Gözden Uzak Tutulan Kazanım
Ayşe TANSEVER
1 Nisan 2008
Ülkemiz AK Partinin kapatılması ve döviz kurlarının değer kazanması ya da YTL’nin değer kaybetmesi çalkantılarını yaşarken, hemen burnumuzun dibinde Irak’ta önemli olaylar yaşandı. Bizim basınımızda genel olarak Şiilerin iç çatışması olarak anlatılan olayların alt derinlikleri kanımızca önemlidir. Her ne kadar birkaç yıl önce Lübnan’daki Hizbullah zaferi kadar olmasa bile, yoksul halk örgütlenmesi burada da ABD ve kuklası güçlere karşı bir zafer kazanmıştır. Batı ve işbirlikçileri, böyle bir zaferin olumsuzluklarından iyice korktukları için olayları büyütmeme, büyük propagandalarını yamama eğilimindeler. Hemen uzlaşma yoluna giderek olayları şimdilik donduruverdiler. Başka çareleri de yok. Kesim çözümler üretecek güçleri yok.
25 Mart günü Maliki hükümetinin Al Mukteda Sadr yönetimindeki Mehdi Ordusu güçlerinden önde gelen birkaç yüz kişiyi tutuklaması ve bunları tüm baskılara rağmen serbest bırakmaması üzerine, Mehdi güçleri hükümet güçlerine karşı çatışmaya başladılar. Olaylar Irak güneyindeki Basra petrol kentinde başladı; sonra birden kuzeye doğru başta Bağdat olmak üzere 7 kente yayıldı. Kimi kentlerde Mehdi güçleri kesin denetimi ellerine aldıklarını açıkladılar. Bağdat’ta yeşil alan denilen ABD ve hükümet güçlerinin bulunduğu yere roket atarlı ve havan toplu saldırılar yapıldı. Hatta başbakan yardımcısının girişine düşen roket 1 güvenlik gücünün ölüp bir kaçının da ağır yaralanmasına yol açtı. Bunun üzerine sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine rağmen hükümet ve Mehdi güçleri arasındaki çatışmalar devam etti. ****************************************************
Hükümet güçlerinin yenilmeye doğru gittiği anlaşılınca ABD ve İngiliz güçleri devreye girmek zorunda kaldı. Mehdi güçlerinin Bağdat’ta yoğun olduğu Al Sadr kasabası ve Basra’da yaşadıkları mahalleleri havadan bombalamaya başladılar. Bu kez Mehdi ordu güçleri saldırılarını onlara yöneltti. Bir helikopter düşürüldü. İngiliz ve Amerikan güçlerinin olduğu üstlere roket atarlarla saldırıldı. Şii bölgelerine gitmeye kalkan ABD askerlerine bombalı saldırı yapıldı ve bir Amerikan askeri öldü, birkaç tanesi yaralandı. Taraflar arasında uzun süredir yaşanan ateş kesin bozulması korkusu ortalığı kapladı.********************************************************
Basra’dan saldırıyı bizzat yöneten Maliki, ilk önce Mehdi güçlerinin silahlarını bırakması için 24 saat verirken bunu sonra 72 saate, daha sonra da 8 Nisan’a uzatmak zorunda kaldı. Ama bir işe yaramadı. Çatışmalar devam etti. Sonra söylendiğine göre İran’ın araya girmesi ve tarafları Kum kentinde buluşturmasından sonra Mukteda al Sadr, Mehdi güçlerini evlerine çekilmeye çağırdı ve olaylar şimdilik durulmuşa benziyor. Halk sokağa çıkıp günlük yaşantısına başlamaya hazırlanıyor. 5–6 gün süren olayların bilânçosu ise yaşanan olayların korkunçluğunu anlatmaya yeter: 500 ölü 1200 üstünde yaralı. ********************************************************
Var mıydı Yok muydu?********************************************************
