“Cumhur ittifakı”, Afrin operasyonu, yüzde 7 büyüme seçimi garantilemek için yetmedi. Anketler bir türlü Erdoğan’a yol vermiyor. Sonunda kimseyi ikna etmeyen gerekçelerle seçim baskın haline getirildi. Baskın seçim kararının “dinden dönüş” tartışmalarının da yoğunlaştığı bir süreçte alındığını hatırlatalım. AKP’nin elindeki tüm silahlar aşınmış durumda. Büyük projelerle ekonomiyi uçurma vaatleri büyüklerin iflasları ile gölgelendi. Devamının geleceğine hiç şüphe yok!
Tıkandıkça politikayı gerilim ve savaş üzerinden yürütmek bugüne kadar Saray’a yol aldırttı. Özellikle 7 Haziran seçimleri sonrası yükseltilen savaş çığlıklarının üstüne bir de “Allah’ın lütfu” darbe gelince Erdoğan için bütün yollar açılmış göründü. Ancak yaşanan basit bir seçim manevrası değil, cumhuriyetin bunalımıydı. Tarihinin en büyük bunalımını yaşayan cumhuriyet rejiminin değişimi için Saray ne kadar zorlasa da, gerilim politikaları bir türlü yetmedi. Her gerilim ve savaş sonrası Saray’ın yıldızı biraz parlasa da çok kısa sürede yıprandı ve yetmez hale geldi. En son ve iyi kanıt Çanakkale Savaşı’nın tarihine denk getirilen “Afrin’in fethi”dir. Ancak o bile yeterli olmadı.
Öte yandan, AKP çöken Kemalizm’e karşı cumhuriyeti siyasal İslam’ın renkleriyle yeniden boyamak niyetindeydi. Ancak “deizm” tartışmalarından anlaşılıyor ki, düzene yeni ideolojik çimento olarak tasarlanan siyasal İslam da hızla itibar yitiriyor. Saray, rejim değişikliği gibi büyük ve önemli bir adımı bir bakıma ideolojik bir boşluk içinde yürütmek zorunda kalıyor. Geriye derinliği ve güçlü dayanakları olmayan taktik kurnazlıklar kalıyor.
Baskın seçim kararıyla ne yapılmış oldu? Seçim zamanında yapılsaydı büyük bir olasılıkla o zamanda kadar iktidarın grafiği sürekli yukarda tutabilmesi imkansız hale gelecek ve yaşanacak kaçınılmaz bir bunalım, Saray’ın hedeflerine büyük bir darbe vuracaktı. Bunun sonunda Saray kaybetme tehdidiyle seçime gitmek zorunda kalacaktı. Bunalım iktidar olmayı bir riske sokacaktı. Baskın seçimle ise, eğer Saray kazanırsa, daha kazanır kazanmaz büyük bir bunalımı yönetmek zorunda kalacaktır. Çünkü yaklaşan bunalımdan kurtulmak mümkün değildir, ancak onu karşılama biçimleri ve zamanı değiştirilebilir.
Saray, büyük bir bunalımın darbesini yemiş olarak seçime gitmektense; iktidar olduktan sonra bulanımı yönetmeyi tercih etti. Fakat gelen bunalım dalgası büyük olduğu için iktidarı kazanmış olmak, onu sürdürmek için bir teminat olmayacaktır. 15 Temmuz gibi yeni bir “Allah’ın lütfu” ortaya çıkmazsa Saray, iktidara gelse bile bıçağın sırtında duracaktır.
Çünkü aceleye getirilen sıradan bir seçim değil, cumhuriyet tarihinde yaşanacak önemli bir rejim değişikliğidir. Saray, bu değişiklik için yeterince birikim yaptığına inanıyor. 15 Temmuz’la başlatılan yeni “kurtuluş savaşı”, Mustafa Kemal yerine Abdülhamit’in ikamesi, Afrin sonrası yeni bir “İstiklal Marşı” hazırlığı; “dindar ve kindar bir nesil” yetiştirmeyi hedeflemişken birden patlayan “dinden dönüş” tartışmaları hazırlıklarla ilgili daha çok sorun olduğunu ortaya koyuyor.
Aceleye getirilen sadece bir seçim değil, rejim değişikliğidir demiştik. Alt yapısı ve ideolojik zemini inşa edilmemiş bir rejim değişikliği bir baskın seçimle ne kadar inşa edilebilir? Daha da öteye, yolsuzluklarla lekeli, keyfilikler içinde yüzen, en güvendiği İslami ideolojinin bile büyük ölçüde yıprandığı bir zeminden hareketle; üstelik etrafında bir düşman çemberi ile kuşatılmışken, baskın seçimle ivmelenmiş bir rejim değişikliği ne kadar ömürlü olur?
Bu koşullarda baskın seçim kazanılsa da, kazanılmasa da 24 Haziran sonrası ufukta bir kıyamet görünüyor. Tam bu noktada toplumu çok önemli bir sınav beklemektedir. Bu baskın seçimde kullanılacak oylar vurgulandığı gibi sadece bir seçim için değil, köklü bir rejim değişikliği içindir. Yolsuzluklar ve keyfilikler üzerine kurulu, toplumsal çürümeyi derinleştiren bir rejime evet mi denecektir?
Bu büyük bir sınavdır. Avrupa’da bu sınavı geçemeyen uluslar çok büyük bedeller ödediler. Latin Amerika’da kuşakların yok olmasıyla sonuçlanan, toplumun uzun süre dilsizleşmesine yol açan benzer yıkımlar yaşandı. Bu toplum bir kaç köprünün ışıklı görüntüsüne; Afrin’de kopartılan gürültülere kanıp kanmayacağını basın seçimde gösterecektir.
Basit bir seçim değil, çürümüşlüğün derinliklerine yuvarlanmak veya bu sürüklenişe dur demek tercihiyle karşı karşıya olduğumuzun bilincinde olarak davranmak, baskın seçimi boşa çıkartabilir. Uçurum çok derin, görev çok büyük!
20.04.2018
[button link=”https://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]