Ülkenin geleneksel olağanüstü haftalarından birini daha geçirdik. Detaylarda boğulmaya gerek yok. Sonuç olarak aktörlerin hedefleri açık. Erdoğan hukuken sembolik olan konumunu kişisel politik sermayesini kullanarak fiilen başkan gibi kullanıyor. Hükümeti de kendisini başkan olarak görmeye zorluyor. Erdoğan bir kriz yaratmadan bu politik tablodan başkanlığa ulaşamayacağının farkında. Dolayısıyla sistemi sürekli olarak zorluyor.
Arınç’ın çıkışı malumun ilamı oldu. Erdoğan ile hükümet arasındaki gerilimin varlığının altı uzunca bir süredir çiziliyordu, şimdi durum görünürlük kazandı. Erdoğan kendi atadığı başbakanla bir kriz çıkararak sistemin yetersizliğini göstermeye çalışıyor. “Beni başkan yapmazsanız sistemin bu şekilde işlemesine müsaade etmem” demeye getiriyor. Siyasi iktidarın bu parçalı hali devleti büyük oranda kilitliyor. Fakat Erdoğan’ın krize ihtiyaç duyması gerçeği hala masada ve bu tablo her an yeni gerilimleri olası hale getiriyor.
Hafta sonu yaşanan tartışmalar Öcalan’ın mesajını oldukça perdeledi. Kürt Özgürlük Hareketi, Türkiye’deki Kürt Sorunu’nun çözümünde silahı bir seçenek olarak kullanmama yönündeki iradesini bir kez daha ortaya koydu. Çatışmanın sona ermesi ve Kürt Sorunu’nun çözümünün tüm ülkenin demokratikleşmesi ile ilişkilendirilmesi tarihi fırsatlar sunuyor. Şu anda yaşanan politik dönüşümlerde neredeyse 30 yıldır sistemin sabit bir unsuru olan silahlı mücadelenin devre dışı kalması bütünüyle belirleyicidir. Bu momentte sol, devrimci güçler için çok daha atak bir mücadelenin zemini güçlenmektedir. Bu zeminin fark edilmemesi ve üzerine gidilmemesi, yeni mevziler elde edilmemesi ancak büyük bir siyasi körlük ve enerjisizlik ile açıklanabilir.
Siyasi gelişmelerin sıcaklığı çoğu zaman toplumsal yapıdaki çözülmeyi yeterince görmemizi engelliyor. Geçtiğimiz hafta yaşanan kimi gelişmeler neredeyse bir çöküş tablosunu ortaya koyuyor.
Öncelikle üniversite sınav sonuçları devasa bir çarpıklığı bir kez daha gözlere soktu. Sınava girenlerin dörtte biri aslında sembolik olan bir barajı geçemedi. 40 soruda matematik ortalaması 3.5’i geçemiyor. 12 yıllık eğitim alan ancak okuduğu basit bir metni bile anlamayan yığınlar üreten bir eğitim sistemine sistem denebilir mi? AKP 12 yıllık iktidarı sonucunda 18 milyon öğrenciyi ve anne babaları kocaman bir saçmalığın içine itti. Kamusal eğitim bütünüyle çöktü. Kapatılacağı söylenen dersaneler temel liseye dönüşerek kamusal ölçekte iyi kötü eğitim yapmaya çalışan Anadolu liselerini yutmaya hazırlanıyor. AKP, dersaneleri kapatma hamlesiyle özel okullara giden öğrenci oranını %10’un çok üzerine çekecek. Eğitimin en az İslamileşme kadar önemli ve geniş yığınları tedirginlik içine iten bu sorunu ise Erdoğan’ın heyheylenmeleri arasında görünmezlik kazanıyor.
Yine geçtiğimiz hafta grip salgınından 10’dan fazla insanın ölmesi de özellikle önleyici sağlık hizmetleri konusunda sınıfta kalmanın işareti olarak okunmalı. Bir dönem büyük bir sükseyle yaratılan aile hekimliği müessesesine güvenen bir allahın kulu var mı? Giderek artan katkı paylarına karşılık giderek bir anlam ifade etmeyen, parası olmayanın hizmet alamadığı bir sağlık tablosu ortaya çıkmakta.
Herkesin gırtlağına kadar borç batağına saplandığı, sağlık ve eğitim sistemlerinin çökmenin eşiğine geldiği, kadınların boğazının katil kocaları tarafından hapishanede meyve bıçağıyla kesildiği, işsizlikle aşırı çalışmanın, çöpten sebze toplamakla vergisiz milyon dolarları cebe indirmenin yan yana durduğu bu cinnetten kurtulmak için ezilenlerin çok daha güçlü siyasetine ihtiyacımız var.
[button link=”www.sodap.org/m-sinan-mert-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]