Başkanlık yolunda kontrollü bir güvenlik açığı yaratarak kitleleri arkasında toparlama stratejisi kontrolden çıkma emareleri gösteriyor. Geçtiğimiz hafta içinde yaşananlar Türkiye’yi anlamlı bir uluslar arası aktör olmanın sınırlarının dışına taşımış gözüküyor. Suriye’de savaş tamtamları eşliğinde gerilimi yükselterek NATO’yu arkasına alma stratejisi iflah olmayacak biçimde çökme emareleri veriyor. İçeride ise Ankara’da yaşananlar devletin savaşın sınırlarını kontrol edebilme yeteneğinin ne kadar sınırlı olduğunu gösterdi. Yarattığı her büyük yıkıma etrafındaki acemi yalakalar üzerinden bir “siyasi deha” hikayesi ürettirmeyi alışkanlık haline getiren Erdoğan ülkeyi büyük bir hızla duvara çarptırmanın eşiğinde.
Ezilenler cephesinde ise direnme eğilimleri giderek güçleniyor. Özellikle Cerattepe’de yaşanan direniş çok önemli. Halk büyük bir hukuksuzluk ve yaşam düşmanlığı ile Cengiz Holding’in siyanürlü madencilik heveslerine peşkeş çekilen kentini korumak için canla başla direniyor. Erdoğan’ın kalesi olarak gördüğü Karadeniz’de bir şehre giriş çıkışlar polis tarafından engelleniyor. Artvin, Gezi’nin ruhlar alemine karışmadığını gösteriyor. Yaşanan her toplumsal direnişin Gezi kapsamına kavuşacağını beklemek gerçekçi değilse de şu ana kadar ortaya konan irade oldukça moral verici. Savaş koşullarında, toplumun neredeyse ev ev teslim alınmaya çalışıldığı bir dönemde halkın yaşam koşullarına korkusuzca sahip çıkabilmesi ruh halinde önemli bir değişikliğe yol açtı. Yandaş medyanın direnişi karalamak için başlattığı yoğun propagandanın şiddeti, yarattığı etki ile doğru orantılı. Duvarda en küçük çatlağın kendileri açısından ne büyük bir yenilgiye yol verebileceğinin farkındalar. Kasım öncesinde taban bulan “Erdoğan gelsin de istikrar gelsin” algısı giderek yok oluyor. Kasım’da zirve yapan tüketici güven endeksi son üç ayda hızla düşerek Haziran seviyesine geriledi.
Sınıf içinde de direniş dinamikleri dikkat çekici. Özellikle asgari ücret zamları sonrasında sınıfın içinde ciddi bir rahatsızlık var. Kocaeli’de ve Bursa’da büyük ve örgütlü fabrikalarda fabrika içlerinde zam talep eden eylemler gerçekleştiriliyor. Kıdem tazminatı yasasına da özel istihdam bürolarına karşı da duyarlılık giderek artıyor. Her iki düzenleme de işçileri sermaye karşısında daha güvencesiz ve dolayısıyla kontrol edilebilir hale getirmeyi hedefliyor. Erdoğan, yarattığı politik kriz ve ekonomik duraklama dolayısıyla patronların desteğini kaybetmemek için işçilerin kazanılmış haklarını sıfırlayarak sömürüyü derinleştirmeyi hedefliyor. Asgari ücret artışında yükün önemli bir kısmını kamusallaştırdı ve bütçeye ödenek koyarak devleti bir kez daha sermayenin garantörü olarak işlevlendirdi. Özel İstihdam büroları 10 kişiden az işçi çalıştıran işyerlerinde çalışan tüm işçilerin kiralanabilmesini mümkün kılıyor. İş güvencesi ve iş sözleşmesi ile ilgili olarak patronun tüm sorumlulukları neredeyse ortadan kaldırılıyor. İşçiler kendilerini teslim alan borçluluk sarmalı dolayısıyla da sermayenin hak gasplarına daha dakik reaksiyonlar geliştirmek durumunda kalıyorlar. Trakya’da işçiler ücret ödemelerinin gecikmesine karşı dakik iş bırakma eylemleri geliştiriyorlar. Kamu çalışanlarının iş güvencesini ortadan kaldırmaya dönük hamleler de politik gerekçelerin arkasına sığınılarak gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Amaç güvencesizliği işçi sınıfının tüm katmanlarında daha da derinleştirerek sınıf üzerindeki denetimi dolayısıyla da sömürü oranlarını daha da arttırmak.