Cuma günü Beyaz Saray’dan konuşan Bush, olayları “özgür Irak tarihini belirleyici bir süreç” olarak değerlendirdikten sonra Maliki’yi kastederek “Bu onun kendi kararı. Onun ordusunun planlaması. Orduları A noktasından B noktasına kendi güçleri taşıyor. Ve burada Amerika’da birçok insanda işte tam da bunu yani bu taşıma işini bile Irak’ın kendi kendine yapıp yapmayacağını merak ediyor.” (wsws.org 29 Mart 2008) ********************************************************
Bush bu saldırının arkasında kendilerinin olmadığını, Maliki hükümetinin kendi başına alıp yürüttüğü bir karar olduğunu açıklamasına rağmen iki nokta önemlidir. Birincisi, olayların başlamasından bir hafta önce Cheney Bağdat’taydı. Ve tüm ülkeyi dolaştı. Tüm etnik gurup önde gelenleri ile görüşmeler yaptı. Hatta kuzeyde Barzani’yi bile ziyaret etti. Bu durumda ABD yönetiminin bu saldırıdan haberi olmaması imkânsızdır. Haberleri vardı. ********************************************************
Bush’un dediği gibi Maliki hükümeti kendi girişimleri ile bir iş yapmaya kalkışmış olabilir ama ABD’nin daha önceden haberi olduğu kesindir. Bush hükümeti bilindiği gibi 2 kez Mehdi Ordusuna savaş açmış ve yenilgiden ruhani lider Sistani yardımı ile kurtulmuştur. Onu yenemeyeceğini çok iyi bilmektedir. Hele hele yeni bir seçim öncesinde Bush iktidarının Mehdi’ye karşı bir savaşa girişmesi düşünülemez. Maliki’nin o nedenle bu işe kendisinin kalkışmasına inanılabilir. Ancak elbette Cheney ile şu konuda anlaşmışlardır. Her halükarda ABD arkalarındadır. Yani başarısızlık durumunda yardım edeceklerdir. Ve de son gelen haberlerde ABD hava güçlerinin bombalamaları bunun işaretidir. Maliki güçleri yenilmeye başlayınca ABD hemen devreye girmiştir. Maliki’de İran aracılığı ile bir ateşkes anlaşmasını gerçekleştirmiştir.*
İkinci olarak tarih önemlidir. İçinde bulunduğumuz hafta içinde ABD Irak yönetimi, Irak’taki ordularında indirim yapma planını açıklayacaktı. Amerikan askerlerinin sayısının şimdilik 160 binden 140 bine indirilmesi daha sonra da ne kadar çekilecekleri planı duyurulacaktı. Büyük bir olasılıkla son saldırının bu asker indirimi ve tarih verilmesi konusunda önemi vardı. Amerikan askerleri bölgede güç azaltmaya başlayınca Maliki ayakta durabilecek midir? Gücü nedir, neleri yapmaya yeteneklidir? Yani saldırı bu sorulara yanıt bulunması için ABD zoru ile yapılan bir güç sınavı da olabilir. Irak Ordusu bu sınavı verememiştir. Maliki, Mehdi Ordusunun düşündüğünden daha güçlü çıktığını itiraf etmek zorunda kaldı. ********************************************************
ABD bundan sonra ne yapacaktır? Asker indirim planından vazgeçilecek midir? ABD bunu kaldırabilir mi? Kalsa ne yapmaya muktedirdir? Daha fazla yıpranmayı göze alacak mıdır? Bunlara olumlu yanıtlar vermek zordur. Büyük bir olasılıkla Maliki iktidarını Mukteda güçleri ile uzlaşmaya itmek olacaktır. Onlarla birlikte Irak’ı yönetmeyi kabul etmek, Mukteda güçlerini kendi bildiği yöntemler ile kendi çıkarları doğrultusunda bağlamaya çalışmaktır. Maliki ise bundan böyle alacağı kararlarda Mukteda güçlerini daha fazla ciddiye almak zorundadır. Birkaç gündür yaşananlar sonucunda ABD’nin Irak’taki konumlanışında bir adım daha geri adım atılmış, çıkarlarına uymada zorlanacağı Mehdi güçlerini de hesaba katmak zorunda olduğunu bir kez daha kabullenmek zorunda kalmıştır. Aslında böyle olacağını elbette biliyordu ama bir kez daha denemesi gerekiyordu. İleride de gene denemeyi sürdürecektir ve bunu karşı tarafı her keresinde daha da güçlendirme pahasına yapmak zorundadır. Ama artık bu saldırıları perde arkasında varlığı belli belirsiz yapmak zorunda kalıyor.********************************************************
