Elektrik Dağıtımı Özelleştirmeleri
Mehmet ÖZGÜR
9 Ağustos 2010
İstanbul ve İzmir bölgeleri ile birlikte 21 elektrik dağıtım bölgesinin 16 tanesi özelleştirilmiş oldu. Artık tüketiciler olarak ışığı yaktığımızda, ya da bilgisayarın düğmesine bastığımızda İstanbul’da Karamehmet’in Çukurova Holdingi, Ankara ve çevresindeki illerde Sabancı Holding (Enerji-Sa), Bursa’da Limak Holding, Trakya’da, Van’da Kazancı Holding (Aksa), Trabzon ve çevresindeki illerde Çalık Holding başka illerde de başka başka holdingler karlarına kar katacak, en temel ihtiyaçlarımız için birilerinin kar etmesini sağlayacağız, faturalarımızda onların karları da yer alacak.
2004 yılında TÜPRAŞ özelleştirildi enerji sektöründe, Türkiye’deki tüm petrol ürünlerini işleyen bu tek şirket Koç’a geçti. Hepimiz her petrol ürünü kullandığımızda Koç Grubu karını arttırıyor. Sonra doğalgaz dağıtım ihaleleleri büyük hamleydi. 2007 seçimleri öncesi büyük oranda biten bu süreç AKP yerel sermayeler ilişkisini yeni bir boyuta taşıdığı gibi temel ısınma gereksinimi sermayenin kar kaynağı haline geldi. HES’lerin özelleştirmesi hızla devam ediyor, 52 HES 2010 yılında özelleştirildi. Şimdi elektrik dağıtımı özelleştirmeleri Türkiye çapında bitmek üzere.
Maliyet Sıradan Tüketiciye
Yasal mevzuata göre özelleştirilen dağıtım bölgelerinde kısa süre sonra elektrik fiyatları serbest bırakılacak. Böylece;
1. Tüketiciler alternatif hat çekemeyeceklerine ve kendi enerjilerini üretemeyeceklerine göre, zorunlu olarak dağıtım şirketlerinden elektrik alacaklar. Böylece pazarlama literatüründe ifade edildiği gibi hepimiz “captive customer” yani “kafesteki müşteri” olmuş oluyoruz. Doğal tekel olan bu firmalara mecburuz.
2. Özelleştirme bedeli olarak şirketlerin devlete ödedikleri miktar( Örneğin 9 Ağutos 2010 tarihinde Boğaziçi Elektrikiçin ödenmesi taahhüt edilen 2.99 milyar dolar) aslında doğrudan tüketicilerin faturalarına eklenerek tahsil edilecek ve fiyatlara yansıtılabilecek. Çünkü yine yasal mevzuta göre bu mümkün, “maliyet bazlı fiyatlama” yapılabilecek. Yani özelleştirme bedelini aslında sıradan kullanıcılardan fazlasıyla çıkaracak şirketler, özelleştirme bedeli aslında küçük tüketiciden alınan bir vergi, devletin zorunlu vergisi olarak algılanabilir.
3. Büyük kullanıcılar yani yasada “serbest tüketici” olarak tanımlanan büyük şirket ve kurumlar şu anda kendi tedarikçilerini seçebiliyor yani “benim kullandığım elektrik şu hidroelektrik santralden ortak şebekeye verilen enerjiden sayılsın” deme hakları var ancak bi tüketicilerin böyle bir hakları yok, bu durum büyük sermaye ve kurumların avantajına bizim gibi tüketicilerin ise tam tersine hiç de çıkarına değil. Büyük bir holding İzmit’teki fabrikası için Çanakkale’deki santralinden enerji alabilecekken, tabiki bizim gibi tüketicilerin böyle bir imkanı da olmayacak. Büyük sermayenin 2000’ler sonrası arttırdığı üretken yatırımlar için gereken “enerji maliyeti düşüşü” böyle sağlanacak. Üretim ve tüketim yapan holdingler “ölçek” avantajından yararlanarak maliyetleri tüketiciyle paylaşarak “toplumsallaştırmış” olacaklar.
4. Başta da söylediğimiz gibi asıl önemli nokta şu, artık her ışığı açtığımızda, elektrikli aletleri çalıştırdığımızda mesela TV’yi açtığımızda büyük sermayedarlar kar edecekler. Hem özelleştirme bedelini, hem hatlara yaptıkları yatırım bedelini tahsil edecekler tabiki, bunun üzerine özel şirket oldukları için kar ekleyeecekler. İster Çankırı’nın bir köyünde ister İstanbul’da Kadıköy’de yaşayalım elektrik kullanmak istedigimizde; Çankırı’da Sabancı’ya, İstanbul’da ve İzmir’de, Manisa’da Karamehmet’e para kazandıracağız. EPDK’nin “piyasa reformları” tamamlanınca Parekende Satış, Toptan Satış, Üretim, Dağıtım şirketleri üzerinden elektrik kullanacağız, bu şirketlerin hepsi kar edecek. Elektrik üretiminde kullanılan yakıt üretim şirketleri’ni de katarsak evimize gelen elektrik faturası içinde en az 5-6 şirketin karı olacak.
5. “Küresel ısınma” sorunu ve diğer ekolojik sorunlar göz önüne alındığında sektörün sermaye kontrolüne terkedilmesinin yaratacağı sorunlar çok daha çarpıcı bir hal almakta. Özelleştirmeler ile sermaye mantığına tabi olacak olan hidrokarbon ve enerji üretim ve iletimi, “daha çok üretim ve tüketim” arayışına dayalı büyüme temelli yaklaşıma teslim olcağını söylemek abartı olmaz. 2010 Enerji Raporuna göre enerji bakanlığı 2023 yılına kadar Türkiye’deki tüm kömür rezervini enerji sektöründe kullanıma açmayı amaçlamaktadır. 2009 yılında verilen Termik Santral Lisanslarının üretim miktarı HES’lerden daha fazladır.
Sonuç olarak, elektrik özelleştirmelerine karşı, elektrik ve iletişim ihtiyaçlarının çok temel ve vazgeçilmez haklar olarak tanımlanması mücadelesini vermek, bu alanları kar alanı olmaktan çıkarmak için çalışmak anlamlı olacaktır. Bir yandan kapitalist “büyüme modellerini” ve dolayısıyla enerji projeksiyonlarını sorgularken, diğer yandan kamulaştırma ve toplumsal denetime açma taleplerini, ucuzlaştırma talepleri ile birlikte ele almak mümkündür. Bir aşama olarak, örneğin aylık 150 kw-saatlik enerji kullanımının bedava olması, gece kullanımlarının çok daha ucuz olması, elektrik, su, cep telefonu ve internet üzerindeki vergilerin indirilmesi talebi gibi taleplerin gündeme gelmesini sağlamamız gerekiyor.