Yunanistan’da dananın kuyruğu koptu kopacak ama nereden kopsun pazarlıkları kıran kırana sürüyor. IMF, AB Komisyonu ve Merkez Bankası yetkilileri kıldan yağ çıkartmak için tüm güçlerini seferber ettiler. Önce 2015-16 bütçelerinin fazlalık oranında anlaşmaları gerkiyor ki Yunanistan’ın 1,6 milyar Euro borç taksiti ödemesi koşulunda Yunanistan’a 7,2 milyar Euro kredi açılsın.
Bütçe planlamasında sosyal harcamalar azaltılmalı, emekli ve memur maaşları %40 dolayında indirilmelidir. Syriza lideri Tspiras genel olarak zaten şimdiye kadar %44 düşen 350 Euro maaş ile emeklilerin yoksulluk sınırında olduklarını söyleyerek buradan kesmeye yanaşmıyor. AB tepesi, VAT oranlarını arttır yani vergi gelirlerini yükselt, diyor. Tspiras’ın bunu da yapması çok zor. Millet karnını doyuracak ekmeği zor alıyor. Bunlara zam yapmak insanları aç bırakmak demek. İlaçlara zam demektir. Millet ilaç alamıyor ölüyorken şimdi bir de zam düşünülmesi bile zor. Hastaneler, okullar fonsuzluktan çökmenin eşiğine gelmiştir. AB tepesi, elektrik fiyatlarını %23 arttır, diyor. Binlerce ev Yunanistan’da elektriksiz ve yemek pişiremiyorlar, dolaplar çalışmıyor, karanlıkta oturuyorlar. Çalışma koşullarını kötüleştir, diyorlar. Syriza şimdiki yasaları ILO’ya inceletmiş Yunan işçileri AB standartlarından daha kötü koşullarda çalışıyorlar. Yani AB tepesi kendi standartlarının altında bir toplum yaratmak için Syriza iktidarını zorluyor. Yunan halkının gırtlağına sarıl, diyor. İktidarın işi zordur.
Syriza, borcunuzu son kuruşuna kadar ödeyeceğim ama sizin bana dayattığınız koşullarla değil kendi ekonomik programımla, diyor. Para kaynakları önerilerini kabul ettirmek için taraflar Brüksel ve Atina arasında gidip geliyor. Üç aşağı beş yukarıya hesaplar pazarlıklar yapılıyor.
Syriza iktidarı yalnız AB tepesi ve IMF kıskacında değildir. Kendi partisi içinde, meclisinde de baskılar hoşnutsuzluklar artıyor. Syriza koalisyonu içindeki sağ kanat, bir an önce istenen tavizler verilsin ve AB içinde kalma garantimiz sağlansın, derken diğer yandan radikal sol kanat ise yeter verdiğimiz tavizler, bu kapitalist bir yoldur, ödemiyoruz diyelim ve AB içinden çıkalım, diyorlar. Bunun daha az sancılı olduğunu savunuyorlar. Syriza liderliği bu farklı görüşlerle de savaşmak onları kendi yolunun doğruluğuna ikna etmek zorundadır. Yoksa parti parçalanacak ve ülke daha zor duruma düşecektir.
Syriza en başta halka sorunu AB içinde kalarak çözme sözü verdiğini yani halkın çoğunluğunun AB içinde kalmak istediğini savunuyor. Bu doğrultuda tüm kozlar sonuna kadar tüketilmelidir. Bir takım tavizler vermek zorundayız, diyorlar. VAT bir miktar arttırıldı. Durdurulan özelleştirmeler halkın çıkarlarını koruyucu koşullarda yeniden yapılmaya başlandı. Asgari ücretin arttırılması şimdilik rafa kaldırılmıştır. AB içinde kalmak uğruna esnemeler yapılıyor.
Öte yandan içeride finans-kapital güçleri ile mücadele ediliyor. Onların vergileri arttırıldı. Şimdiye kadar sürekli ertelenen devlete olan borçları toplanmaya başlandı. Örneğin boyalı basınları yıllardır vergi ödememiş. Onlar alındı. Yeni lüks vergiler konuldu. Devlet yapısı daha şeffaf ve halktan yana bir zemine oturtulma yoluna girildi. Yolsuzluklar araştırılmaya başlandı. Ülkede sosyal adalet kurma zemini oluşturuldu. Yoksuldan yana bir ekonomik iyileşme başlayacaktır. Bu Syriza’nın dört aylık iktidarının kazanımlarıdır.