Maliki Hesapları ********************************************************
Maliki Mehdi Ordu güçlerine saldırıyı ABD zoru kadar kendi iktidar güçleri açısından da gerekli görmüştür. 2005 eyalet seçimlerini Mukteda güçleri boykot ettiler. Ama şimdi yeni seçimler yaklaşıyor. Bu süreç içinde Mukteda tüm Şii kentlerinde gücünü ve örgütlülüğünü arttırdı. Eyalet seçimlerine katılacaklar ve büyük bir olasılıkla da çoğu yerde koltuklara oturacaklar. Halk şimdiki yöneticilerden memnun değil. Maliki seçimler öncesi böyle bir saldırı ile Mehdi güçlerini ezmeyi denemek zorundaydı. ********************************************************
“Geçtiğimiz Kasım ayında hazırlanan bir raporda International Crisis Grup’u Şii fraksiyonlar arasında yaşanan sürtüşmeyi ‘Bağdat Şii tüccar elitleri ve ISCI’nin (Irak İslam Devrim Konseyi İngilizce baş harfleriyle bn.) (dini olarak da büyük Ayetullah Sistani) temsil ettiği kutsal kentler ile Sadr hareketinin temel desteği olan kent yoksulları arasında bir sınıf mücadelesi’ biçimi almakta olduğu şeklinde değerlendirdi.” (ay) ********************************************************
Maliki Partisi olan Dava ve İran destekli ISCI güçleri Basra petrol zenginliği üstüne çöreklenmişlerdir. Bu iki güç genelde bir tek kutsal ve zengin Kerbela kentinden destek alırlar. Bu ruhani itibar ile Saddam döneminde kurdukları Badr Ordusu zoru ile çoğu yönetim koltuğuna otururlar. “ ‘Petrol Basra’dan dağıtılmaya başladığında Irak yönetimindeki Dava ve SICI Partileri petrolün yaklaşık üçte birini başka yöne yönlendirirler, gizlice satarlar ve karını ceplerine indirirler.’ diye açıklıyor bir Basra sakini Sadr yanlısına.” (uruknet. 28 Mart 2008)********************************************************
Olay ortadadır. Maliki ve arkasına gizlenmiş Şii güçler ABD askeri desteği ve onuna birlikte petrol üzerinden ceplerini doldurmakta, bunları kendi adamlarınla paylaşmaktadırlar. Halk inim inim inlerken birileri kazanmaktadır. Ancak şimdi yaklaşan seçimlerde halk bu yozlaşmış, kendini düşünen yöneticilere yol verme silahını kullanabilecek, kendisine yakın hissettiği Mehdi Ordu güçlerini eyalet iktidar koltuklarına oturtabilecektir. Mukteda güçleri bu nedenle ezilmelidir. Saldırının bir gerekçesi de budur. Belki de Maliki Mukteda güçlerinden huzursuz olan, onlarla nasıl işbirliği yapılabileceğini araştıran ABD güçlerine “ben bu Mehdi güçlerini ezerim siz onları dert etmeyin” bile demiş olabilir.********************************************************
