Dünyanın yeniden paylaşımı kavgasının hararetinin olağanüstü yükseldiği bir dönemin içerisindeyiz. Gelişmeler, iç politikaya doğrudan ve sarsıcı bir biçimde yansıyor. İdeolojik-ekonomik-politik alanlarda iflasa sürüklenen yapının kırılganlığı giderek artıyor. Gerilim ve kutuplaştırma üzerine kurulu yönetme anlayışı, sürdürülemez bir noktaya doğru yol alıyor. AKP iktidarını bu çıkmazdan kurtaracak farklı bir seçenek ufukta görünmüyor.
Son gelişmelerin yansımalarıyla birlikte iç politika tablosunda öne çıkan başlıkları sıralayalım:
1. AKP’nin kırılma noktalarından birisi ekonomik durum. Sıcak para giriş üzerinden hormonlu büyüme yaşayan Türkiye ekonomisi için alarm zilleri çalıyor. Uzatmaları oynayan ekonomik model duvara toslamaya doğru gidiyor. Ekonominin lokomotifi sayılan inşaat sektörü krizde. Döviz fiyatları rekordan rekora koştukça dövizle borçlanan işletmeler iflasa sürükleniyor. Büyük bir gürültüyle açıklanan teşvik paketi tam bir balon. Seçim sürecinde hükümetin atması gereken pozitif adımların finansal kaynağı yok. Eldekini satıp savıp nereye kadar yürünebilecek? Yeni zam dalgası kapıda…
Emperyalist güçlerin tırmanan paylaşım kavgasının küresel ekonomiye etkileri, siyasi iktidarın açmazını daha da derinleştiriyor. AKP, ekonomi alanında sıkışma yaşıyor.
2. Dış politika alanı da AKP’nin diğer önemli kırılma noktası. Dünya güç merkezinin batıdan doğuya kayma sürecini tersine çevirmek üzere batıdan kapsamlı ve zorunlu bir hamle geldi. Bir tarafta Rusya-Çin (ve İran), diğer tarafta ABD-Fransa-İngiltere. Batı ekseninin öncelikli hedefi Rusya; nihai hedef Çin. Kutuplar arasında gerilim yükseliyor, herkes ve her şey (ekonomi, siyaset vs.) bu gerilimin etki alanına giriyor. Türkiye, çok boyutlu yapısal kırılganlığıyla bu durumdan en fazla etkilenen ülkeler arasında. Şimdilik hesaplaşmanın yoğun yaşandığı alan Suriye. Giderek dünyanın her yanını büyük alt üstlüklere sürükleyecek denli tarihsel bir süreç.
3. Suriye gündemi yeni bir aşamaya taşınıyor. “Guta’da kimyasal silah kullanıldı” gerekçesiyle ABD hamlesini izliyoruz. Yanına Fransa’yı da aldı. ABD’nin “Suriye’den çekiliyoruz” açıklaması, ağırlığı daha da artan yükü paylaşmaları için Avrupa’ya bir davetti. Tüm planlarına ve hazırlıklarına bakıldığında ABD’nin kısa vadede Suriye’den çekilmeyeceği görülüyor. Fransa, davete olumlu yanıt vermiş oldu. Sırada İngiltere var.
