Önemli bir referandum sürecine doğru hızla ilerliyoruz. Referandum süreci halklar açısından faşizmin derinleşmesi ya da HAYIR diyerek diktatörlüğe doğru gidişe darbe vurmamız anlamını taşıyacak.
Saray ve AKP, 7 Haziran ile birlikte halklar üzerinde başlattıkları faşizm politikalarını referandum süreci ile kurumsallaştırmayı hedefliyorlar. 15 Temmuz darbe girişiminden önce Kürdistan’da başlattıkları savaş ile kentler talan edildi, insanlar binaların içerisine doldurularak katledildi. Sürecin gidişatını buradan ele alarak, 15 Temmuz darbe girişimini de demokratik alanı kapatmak için “Allah’ın bir lütfu” olarak görmüşlerdir. OHAL ve KHK’larla yönetilen ülkede faşizm politikaları hüküm sürmeye başladı. Dernekler basılıp kapatmalar yaşandı, belediyelere kayyum atanarak halkın iradesine tahakküm kondu. Akademisyenler, özgür basın zapturapt altına alındı. Halkın vekilleri cezaevlerine konarak rehin alındı. İşçilerin hak mücadelesinde bir aracı olan grevler yasaklandı. İşçiler kölelik sistemine mahkum edilmeye çalışılıyor. Bu faşizm politikaları ile Saray diktatörlük rejimini halklara tamamen dayatarak kendi rejimini inşa etmeye çalışıyor. Bizler de halklar olarak Saray ve AKP karşısında demokrasinin, özgürlüğün, emeğin ve barışın sesi olan güçlü bir HAYIR’ı örgütlemeliyiz.
Çürüyen sisteme karşı halkların HAYIR’ını örgütlemeliyiz
Türkiye’de hiçbir anayasa olağan koşullarda yapılmamıştır. Şimdide Saray bu kodlara dayanarak bu anayasa değişikliğini de bu kodlarla yapmak istiyor. Saray ve AKP ne kadar faşizm politikaları ile kendini dayatsa da kurmak istediği diktatörlük rejimini çürüyen, bölgede ve ülkede güçsüzleşen bir sistemin üzerine inşa ettiğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Bölgede manevra alanı neredeyse sıfıra dayanmış bir Türkiye devleti duruyor. Bu gerilim hattı bir yandan büyürken başka yerden ülkede ekonomik krizin çanları çalıyor. Bölgedeki gerilim hattı belli bir sürede daha yönetilebilir, ama ekonomik krizin etkileri öyle kolay yönetilecek bir gerilim değildir.
Aslında Türkiye’de hem siyasal anlamda hem ekonomik anlamda kriz gittikçe derinleşiyor. Bu kriz derinleşirken de önümüzde önemli bir referandum sürecine doğru gidiyoruz. Bir günün bile uzun bir süre sayıldığı böyle bir siyasal atmosferde referandum sürecini yaşayacağız. Bu nedenle HAYIR’ı örgütlemek hem geniş kesimlere açılıp örgütlenmek açısından, hem de sandıktan HAYIR’ı yüksek çıkartarak moral üstünlüğü elimize almamız açısından büyük önem arz ediyor.
Bu yüzden topyekün sahada HAYIR’ı örgütlerken;
1. En geniş kesimlere açılmayı hedefleyerek, ortak güçlü bir HAYIR’ı örgütlemeyi hedeflemeliyiz. Emekten, barıştan, özgürlükten yana olan bütün kesimlerle ortak mücadeleyi büyüterek, büyük bir demokrasi cephesi ile buluşarak HAYIR kampanyamızı örgütlemeliyiz.
2. Saray ve AKP medyada büyük bir algı operasyonu yapıyor. KHK’larla kapatılan TV’leri düşündüğümüzde bu algıları tersine çevirecek şekilde halka ulaşmanın bütün yöntemlerini deneyerek çalışmalarımızın en tempolu şekilde yürütmeliyiz.
3. Yapacağımız çalışmalarda umudumuzu ve coşkumuzu bütün kitlelerin iliklerine kadar işlemeliyiz. Evet’in yüksek çıkacağı algısına karşı HAYIR’ın bizlere neler kazandıracağını, demokratik bir ülkeyi birlikte nasıl inşa edeceğimizi çok iyi anlatmalı, önümüze konan anayasanın halklar açısından bir cehennemin kapısı olduğu vurgusunu iyi yapmalıyız. Ne mevcut darbe yasasına ne de şimdi önümüze konan diktatörlüğe doğru giden tek adam rejimini mahkum değiliz.
4. Yapacağımız HAYIR çalışması bütün yoksulları, yok sayılanları birleştirici olmalı. Ege’de zeybek, Karadeniz’de horon, Anadolu’nun türküleri olmalı, Kürtlerin govendêsi havasında olmalı. Bir gökkuşağının renkleri ile halkları kucaklamalıdır.
5. En önemlisi Gezi ruhunu bütün çalışmalarımızda yaşatmalıyız. Gezi’nin yaratıcılığını, dayanışmasını büyütmeliyiz. Gezi’nin ruhu faşizmin karanlığına karşı büyük bir panzehir olarak durmaktadır.
İşçilerin iş cinayetlerinde kurban olmadığı, emeğin özgürleştiği,
Kadınların görünmeyen emeğinin yükseldiği,
Ölümlere mahkum olmayıp, yaşamı birlikte örgütlediğimiz,
Bilimsel, anadilde ve demokratik bir eğitimi birlikte inşa ettiğimiz,
Demokratik laikliğin ve inançlara özgürlüğün olduğu,
Doğrudan demokrasi ile bütün halkların sesi olduğu,
Demokratik bir halkların yasasını birlikte inşa etmek üzere;
Bütün çalışmalar halkların kazanacağı coşkusu ve büyük bir özgüvenle yapılmalıdır. Türkülerimiz, marşlarımız, yazılarımız sokaktaki yerlerini almalıdır. Sokaklardan yükselecek coşkumuzu halkların yüreğindeki heyecanla buluşturmalıyız. Büyük ve coşkulu bir çalışma için yola çıkıyoruz, bu yol zorlu ve çetin olacak ama kazanacağımız zafer de o derece büyük ve moralli olacak. Şimdiden hepimize kolay gelsin.