Ayrıca bilindiği gibi Meclisten bir türlü geçirilemeyen Petrol Yasası vardır. Çıkarılmadığı için başka yollar aranmaktadır. Cheney’in son ziyaretinde bu konunun da ele alındığına şüphe yoktur. Rusya ve şimdi İttifak güçlerinden çekilmekte olan Avrupa şirketlerinin haklarının silinmesi ve sırf ABD kaynaklı petrol şirketleri ile anlaşmalar imzalanmasının yolları aranmaktadır. Mukteda güçleri yasa değişikliğine şiddetle karşı durmaktalar hatta bu yüzden milletvekillerini bakanlıktan çektiler. Bu nedenle de Mukteda güçlerinin önü kesilmelidir. Bütün bunlar Maliki’yi bu saldırıyı yapmaya zorlamıştır. ABD’nin böyle bir saldırı yapmaya gücü artık kalmamıştır. Maliki şürekâsı eğer petrol üzerinden elde ettiklerini Mukteda güçleri ile paylaşmak istemiyorsa bu saldırıyı yapmak zorundaydı ve denedi. ********************************************************
Saldırıdan Kazançlı Çıkan********************************************************
Maliki elbette hiçbir zaman Mehdi Ordusuna saldırdığını söylemedi. Basra “bir avuç suç çetesi ve katillerden” temizlenecektir. Maliki bu güçleri ‘Al Kaide den daha tehlikeli’ bulmaktadır. Bağdat’tan Basra’ya gelerek bizzat saldırı harekâtını yönetir. Olayların hemen Bağdat’a ve oradan Hilla, Kut, Kerbela, Divaniye, Kerkük, Nasiriya ve Babuka kentlerine yayılmasından şaşkına döner. Düşündüğünden güçlü çıktıklarını kabul eder. Verdiği “Teslim ol!”, “Silahların devlet güçlerine teslim et!” talimatları yerine getirilmeyip çatışmalar gelişince İran’ı devreye sokar. Söylendiğine göre İran, Dava ve ISCI yetkililerini Mukteda güçleri ile masada toplar ve sonuçta Mukteda Mehdi Ordu güçlerini evlerine dönmeye, sokaklardan çekilmeye çağırınca da olaylar diner. Başta tutuklananların serbest bırakılması Mehdi Ordu talebi konusunda bir açıklama yapılmamıştır. Zaten böyle bir açıklama yapmak herhalde hükümetin rezil olması anlamına gelirdi. O nedenle kapalı kapılar arasında bu konuda da bir anlaşmaya varıldığına şüphe yoktur.********************************************************
Yukarıda yazılanlardan anlaşılacağı gibi saldırının galibi Mukteda ve Mehdi Ordusudur. Bizzat ordu ve kolluk kuvvetleri içinden çok kişinin üniformalarını çıkarıp silahları ya da kullandıkları araçları alarak Mehdi Ordusu saflarına geçtiği haberleri gelmiştir. “Bir subay çatışma sırasında dört adamının öldüğünü ve 15 tanesinin yaralandığını söyledi. ‘Bazı askerler daha fazla destek ve koruma olmadan çatışmaya dönmek istemediklerini söylediler’ diye ekledi. İç İşleri Bakanlığı dövüşmeyi reddedenlerin askeri mahkemeye çıkacakları tehdidini yaptı. Basra’ya gelen hükümet güçleri Bay Sadr güçlerine sadık yerel polis güçlerinin kurşunlarına hedef olduklarından yakındılar. Bir polis birliği çatışmaya katılmayı reddettikten sonra komutanları ile yumruklaştılar.” (Uruknet. 28 Mart 2008 Patrick Cockburn)********************************************************
Mehdi güçlerinin ordu ve polis içine girdikleri biliniyordu. Bu saldırı haberi kendilerine iki hafta öncesinden bildirilmiş. Yani Mehdi Ordusu da zaten saldırının gelmekte olduğunu biliyordu. Hazırlıklarını yapmıştı. Saldırı sırasında Mehdi güçlerine bağlı olan güçler ya tek tek ya da guruplar halinde karşı saflara geçtiler ya da askeri mahkemeye çıkmayı göze alarak komutanlarının emirlerine karşı durup Mehdi güçlerine ya da kardeşlerine ateş açmadılar. Bu elbette ordu ve polis güçlerinin moralini bozmuştur. ********************************************************
