Çalışmadan Yaşanan Ülke
Ayşe TANSEVER
4 Ekim 2010
Geçtiğimiz ay sonlarında Küba İşçi Sendikaları (CTC) merkezinden yapılan açıklama ile tüm dünya Küba devlet işletmelerinden önümüzdeki 6 ay içinde 500 bin işçinin çıkarılacağı haberini aldı. Hatta önümüzdeki 5 yıllık ekonomi planı çerçevesinde 1 milyona yakın işçi çıkarılacak. “Devlet artık ekonomiye zarar veren, üretken olmayıp zarara yol açan, kötü alışkanlıklara yol açıp iş disiplinini bozan, şişkin giderleri olan, şirket, üretim ve hizmet sektörlerini açık tutmaya devam edemeyecektir” dendi. Yani işçi çıkarılacak, zarar eden işletmeler kapatılacak.
İş yerlerinden işçi çıkartmak kapitalist ülke çalışanları için bildik bir şeydir. Hele hele içinde olduğumuz kriz ile zaten işten çıkartmalar artmıştır. Kitle halinde işçi atılmaları bildik bir şeydir. Bu da işte yaşanan ekonomik krizin Küba’ya etkisidir. Genel yaklaşım bu oldu.
Elbette Küba’da işten çıkartmaların bu mantık ile ilgisi yoktur. Küba ne bir kapitalist ülkedir, ne de işçi çıkarımının krizle ilgisi vardır. İşten çıkartmaları kapitalizm de yaşadığımız kitlesel işten çıkartmalarla karşılaştırmak, hele hele Küba’nın kapitalizm yoluna çıktığı değerlendirmelerini yapmak yanlıştır. Küba yönetimi ve işçileri bu önlemleri Küba sosyalizmini güçlendirmek için alacaklardır. Kübalılar da bunu çok iyi bilmektedirler. O nedenle 500 bin işçinin çıkarılacağı haberi sonrasında ülke karışmamış, halk sokaklara dökülmemiştir. Yeni önlemler karşısında ne yapacaklarını düşünmekte, hazırlanmaktalar.
Sosyalist sistem kuruluşunda yaptığı birçok hatalar nedeniyle çöktü. Eski sosyalist ülkeler renkli devrimlerle bir bir pazar ekonomisine geçtiler. Emperyalist güçlerle bağlarını kurdular, kapitalist sisteme yamandılar. Sosyalist yasaları, ilkeleri silip attılar. Kapitalist sistemi kendi ülkelerinde kurdular. 500 bin işçi çıkartmanın anlamı şimdi sıranın Küba’ya geldiği anlamında yorumlanmamalıdır. Eski sosyalist ülkeler çareyi sistemin yaptığı bir takım yanlışlıkları düzeltmekte değil, sistemi değiştirmekte buldular. Küba ise başka bir yola çıkmaktadır. Sistemin yaptığı yanlışlıkları yine sistem içinde düzeltmek doğrultusunda bir adım atmayı deneyecektir. Sosyalizmi daha sağlam temeller üstüne oturtacaktır.
Küba da bu ilk kez yapılmıyor. Sakatlıkları düzeltme doğrultusunda daha önce de çeşitli dönemlerde adımlar atıldı. 1990’lu yılların ortasında da reformlar yapıldı. Küçük üreticiye, özel kişisel iş yapma izni verildi. Çiftçilerin sebze meyve gibi yetiştirdikleri ürünleri satmalarına olanak tanındı. Pazar yerleri açıldı. Hizmet sektöründe berber, lokanta gibi alanlarda iş yeri açılmasına izin verildi. Rakamlara bakarsak 5,6 milyon devlet çalışanı yanında o tarihlerde 200 bin kişinin bu tür iş yerlerinde çalıştığını görüyoruz. Ancak bu rakam 2004 yıllarında 166.700 seviyesine gerilemiştir. Yani o reformlar her ne kadar bir takım gelişmeler sağlasa da yetmemiştir. Şimdi daha köklü bir takım yasalarla ve olanaklarla küçük girişimcilik yolu açılacak. Devlet sektöründen çıkarılacak 500 bin işçinin kendine bu alanda istihdam yaratması ile, bir yandan sıkışık devlet giderleri rahatlarken, diğer yandan da işçilerin yetenekleri ve girişimleriyle halka hizmetin kalite ve miktarı arttırılacak.