Erdoğan güvenlik krizi yarattığı ülkenin düze çıkabilmesi için kendi başkanlığının tek çözüm olduğunu anlatmaya çalışıyor. Güvencesizlik kabusuna mahkum edilen işçilere ise AKP’nin patronaj ağlarına daha fazla sığınmaktan başka bir seçenek bırakılmak istenmiyor. Böylece Erdoğan güvenlik açığını ve güvencesizliği iktidarının en önemli iki aracı olarak kullanmaya çalışıyor. Madencilik ve inşaat sektörlerinde yandaş şirketlere çekilen peşkeşlerden doğrudan parti kasasına akıtılan paralel vergiler ise hem parti bürokrasisine servet hem de partinin yoksullarla kurduğu patronaj ilişkilerine destek olarak kullanılıyor. Sur’dan Toledo, Cerattepe’den siyanür cehennemi çıkarma ısrarının arkasında böylesi bir ekonomi politik mevcut.
Oluşan güvenlik açığına muhakkak bizlerin de bir yanıtı olacaktır. Halkımız artık oluşan bu koşullarda güvenliğinin en büyük güvencesinin kendi örgütlülüğü olduğunu çok daha iyi anlıyor.
İşçi sınıfımız ise sermayenin güvencesizleştirerek köleleştirme siyasetine karşı güvenceli yaşam mücadelesine daha sıkı sarılmanın işaretlerini veriyor. Emeğin ve doğanın metalaştırılmasının önüne geçecek bir bilinci geliştirmek, bu bilinci geliştirirken de asgari ücret zamlarını tüm çalışanlara yansıtacak, kıdemi ortadan kaldırmaya ve özel istihdam bürolarını dayatmaya dönük saldırıyı püskürtecek mücadeleyi büyütebilmek çok önemli. Cerattepe, savaşa ve faşizmin inşasına karşı çıkmanın en önemli ayağının öncelikle kendi sorunlarımız için ayağa kalkmamız olduğunu bir kez daha ispatlamadı mı?
Güvenlik açığı ve güvencesizlik ile ilgili sorunlarımızın gelip yaslandığı nokta ise barış mücadelesidir. Mademki faşistleşme süreci Kürtlere dönük savaş ile kendisini meşrulaştırıyor; Erdoğan, başkanlık hayallerini millici bir İslamcı/Türkçü/Ulusalcı bir kitle tabanına yaslanarak gerçekleştirmeye çalışıyor o zaman bu oyunu bozmanın birinci yolunun barış mücadelesini ve çağrısını diri tutmak olduğunu bir an bile unutmamak gerekiyor. Bolşevikler 1914’te barıştan bahsettiklerinde, her bahsettiklerinde milliyetçilik duyguları kabarmış işçilerin hışmına uğruyordu, ama savaşın yarattığı yıkım sonrasında barış talebi devrimin en önemli kaldıracı, halkların ortak mücadelesinin temel harcı oldu.
Güvenliğin, güvencenin ve barışın olanağı topluma bu çok boyutlu savaşı açan, ipliği pazara çıkmış savaş bloğunun yenilmesinden geçiyor. Savaş politikaları duvara çarptıkça direnme dinamikleri gürbüzleşiyor. Faşizmin inşasının durdurulmasının koşulu ise politik öznenin bu gürbüzleşen dinamikleri bir arada yürütecek mahareti gösterebilmesinden geçiyor.
[button link=”http://www.sodap.org/m-sinan-mert-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]