Ayrıca silah olarak Mehdi güçlerinin daha üstün olduğu söylenmektedir. Bir açıdan bu doğruda olabilir. Çünkü ABD ordusu yetiştirdiği Irak ordusuna modern silahları vermedi. O silahların bir gün kendisine çevrilebileceğinden hep korktu. Oysa Mehdi ordusu çeşitli kanallarla el altından ya da söylendiğine göre İran’dan daha üstün silahlar getirmektedir. Çatışmalar sırasında da bu gerçeklikler su yüzüne çıkmıştır. Sonuçta hem kardeşlerine silah çekmemek hem de daha üstün bir güce karşı savaşmamak gerekçeleri ile hükümet güçleri Mehdi Ordu güçleri karşısında başarısız kalmıştır. Artık ABD saflarında olmak artık çoğu Irak’lının istemediği bir şeydir. Sıradan halkın o sıcak hava koşullarında en değerli ev eşyalarından biri olan buzdolaplarını satıp Amerikan askerlerine karşı roket aldıkları söyleniyor. Nefret bu kadar yüksek boyutlara tırmanmıştır. ********************************************************
Silah dışında Mehdi Ordu güçleri daha disiplinli ve inançlıdırlar. Mukteda’nın sokaklardan çekilmelerini açıklamasının hemen arkasından denileni yerine getirdiler. Mehdi Ordusunu bu kadar güçlü yapan onların halk içinde örgütlü olmalarından kaynaklanır. Mehdi Ordusu Amerikan işgalinden sonra hükümetin yerine getiremediği hizmetleri vermek için gönüllülerden kuruldu. Sıradan bir halk insanı Mehdi güçlerinin “Çoğu gece imamlık gündüzleri kahramanlık yapan kişiler” den kurulduğunu söylüyor. Sokakları güvenlikli hale getirdiler. Okullarda eğitimin aksamadan yapılmasına gözcülük ettiler. Yoksul halka gaz ve yakıt dağıttılar. Hastaneler kurdular. En güçlü oldukları al Sadr kasabasında karaborsaları kaldırdılar. Yoksul halktan yana bir adalet mekanizması kurdular. Böylece de tüm Irak kentlerinde örgütlenip güçlendiler. Amerika merkezli Irak Araştırma Grubuna göre 60 bin üyesi vardır. Ama kimi tahminlere göre sayı çok daha yüksektir. Bağdat’ın güneyinden Kuveyt sınırına kadar her kent ve kasabada vardırlar.********************************************************
Halka bir düzen ve adalet getirmeleri dışında tüm yabancı askeri güçlerin Irak’tan ayrılmasını talep etmeleri, bunun için bir takvim verilmesi istemeleri halkta sempati toplamalarına yol açmaktadır. Maliki’nin silahları bırakma çağrısına şöyle karşılık verdiler: “İşgal gücünü Irak’tan atacak bir yönetim olmadıkça silah bırakmayacağız.”********************************************************
Mukteda güçleri iki kez ABD güçlerinin saldırısından başarı ile çıktı. Onları yenemeyeceğini anlayan ABD içeriden bölme girişiminde bulundu. Bazı gurupların Mukteda’nın ateş kes anlaşmasına karşı çıktığını ve ateş kes yapıldığı için güç kaybettikleri söylentileri ortaya yayıldı. Sonra bu gurupların Mehdi Ordusundan ayrıldıkları dedikoduları yayılmaya başladı. Daha sonra ABD’nin el altından bazı guruplarla gizli konuşmalar yürüttüğü ileri sürüldü. Ancak son saldırı bu söylentilerin doğruluk payına daha bir kuşku ile bakmak gerektiğini ortaya çıkarttı. Mehdi Ordusu her seferinde daha güçlendi. Şimdi Maliki saldırısı onları daha da güçlü hale getirdi. Artık Irak gerçekliğinden atılamayacak bir konumdalar. Mecliste 30 sandalyeleri var. Kasım ayındaki eyalet seçimlerinde birçok yeni koltuk kazanacakları bu saldırı sonrası daha da kesinleşmiş oldu.********************************************************