Ayrıca yeni reformun başka bir özelliği, zorlayıcı yanı vardır. İşçilere karşı bir tehdit vardır. Verim artmadığı, tembellik edildiği, işletmeler hala devlet sübvansiyonuna ihtiyaç duyarsa kapatılacaktırlar. İşçiler maaş alamayacaktırlar. Bedava öğle yemekleri olmayacaktır. İşçiler her ne kadar kapitalizmin yaptığı gibi açlık, yokluk, sağlık ve eğitim güvencesizliği ile tehdit edilmese de artık “çalışmadan yaşamak” olanağına sahip olmayacaktır. Çalışanın, emek harcayanın karnı doyacaktır. Öyle başkaları çalışsın, onların sırtından başkaları yaşamını sürdürsün dönemi kapatılacaktır. Devlet için verimli çalışılmıyorsa, işçi verimli çalışacağı alanı kendi yaratmak zorunda kalacaktır. Eğitim ve genel sağlık garantisi verilmektedir. Bu sektörde de yeni yapılanmaya gidilse bile halkın sağlığı hem bedava hem de devlet güvencesi altında olmaya devam edecektir. Ancak özel sektörde çalışanların bu sağlık harcamalarına çeşitli yollarla katkı sunmak zorunda olacağı yasalar çıkartılacaktır.
Sonuç olarak, Küba’da işten çıkartmaların ne kapitalizmdeki kitlesel işten çıkartmalarla ilgisi vardır, ne de Küba eski sosyalist ülkeler gibi kapitalizme geçme yoluna çıkmıştır. Amaç işgücü yapısını yeniden yapılandırarak sosyalist sistemin yaptığı yanlışlıkları düzeltmek, onu güçlendirmektir. Bu anlamı ile Küba gene dünyada yepyeni hiç denenmedik bir yola çıkmaktadır.
Akla şöyle bir soru gelebilir. Eski Sovyetlerde Gorbaçov reformları da ayni amaçla başlamıştı ve sonra nerelere varıldığını gördük. Acaba böyle bir süreç başlar mı? Kestirmek zordur. Eski sosyalist ülkelerin vardığı son konak, onların şimdi renkli devrimlerden dönme sancıları yaşadığı göz önüne alınırsa, bir takım derslerin alındığı düşünülebilir. Ayrıca Latin Amerika’da girilen başka bir süreç vardır. Sol, ikili iktidarlar içinde kendine yeni yol açmakta ve her geçen gün bastığı zemini güçlendirmektedir. Halkların bilinci başka bir seviyededir. Ayrıca, belki de en önemlisi kapitalizmin içinde bulunduğu derin kriz ve de artık yıldızının sönmekte olması elbette Küba’nın çıktığı bu yeni zorlu yolda önündeki zorlukları azaltıcı, gücünü arttırıcı bir işlev görecektir. Ama yine de Küba, Latin Amerika’daki diğer sol iktidarlar gibi ikili güçler dengesine giriyor ve sürekli gerilimlerin yaşandığı bir süreci tersinden başlatmayı Küba ekonomisinin canlanması açısından gerekli görmektedir.
İşte Küba böyle bir ortamda ekonomik yanlış ve bozuklukları, sistemin kendisini değiştirmeden düzeltmenin zorlu yoluna çıkıyor. Bir ilki yerine getirmeye soyunuyor. Sonuçlarını yaşamaya ve izlemeye başlayacağız.
Yanlışlar ve Sorunlar
CTC işçi merkezi açıklaması öncesi devlet yetkilileri ülkeyi dolaşarak yeni önlemlerin temellerini işçilere anlatmaya çalıştılar. Çok önemli toplantılar yapıldı. İşçilere ülkenin içinde bulunduğu zor durum ve sorunlar anlatıldı. Yapılan yanlışlar ve yol açtığı sorunlar tartışıldı.
İşçi çıkartmaları ile amaçlanan işgücünün yeniden yapılandırılmasıdır. Emek üretkenliği işletmelerde artırılacak, iş disiplini geliştirilecek, var olan kaynaklar daha etkin olarak kullanılacaktır. Bunu sağlayamayanlar kapatılacaktır. Sosyalizmin kuruluşunda yapılan hataları bilenler için bunları anlamak zor değildir. Sosyalizmin tam istihdam politikaları ile ekonomik üretkenlik arttırılamadığı gibi aksine üretkenlik tersinden baltalanmıştır. Tam istihdam ile işçi işyerinde çalışsa da çalışmasa da, iş bulacağı karnının doyurulacağı güvencesi ile tembellik etme rahatlığını yaşamıştır. Kapitalizm elinde sopa gibi tuttuğu işten atma tehdidi işçiyi çalışmaya iş disiplinine uymaya, verimliliği arttırmaya mecbur kıldı. Sosyalizm de ise işçiyi verimliliğe zorlayacak bir mekanizma yoktu. Sosyalizm, işçinin, sömürünün olmadığı, olmayacağı, iş, sağlık, yaşlılık, eğitim güvencesinin olduğu bir ortamda kendiliğinden çalışacağı varsayımı ile hareket etti. Ama Küba dâhil herhangi bir sosyalist ülke işçisi devletin kendi devleti olduğu mantığı ile verimi arttırma zorunluluğunu yüreğinde hissetmedi. Elbette bunun başka alt faktörleri vardır ama biz bir genel açıklama ile burada yetineceğiz. (Ayrıntılı bilgi için: Mehmet Yılmazer’in “Kapitalizmden Sosyalizme Geçiş Çağına Ne Oldu?” kitabını öneririz.)
