Uzunca bir süredir beklenen oldu. Malum ikili son aylarda yemin billah erken seçim ihtimalini yalanlayan açıklamalar yaptıktan sonra tüm toplumu kandırmanın keyfini yaşamaktalar şimdi. Yandaş gazeteler utanmadan “şah mat” diye manşetler atabiliyorlar. Yalancılık, kumpasçılık, Makyavelizm’in negatif anlamda tüm özellikleri yerli milli bloğunun ata sporu haline gelmiş durumda. Seçim kararının alınma biçimi toplumun sırtında bir yük haline gelen çürümenin, yozlaşmanın, sefilliğin boyutlarını ve bundan kurtuluş ihtiyacının aciliyetini ortaya koyan bir niteliğe sahip.
Kararın alınma biçimi ve tesadüf bu ya OHAL’in de aynı gün bir kez daha uzatılması seçim sürecinin nasıl geçeceğinin de ispatı niteliğinde. Seçimler, en azından teorik olarak halkın genel iradesinin sandığa yansımasını ve yöneticilerin de bu irade çerçevesinde işbaşına gelmesini sağlamak içindir. Burjuva demokrasisi kendi içinde bu içeriği işlevsizleştirecek birçok manivela barındırmakla birlikte seçim meşruiyetine sığınabilmek adına bir tür biçimsel eşitlik temin edilir. 1 Kasım ve 16 Nisan seçim süreçleri ile Türkiye açısından bu biçimsel eşitlik rafa kalkmış durumda. “Cumhur” ittifakı OHAL ile zaten olabildiğince adaletsiz koşulları elinde tutarken şimdi de şok taktiği ile sonuç almaya çalışıyor. Partilerin kiminin seçime katılması engellenmeye çalışılıyor kimisinin de seçime giderken vekilleri düşürülüyor. “Cumhur” ittifakı sürecin gidişine göre seçim yasalarında yeni değişiklikler yapabilme ile ilgili hazırlıklarına devam ediyor.
Muhalefet partileri her zamanki cevvallikleriyle giyotine baş uzatmakta tereddüt etmiyorlar. Süreci deşifre etme çabası göstermeksizin “acz içindeler, öldüler, bittiler, tükendiler” açıklamaları zevahiri kurtarmaya yetmez. Saray, seçimi kazanmak için savaşmayı ve her türlü fırıldağı çevirmeyi kafasına koymuşken böylesi bir durum hiç yokmuş gibi yapılan açıklamalar işin vehametinin toplum tarafından anlaşılmasını imkânsız hale getiriyor. Güle oynaya bıçak altına yatan kurbanlık koyunlar gibi davranmadan da halka umut ve güven verecek tutumlar sergilenebilir. Gerçeklerin konuşulması ve sahici davranış en önemli devrimci güçlerden birisidir. Olağan şartlarda, Saray’ın kaybetmesi için her türlü koşul birikmiş durumda. İstediği her icraatı hayata geçirebilme imkânına sahip ve OHAL’in sağladığı olağanüstü yetkilerle donatılmış bir biçimde yönetebilen bir iktidarın makul hiçbir gerekçe sunmaksızın baskın seçim yapma kararı vermesi aynı zamanda muazzam bir başarısızlığın, yıkıcı etkisi devasa bir kasırganın yaklaştığının da itirafı değil mi? Ancak olağan şartlarda olmadığımız, hukukun tamamen askıda olduğu bir dönemden geçtiğimiz neden bu kadar rahat unutuluyor. Birleşik ve kararlı bir mücadele yenmedikçe, hiçbir “nesnel koşul” bu iktidarı düşürmeye yetmeyecektir.
Şu ana kadar yaşananlar bir devrim olmaksızın Türkiye’de demokrasinin imkânsız olduğunu açıkça ortaya koyuyor bir kez daha. Fakat böylesi bir devrimin güç kazanması için seçim sürecinin en enerjik ve verimli şekilde yürütülmesi son derece önemli. “Seçimler hiçbir şeyi değiştiremez” söylemi bir “doğru-yanlış”tır. Yani olgusal bilgi olarak seçimler kazanılsa bile “Cumhur” ittifakının postunu teslim etmemek için her türlü manevrayı yapacağı açıktır ancak bir devrimin mayalanabilmesi ancak bu seçimlerin Cumhur ittifakına kaybettirilmesiyle, seçimleri onlara kaybettirebilecek bir örgütlenme ağı yaratmakla mümkün olacaktır. Bu yüzden seçimlerin devrim ciddiyetiyle ele alınması gerekmektedir.
“Cumhur” ittifakının bu “baskın basanındır” hamlesi aslında kendi ayaklarına dolandırılabilir. Bu seviyede bir çifte standart bir çok kesimin tepkisini toplayacaktır. Erdoğan’ın karşısında diğer partilerin henüz aday çıkarmamış olması ortak hareket etmeyi kolaylaştırabilir. Dayatılan rejim değişikliğini olmamışa çevireceğini taahhüt eden ve ilk fırsatta ülkeyi normal koşullarda bir kez daha seçimlere taşıyacağını ifade edecek, yani topluma bir tür “yenileyen, nefes aldıran restorasyon” önerecek bir ortak aday cumhur ittifakını ilk turda bile geçer. Ancak böylesi bir hamleyi yapabilmek için muhalefetin bir feraset ile davranması, kısa vadeli hırslarından uzak davranması gerekir. Saray’ın en önemli avantajı muhalefetin senaryo bozacak hamle yapma konusundaki tutukluğu ve her kafası karıştığında kendisini akıntıya ve ezberine, alışkanlıklarına teslim etme noktasındaki hantallığıdır.
Türkiye toplumu, tarihinin en önemli sınavına hazırlanırken eşit yurttaşlığın, demokrasinin ve güvenceli yaşamın tutarlı ve kararlı savunucusu olan sosyalistler kendi bağımsız mücadele araç, söylem ve olanaklarını geliştirirken başta Kürt halkıyla olmak üzere Saray despotizmine karşı tutarlı bir mücadele derdindeki tüm toplumsal güçlerle koordine olabilecek esnekliği de sergileyebilmelidir.
1 Mayıs’ın anlamı bu şartlarda daha da büyümüştür. Fırtınada yol alabilenler için büyük atılımlar vaat eden bir döneme girdik.
[button link=”https://www.sodap.org/m-sinan-mert-tum-yazilari” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]