin hangi önermenin doğru hangisinin yanlış olduğunu ayırt etmesini sağlayan mekanizmalar ve örnekler, gerçeğin öğrenilmesinde kimin söylediğinin doğru olarak alınması gerektiğini ortaya koyan üzerinde uzlaşılmış teknikler ve işlemler” (Foucoult, Gerçek ve İktidar)
Kendi gerçeğimizi inşa yolunda dünkü Kartal mitingi önemliydi. CHP yönetimi Başkanlığa karşı çıkmak için “Ülkeyi Böldürtmeyeceğiz” mitingleri yapacağı için dün o güzelim meydanı “provokasyon” olacak diye yalnızlaştırmaya çalıştı. Bu kafa sadece CHP yönetimini yalnızlaştıracak. Faşizme karşı yan yana durma eğilimi güçlendikçe, bu birliktelik kendi dilini kurdukça (dün Erkan Baş’ın konuşmasında buna dair güzel vurgular vardı ama bu cenah demokrasi kelimesinden haz etmediği için kurtarıcı özneyi yoksullar, işçiler diye anlatıyor, burada bir gerçeklik anaforu oluşuyor, yani söylem sahiciliğini kaybediyor, Erkan Baş konuşmasında bir kere demokrasi cephesi demedi, çünkü bu cenahta demokrasi “bir burjuva oyunu” hala, kimi dogmalar en kritik anlarda nasıl da ayak bağı olabiliyor, Gezi’yi de biraz işçi ayaklanması vs. diyerek içeriksizleştirdik) uzak duranlar pişman olacak.
Kartal mitinginin güzel sloganı “Teslim Olmayacağız”, yanına Selahattin Başkan’ın her durumda haykırmaktan vazgeçmediği gibi “Mutlaka Kazanacağız”ı koyunca çok güzel duruyor.
[button link=”http://www.sodap.org/m-sinan-mert-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]