Bu gerçeklik diğer sosyalist ilkeleri de sekteye uğrattı. Örneğin eşit işe eşit ücret ilkesi bir türlü hayata geçirilemedi. Çalışan da, çalışır gibi yapan da üretenin sırtından başka yollu bir sömürü sisteminin kurulmasına hizmet ettiler. İş disiplini bozuldu, çalışmak enayilik oldu. İş ahlakı kalmadı. Bu, sisteme bir mikrop gibi bulaşıp ülke ekonomisini felç etti. Küba şimdi aldığı kararlarla bu yanlışlıkları düzeltmeye, 500 bin kişiyi işten çıkartmaye, sübvansiyonları kaldırmaya, işletmelerin kendi yağıyla kavrulmasını ve verimi arttırmalarını zorlamaya çalışacak.
İşten çıkartılan işçilere elbette yeni çalışma olanaklarının yaratılması gereklidir. Devlet burada ülkenin tek işvereni olma hakkından çekiliyor. Özel iş yeri açma hakkı tanıyor. Sınırlı sürelerle toprak kiralanabilecektir. Özel becerisi olanlar yasal hizmet verebilecektir. Örneğin ev tesisatı tamir etmesini bilen biri artık hem devlet dairesinden maaş alıp hem de gizli gizli tesisat tamiri yaparak ek para kazanmayacaktır. Tesisatçı olacak, marangoz olacak, berber olacak, lokanta açacak, evinde turist ağırlayabilecektir. Sokakta işportacılık yaparak ekmeğini kazanabilecektir. Sonra bunları kazanç olarak gösterip vergisini ödeyecektir. Özel iş yeri açma izninin bir cephesi budur.
Tüketici açısından olaya bakarsak, devletin şimdiye kadar vermeye gücü yetmediği bu tür hizmetleri halk yasal olarak edinme olanağına sahip olacaktır. Hizmetler zenginleşecektir. Halk ihtiyaç duyduğu hizmetlere ulaşarak yaşam kalitelerini yükseltebilecektir. Tüketici ile üretici arasında tıkanık olan yasal çerçeve kırılacak, ekonomi başka yönden bir rahatlığa kavuşacaktır. Devletin her evin çeşmesini tamir etme, herkesin zevkine göre saçlarını yapma derecesinde hizmet verme olanağı yoktur. Kübalıların yetenekleri teşvik edilerek bunların hizmete dönüşmesi sağlanacaktır.
Bilindiği gibi sosyalizmde emek sömürüsünün ortadan kaldırılması olmazsa olmaz bir koşuldur. Bu nedenle işçi çalıştırmak hakkı kısıtlıdır. İşçi çalıştırmak sadece devletin halk adına kullandığı bir haktır. Küba uzun dönemdir bu durumu da çeşitli şekillerde düzeltmeye çalışıyordu. Turizm, inşaat ve yeni petrol arama çalışmalarında yabancı şirketlere ülkede çalışma izni vererek onların Kübalı işçi çalıştırmalarına izinler veriyordu. Şimdi bu olgunun biraz daha esnekleştirileceği, ilaç, bioteknoloji alanlarına da yayılacağı söyleniyor. Hatta küçük işletmelere izin verilmesinin Parti merkezinde tartışıldığı söyleniyor. Ancak küçük ve orta işletme açma, birkaç işçi çalıştırma konusu çok karmaşık bir sorundur ve bu konuda daha çalışmalar sürdürülüyor.