AKP, Afrin sürecinde Rusya eksenine yaslanmıştı. Yeni aşamada nasıl bir pozisyon alacak? Bir taraftan ABD, diğer taraftan Rusya, Türkiye’yi kendi eksenine doğru çekiştiriyor ve iki eksenle birden pazarlığa dayalı hareket olanağı sıfırlanıyor. “Çivisi çıkmış dünya” tablosunda stratejilerin, ittifakların hızla boşa düşmesine bir örnek de Afrin sürecinin hemen ardından Putin’le verilen pozlar oldu. Bu “mutlu” tablonun ömrü de uzun sürmedi, hevesler kursakta kaldı. Küresel güçlerin yarattığı türbülans, AKP’yi muazzam zorluyor. Tam bir sıkışma hali…
4. Kamuoyu yoklamaları, Afrin süreci üzerinden AKP’nin bir oy patlaması yaşamadığını gösteriyor. Cumhur ittifakının yüzde 50’yi aşması riskli. 15 Temmuz destanı, Afrin destanı… Büyük gürültüler kopartılarak parlatılan destanlar AKP’yi büyütmüyor. Yeni kahramanlık destanlarına ihtiyaç var. Fakat bu sıkışmışlık hali içerisinde böylesi bir macera AKP’yi felakete sürükleyebilir. Kuvvetli olasılık bu…
5. Kürt sorunu, yakıcı kırılma noktalarından birisi. Açılım söylemiyle başlayan, çözüm süreciyle gelişen iyimser hava, AKP’nin çözüm masasını devirmesiyle tersine döndü. Sonrası, malum. Önce Kobane, ardından tanklarla vurulan Kürt kentleri ve son olarak Afrin’le birlikte AKP Kürt sorununda dibe vurdu. Zaten Cumhur ittifakının yeniden Kürt halkını kazanmak gibi bir derdi de yok.
Bu tutumun bir geri tepmesinin yaşanmayacağı düşünülemez. Onca yıkıcı saldırıya karşı direnen ve umudunu yitirmeyen örgütlü bir halk gerçeğiyle karı karşıyayız. Ayrıca Kandil de Erdoğanlı bir çözüm sürecinin olanaksız olduğunu kesin bir dille ifade ediyor. Kürt siyasi hareketinin “zorlanan AKP’yi daha da zorlama, krizi derinleştirme” tercihini önüne koyması, kuvvetli olasılık olarak görünüyor. Böyle olursa gerilimin bu alanda tırmanması ve Kürt sorununun yine gündemin en önüne fırlaması durumuyla karşı karşıya kalınacaktır.
5. Esneme yeteneğini yitiren AKP sıkıştıkça daha çok saldıracak, saldırdıkça katılaşacak, kırılganlığı artacak. Bu durum AKP içinde “çatlak sesler” çıkma olasılığını büyütüyor. Erdoğan bu konuda son derece temkinli davranıyor, çekirdek ekip dışında güveneceği kimse kalmamış gibi görünüyor. Dikkat edilirse sahada, kürsüde “Erdoğan-Binali Yıldırım-damat Albayrak” üçlüsü dışında pek kimseler görünmüyor. Bu olasılık da AKP’yi zorlayacak faktörlerdendir.
Burada bir kayıt düşmeliyiz. Defalarca ifade ettiğimiz gibi elbette devrimci hareketin güveneceği tek güç örgütlü halka dayalı öz gücüdür. Bunun dışında sayılan tüm gelişmeler, politik pozisyon alırken değerlendirilmesi gereken unsurlardır. Yapmaya çalıştığımız da budur.
6. Devrim ve demokrasi güçleri zorlansa da moraller yüksek. Çok daha zorlu günlere hazır olunması gerekiyor. Zor günlerde direnmek ve mücadele dinamikleriyle temasları güçlendirecek örgütlenme kanallarını olağanüstü bir sabır, ısrar ve çalışkanlıkla açmak tarihsel önemdedir. Yalnızca direnmek yetmez. Salt savunma pozisyonu devrimci hareketi geleceğe taşıyamaz. Temelleri sarsılan, çürüyen, paçavralaşan sistem karşısında halkların kapitalizmin sınırları dışında seçenek arayışının zemini gelişmektedir. Devrim ve sosyalizm iddiamızı büyütmek ve halklaştırmak da günün görevidir.
Zorlu olduğu kadar devrimci olanakları da açığa çıkartan günler içerisinde ilerliyoruz. Yarınlara giden yol daha da zorlu olacak belki ama kesinlikle güzel günler göreceğiz…
13 Nisan 2018