Bu arada Irak Sünnilerine de değinmek yerinde olacaktır. Bilindiği gibi iki mezhep birbirine Saddam zamanından gelen bir düşmanlık içindedirler. Bu son saldırı sırasında da taraf olmaktan çekindiler. Oysa Mukteda bunlara da barış dalını gene uzattı. “Ben Sünnilere hayranım ve onlardan biriyim.” dedi. ABD’nin Falluça katliamı sırasında kamyonlarla iki kez yiyecek yardımı yollamıştı. Sonra 2006 Şubat ayında Askeri Camisinin bombalanması ile gene aralar açılmıştı. ********************************************************
Bu olaylar sırasında Suriye’de Arap zirvesi toplanıyordu. Amerikan yanlıları zirveye katılmadılar. Irak hükümeti de bir heyet gönderdi ve Maliki gidemedi. Mukteda da Mehdi ordusu direnişinin işgal güçlerine karşı bir direniş olduğunu zirvenin kabul etmesini istedi. Sonuçta zirveden iki tarafı da hoşnut edecek bir sonuç çıkmadı. Ne Irak hükümetinin istediği gibi olaylara terörist damgası vuruldu ne de Mukteda güçlerine bir destek verildi. Ancak “Irak’tan dış güçlerin çekilmesi” talebinin son açıklamada yer alması Mukteda güçlerine dolaylı da bir destek anlamını taşıyabilir. Irak ta bu nedenle olsa gerek son karar metnini protesto ederek imzalamadı. ********************************************************
Sonuç********************************************************
Irak işgalinden beri ABD bu ülkede çeşitli şekillerde tutunmaya çalışıyor. Eski dönemlerde olduğu gibi Irak’ı sömürgeleştirerek petrollere sahip olacaktı. Yerli Irak halklarından kuracağı bir ordu ile çıkarlarını koruyacaktı. Kısa zamanda bunun ne kadar büyük bir hayal olduğu ortaya çıktı. Sonra kendi çıkarları doğrultusunda bir hükümet ile idare etmeye çalıştı. Oda olmadı. Bu kez Maliki gibi Şii zengin çıkarlarını savunan, İran ile de arası kötü olmayan bir iktidara razı oldu. Ama şimdi o da sökmüyor. Yoksul halklar biz de varız diyorlar. Maliki son saldırısı ile ABD’ye belki de yoksul halkları güdümüne alabileceğini kanıtlamaya çalıştı. Ancak bunu beceremedi. Bundan sonra yoksul halklar daha çok dikkate alınmak zorunda kalacak. Bu açıdan bakıldığı zaman Orta Doğu’da yükselmekte olan İslam kılıklı yoksul halklar cephesinin yeni bir zaferi ile karşı karşıyayız. İlk önce Filistin’de Hamas, arkasından İsrail eli ile Hizbullah’a yapılan saldırının bozgunla sonuçlanmasını yaşadık. Şimdi ise Irak’ta ayni türden bir zafer söz konusudur. Elbette bunca yenilgiden sonra ABD direkt olarak ne saldırabiliyor ne de saldırının arkasında durabiliyor. Bekliyor. Çünkü görüyor ki bu yoksul halkları yenip kendi petrol emellerine ulaşması Orta Doğunun hiçbir yerinde olası değil. Hamas, Hizbullah ve Mukteda’nın arkasında çeşitli şekillerde İran’ın olduğu bir gerçek. Bu nedenle ona direkt karşı durmak zorunda kalıyor. Ama bunu tek başına yapma olanağı olmadığı gibi bu kez arkasında bir ittifaklar cephesi de kurmayı beceremiyor. ABD bölgede işte böyle gözlerden uzak bir şekilde yavaş yavaş geri politik adımlar atmaya zorlanıyor.