Özel girişime izin vermek özünde küçük çaplı pazar ekonomisine izin vermek demektir. Pazar ekonomisinin de kendi yasaları, düzenlemeleri vardır. Kendi emeğini piyasaya sunanlar kazançlarından devlete vergi ödemekle yükümlüdürler. Küba şimdi bu tür yasaları çıkartmakla yüz yüzedir. Vergi yasası, kazanç vergisi, satış vergisi, sosyal güvenlik yasaları, işçi çalıştırma kuralları, işyeri güvenliği gibi konularda yeni düzenlemeler üzerinde çalışılıyor. Sosyalist sistemde bunların kapitalizmin kopyası olmayacağı açıktır ama nasıl olacaktır? Küçük işletme demek, yatırım demektir. Hammadde demektir. Kredi demektir. Hatta devlet desteği demektir. Küba’nın bu sorunları nasıl çözeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.
İç ve Dış Güçler Dengesi
Küba’da özel işyerine izin vermek, devletin ülkede tek işveren olması konumundan çıkması, başka sorunlarla doludur. Ülkede özel sektör ve pazar ekonomisi ile başka bir sınıf doğacaktır. Sosyalizm devletin kendi gücü ile verme yeteneğine ulaşmadığı çeşitli hizmetleri halka sunacak ve bununla güçlenecek bir sınıf doğacaktır. Küba halkının çıkarları çatallanacaktır. Politika sahnesine kısa dönemde çıkarları farklı olanlar çıkacaktır. Bunların çıkarlarının genel halk çıkarları ile dengede tutulması sorunu gündeme oturacaktır.
Ya da Latin Amerika sol iktidarlarının yaşadığı sürece tersinden kendi isteği ile girilmiş olacaktır. Bilindiği gibi bu ülkeler ikili iktidar dönemini yaşıyorlar. Yıkılan sosyalizmden çıkarttıkları dersler ışığında bu kesimleri yok etmeyerek, ancak her gün çıkarlar arası mücadeleyi yönetmeye çalışıyorlar. Sınıflar arası diyalektik bir süreç başlıyor. Küba geçmişte atlamaya çalıştığı ve atlayamayacağını gördüğü bu süreci kendi eliyle yaratarak yaşayacaktır. Yeni bir iç güçler dengesi doğacaktır.
Ancak şunu söylemek mümkündür. Böylece diğer Latin Amerika sol güçleri ile bağları artacaktır. Şimdi bu ülkeler ile farklı yatırım ve işbirliğine girme olanağına kavuşacaktır.
Küba daha öncede bu türden reformlar yaptı, demiştik. Ama hep korkusu reformların yaratacağı sınıfın emperyalist güçlerle kuracağı bağlar ve sistemi darbelemeleri ve zehirlemeleriydi. Bu kaygı, reformların istenilen hedefe varmasına hep engel oldu. Oysa şimdi durum biraz farklıdır. Latin Amerika solundan ekonomik, bilgisel olduğu kadar siyasi bir destek de söz konusudur. Yani yeni reformların onu emperyalizmin kucağına atması koşulları daha zorlaşmıştır. Küba girişimcileri için başka olanaklar da vardır. Küba’yı bu yeni açılımında destekleyecek, yardım edecek, arkasında duracak, emperyalizmin Küba’yı karıştırmasına karşı direnç gösterecek başka güçler de vardır. Artık Küba kıtada yalnız değildir. Reformları ile bu ülkelerle bağlarını daha da geliştirme olanağına kavuşmaktadır.
Sonuç olarak, Küba, zorlu ama aştığı koşulda gerçekten sosyalizmini daha derinleştirebileceği bir döneme giriyor. Tüm eski sosyalist ülkelerin yaptığı, küçük üreticiyi daha kendisi onun yerini dolduramayacakken ortadan kaldırma yanlışını, bir 50 yıl sonra düzeltme adımını atmaya soyunuyor. Tam istihdam, devlet işletmelerinin iflaslarına izin verilmemesi sorunları çözmediği gibi tam tersine iş disiplinini, çalışma ahlakını yıpratmış, üretkenlik arttırılamamıştır. Şimdi bir adım geri adım atarak bunları düzeltme yoluna çıkıyor. Bunu yaparken de herkese bedava sağlık, eğitim, aç bırakmama gibi kazanımları da biraz kısıtlasa bile, sürdürmeyi hedefliyor. Raul Kastro’nun televizyon konuşmasında dile getirdiği gibi, Küba daha iyi bir gelecek için “yeryüzünde çalışmadan yaşanan tek ülke” olmaktan kurtulmak zorundadır. Sosyalizm tembellerin beslendiği bir sistem değildir. İnsanların kendi gelecekleri için canla başla çalıştıkları, karşılarında kapitalizmin tehditlerini görmeden çalışmayı zevk ve yaşamın olmazsa olmaz koşulu olarak gördükleri bir sistemdir.