Dilek Doğan öldü.
Polis vurulmasını meşrulaştırabilmek için, abisinin polisin elindeki silahı almaya çalıştığı sırada yaşanan boğuşmada seken kurşunun Dilek’e isabet ettiğini iddia etmişti. Ancak abi gözaltına alınmamıştı. Katiller yine yalan söylüyorlardı hepimizin aklıyla alay edercesine ama 3. sınıf film senaryosu kadar bir tutarlılık da yaratmaya gerek duymuyorlardı. 21. yüzyıl Türkiye’sinin en büyük yolsuzluğunun baş kahramanı Reza Zarraf’ı salıveren hakimin aldığı kararla anında gizlilik altına alındı Dilek’in ölümü, insanların onun ölümünü ve sebebini öğrenmesi istenmiyordu. Halbuki Davutoğlu 100’den fazlamızın öldüğü Ankara Katliamı sonrasında sevinçle “oylarının tırmanışa geçtiği”ni açıklayıvermişti.
Davutoğlu’nun Ankara’nın olduğu gün yaptığı açıklamasına göre Dilek canlı bomba olsaydı ona dokunulmayacaktı ne de olsa hukuk devletiydik ama şimdi Dilek öldü. Evine gelen polislere galoş giymelerini söylemişti. Devlet bize ne giyeceğimizi, neye inanacağımızı, hatta ne olduğumuzu zorla dikte ettirebilirdi ama biz ondan bir talepte bulunursak sinirlenir vururdu. Yoksul, Kürt, Alevi, sosyalist gençleri vurmanın polisler için bir cezai karşılığı yoktu.
Pişkin yalancı katiller karşısındayız.
“Katil Devlet” dediğimizde kızıyorlar ama büyük bir heyecanla öldürmeye devam ediyorlar bizleri. Kaç bin tanemizi öldürdü bu cumhuriyet 92 yılda? Ankara Katliamı sonrasında daha travmayı üzerinden atamamışken insanlar şimdi de Dilek’in güzelim fotoğraflarına bakıp acıdan ve öfkeden deliye dönüyorlar.
Fakat onların mağduriyetleri hiç bitmiyor. Mikrofonu her kaptıklarında nasıl mağdur olduklarından bahsediyorlar? Berkin’in annesini mitinglerde yuhalatanların, lafı “Ankara’da kendinizi öldürdünüz”e getirenlerin, cenazeleri yerlerde sürükleyenlerin, ölen çocuklarının cenazelerinde söylenen şehit annelerine kanı bozuk diyenlerin mağduriyeti hiç bitmiyor. Şişen banka hesapları, villalar, yurtdışında doktoralar, hiç sonu gelmeyen iktidarlar mağduriyetleri geçirmiyor. Bitmeyen mağduriyetlerinin kefareti olarak köleleri olmamızı bekliyorlar. Kabul etmeyince de heyheyleniyorlar.
Gezi’de camide içki içildiği, Kabataş hikayesi yalan ama yaralıları tedavi eden doktorlara verilen cezalar gerçek. Dilek’i öldüren polise o kadar ceza verilemeyeceği o kadar açık ki… Tabii eğer bizler mücadele ile işin peşine düşüp hesap sorarsak o başka.
1 Kasım’a 1 hafta kaldı. En kritik haftaya girdik. Ankara saldırısından bu yana yaşananlar Türk Devleti ile IŞİD’in açık ittifak içerisinde olduğunu ortaya koydu. Bu ilişki MİT’in IŞİD’in birkaç hücresini yönetip yönlendirmesinin çok ötesinde belli ki… Rusların devreye girmesinden ve PYD’nin pozisyonunun güçlenmesinden duyulan büyük rahatsızlık Erdoğan’ın devlet içinde ittifaklarını genişletmek için sığındığı son liman. PYD’ye yönelik bir askeri girişim IŞİD ile ittifakın tüm dünyaya açık ilanı olur. Erdoğan Türk Devleti’nin genlerindeki Kürt düşmanlığını kaşıyarak bölgedeki ateşe benzin dökmeyi hedefliyor gibi görünüyor. Böyle bir hamlenin astronomik sonuçları olur. Partisi dağılma sinyalleri veren, sandıktan istediği sonucu çıkaramayacağı neredeyse kesinleşen Erdoğan ne seviyede bir çılgınlık yapabilir? Bunu hep birlikte göreceğiz. Ama normal günlerin de -ki eğer hiç olduysa- bittiğini artık unutmayalım ve her seçeneğe hazır olalım.
Bu anormallik sadece bize özgü de değil artık… Portekiz’de sol bir kemer sıkma karşıtı koalisyonun oluşmasına fiilen engel olan Cumhurbaşkanı da Erdoğan sendromunun aslında bir zeitgest’e dönüştüğünün de ispatı değil mi?
Ateşten günlerde idareten varolunamayacağı, ya çok büyük kaybedileceği ve imha olunacağı ya da gerekli hazırlık ve örgütlenme varsa çok büyük kazanılacağını hatırlatmaya gerek yok. “Yolumuz Direniş Hedef İktidar” diyenlerin arayıp da bulamayacağı zamanlardayız aslında.
Bir daha Dilek’ler ölmesin demenin karşılığı devletin hesap sorulabilir bir kıvama gelmesi için demokrasi mücadelesinin en geniş kesimlerce sahiplenildiği bir seviyenin yaratılmasıdır.
Kitlelerin o cesareti gösterebilmesi için öncülerin yolu açması gerektiği de açıktır.
Keşke ölmeseydin Dilek…
[button link=”http://www.sodap.org/m-sinan-mert-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]