8 Haziran’a böyle, zaferle uyanmak istiyorduk. Oldu, hatta zafer beklentilerden öteye büyüdü.
AKP iktidarının çok sevdiği bir denge vardı. Çözüm süreciyle ilgili bitmez tükenmez görüşmeler; süreci sadece kendi siyasi çıkarları doğrultusunda yürüten bir iktidar ve seçimlere her seferinde bağımsız adaylarla katılıp belli bir oy barajına takılan “Kürt partileri”… Bu denklem düzenin ve AKP iktidarının çok hoşuna gitmişti. Her hafta devamı beklenen diziler gibi çözüm süreci için yapılan görüşmelerin sonuçları bekleniyordu. Çözüm süreciyle ilgili bütün düzen partileri bol bol konuşuyor ancak bir türlü arpa boyu kadar yol alınamıyordu. Bu film koptu! Işıklar yandı! Ama artık ne sinema, ne sinemada oturanlar eskisi gibi değil. “Yeni Türkiye” bu mu acaba?
Zaferi yaratan kopmaya nasıl geldik? Birbirine bağlı iki önemli gelişme yaşandı. İlki Mayıs 2013’deki Gezi İsyanıdır; diğeri Kürt Özgürlük Hareketinin “Türkiyelileşme” adımıdır. HDP böyle doğmuştur. Bu adım ilk sınavını Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında verdi. Düzenin ve AKP iktidarının çok sevdiği kördüğüm olmuş denge böylece yırtılmaya başladı. HDP’nin seçimlerde baraja meydan okumasıyla bu bıktırıcı denge sarsıntıya uğradı ve seçim sonuçları ile yıkıldı.
Sonuçların bir seçim zaferinden öteye anlamı vardır. “Terörist” yaftalaması ile Kürt Halkı etrafına örülen tecrit ve iki halkı birbirinden ayıran, yıllarca düzen tarafından örülen şovenizm duvarında artık kesinlikle büyük çatlaklar açılmıştır. Özellikle ordunun ördüğü bu duvara aslında AKP iktidarı hemen hiç dokunmadı, onu kendi renklerine boyayarak korudu. Fakat görüntü oyunlarıyla çok farklı algılar yaratabildi. Bu duvar en güçlü darbeyi Gezi isyanı sırasında yemişti, seçimle bir büyük darbe daha yemiş oldu.
Seçimle ortaya çıkan diğer önemli sonuç, artık çözüm sürecindeki denklemin köklü bir şekilde değişmesidir. Bundan sonra muhatap sadece AKP değildir. Alışkanlıkla hala sorunun çözümünü orada aramak hata olur. O film kopmuştur ve kaldığı yerden devam etmesi mümkün değildir. Çözüm sürecinde tamamen yeni bir başlangıç gerekiyor.
Öte yandan, solun büyüme imkanları artmıştır. “Türkiyelileşme”nin gerekleri ustaca yerine getirilirse 1980 darbesi sonrası kötürümleşen sol hareket büyüyebilir. Yeni koşullar, yeni kuşakların özellikleri, Gezi isyanının öğrettikleri kavranıp pratik örgütlenme imkanlarına dönüştürülmesinin yolu açılmıştır.
Son olarak seçimlerin en özgün sonucu “demokrasi” yolunun açılmasıdır. Kemalizmin uzun yıllar süren tekleştirici egemenliğinden sonra siyasal islamın ilk uygulamaları demokrasi konusunda umut yaratmıştı. Kendileri de “ileri demokrasi” sözünü dillerinden düşürmediler. Ancak çok geçmeden anlaşıldı ki Erdoğan ve ekibi, özellikle demokrasi konusundaki eski görüşlerine hala bağlıydılar ve onlar için trenden inme zamanı gelmişti. Demokrasi onlar için amaca giden yolda bir araçtı. 2011 Haziran seçimleri trenden indikleri istasyon oldu. Başkanlık sistemi projesi, sivil diktatörlüğün yollarının döşenmesiydi. Fakat Erdoğan 7 Haziran’da indiği istasyonda kaldı, daha öteye gidemedi.
Bugün demokratikleşme yolunda iki engel durmaktadır. İlki kemalizmin reflekslerinden kurtulamamış ulusalcılıktır; diğeri siyasal islamın toplumu tıpkı kemalizm gibi tek renge boyama niyetidir.
Yeni Şafak yazarlarından İbrahim Karagül seçimlerden bir kaç gün öncesindeki bir yazısında siyasal islamın hem programını hem de korkusunu çok güzel anlatmıştı:
“Yüz yıllık bir sabırla, azimle, suskunlukla geldik bugünlere. Dayandık, sesimizi çıkarmadık, gizli gizli direndik, hep o bayrağı tekrar dalgalandıracağımız, o ülkeyi, milleti, coğrafyayı tekrar ayağa kaldıracağımız günleri hayal ettik.
“Bu bayrağın tekrar düşmesine izin vermeyin. Düşerse millet düşecek, ülke düşecek, bütün mazlumlar düşecek, tarih eski seyrine dönecek, yüz yıl sonra ele geçirdiğimiz fırsat gidecek, tarih yapıcı gücümüz gidecek.” (Yeni Şafak, 05.06.2015)
AKP “ülkeyi, milleti, coğrafyayı ayağa kaldıracağı günleri hayal et”miş… Kaybederse “yüz yıl sonra ele geçirdiği fırsatı, tarih yapıcı gücünü” yitirecektir. Daha ne kadar açık söylenebilir?
7 Haziran seçim sonuçları ile “yüz yıllık fırsatın” son bulma olasılığı ortaya çıkmıştır. Korkuları ve hırçınlıkları bundan…
Kemalizmin ve siyasal islamın tıkadığı demokrasi yolu 7 Haziran seçimleri ile aralanmıştır. Bu yolda yürüyüşün öncüsü HDP’dir. Bunun ne büyük ve zorlu bir görev olduğu açıktır.
Geziden miras kalan sloganımızın tam da yeridir:
“Bu daha başlangıç mücadeleye devam!”
[button link=”www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]