Syriza bir yandan da mücadelesinde kendine yandaşlar örgütlemeye çalışıyor. Tspiras haziran başında Le Monde gazetesine yolladığı yazıda AB’nin Yunan ekonomisini kurtarma adına dayattığı kemer sıkma politikaları ile bir ülkenin kurtarılamayacağı ispatlanmıştır. “Açık şekilde yanlışlığı ortada olan bir program sürdürülemez” diyor ve bunu rakamlarla belgeliyor. Kamu borcu bu süreçte GSMH içinde %124’den kemer sıkma ile %180’e çıkmıştır. İşsizlik %12’den 27’e, gençler arasında ise %60’lara varmıştır. Yeni bir yol bulunmalıdır, diye yazıyor.
Tspiras böylece 2008 yılından beri Avrupa’da uygulanan kemer sıkma politikalarını hedef alıyor. Kendi programlarını dolaylı yollarla diğer mağdur ülkelere alternatif olarak gösteriyor. AB’nin bu politikaları halkları yoksullaştırdı artık buna son verilmeli yoksulların yaşam koşullarını iyileştirici ekonomi politikalar uygulanmalıdır. Böylece Syriza ülkesinin mücadelesini AB zeminine yükseltip tüm kemer sıkmadan canı yanan ülke halklarını arkasına almaya çalışıyor. AB içinde gelişen adaletsiz gelir dağılımı bozukluğuna savaş açıyor. Aslında bu sorun 2008 yılından beri yükselen halk hareketlerinden rahatsız olanların sürekli dile getirdiği bir sorundur. AB yapısının kökten değişmesi gerekmektedir. Yasalarının yeniden gözden geçirilip halkçı bir çizgide yeniden düzenlenmelidir. Yoksa AB yakın zamanda çözülecektir. Tspiras zaten eğer Yunanistan’ı kurtarmaz ve onun çıkışına yol açarsanız bu “Avrupa alanının sonunun başlangıcı olacaktır” diyerek Yunan sorununun özünde topluluk yapısının sorunu olduğunu göze batırıyor. Yunanistan AB’den çıkartılırsa o zaman bunun arkası gelecek topluluk parçalanacaktır.
Bu dünya finans-kapitali tarafından bilinen bir doğrudur. O nedenle tüm dünyanın gözü AB topluluğundadır. Topluluğa güven sorgulanıyor geleceği her yerde tartışılıyor. Euro dolar karşısında, AB borsası ABD borsaları karşısında değer kaybediyor. Bu durum ABD ekonomisini de etkiliyor. Dahası tüm kapitalist sistemi etkiliyor. Obama bu nedenle AB meslektaşlarını arayıp uzlaşmalarını öneriyor. G7 toplantısında bu konuda Merkel ile konuştu ve “uzlaşın” çağrısını yeniledi. Eğer AB birkaç milyonluk Yunanistan sorununu halledemez ise bu tüm kapitalist sistemin, küreselleşmenin sorgulanmasına bile yol açacaktır.
Syriza iktidar olmadan önce AB içinde kalmayı ve tüm AB yapısını değiştirme mücadelesi vermeyi önüne koyarak seçimleri kazanmıştı. Bu anlamda da sözünü yerine getirme mücadelesi veriyor. Böyle yaparak da radikal solun şimşeklerini üstüne çekiyor. Olaya yukarıda süren pazarlıklar ışığında baktığımız zaman aslında şimdiki yolun, belki temiz temiz AB içinden çıkmaktan daha zor olduğu açıktır. Ve bizce bu yapılan daha değerli ve daha devrimci bir davranıştır. Kolaya kaçmamaktır. Borçları ödemeyeceğim demek, AB içinden çıkarak belirsiz bir denizde yol almak yerine görülen, tanıdık bir düşman ile mücadele etmek daha değerli ve devrimci bir duruş sergilemektir. Tüm AB yoksul halkların mücadelesine soyunmaktır. Bu anlamda da dananın kuyruğu önümüzdeki günlerde kopacaktır. AB merkezinin telaşı bundandır.
[button link=”http://www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]