“Kara pazartesi” aslında uzun zamandır geliyorum diyordu. Türk parasının değeri uzun bir süredir sürekli düşüyor. Bizim gibi tüm yeni “yıldız” olan Brezilya, Endonezya, Malezya vs. gibi ülkelerin de para birimleri dolar karşısında değer kaybetti, hala ediyor. Hatta G20-G22 toplantılarında bu konuda liderler önlem alınmasını öneriyorlar, çareler arıyorlardı. 14 Haziran 2015 tarihli Hürriyet gazetesi bu ülkelerden son iki haftada 9,5 milyar dolar kaçtığını yazmıştı. Çünkü bu ülke ekonomileri iyi gitmiyordu. Bu kaçışlar tüm yaz aylarında sürdü.
Bu ülke ekonomileri durgunluk içine girdiler. Her biri üretim fazlası içindeler ve bol keseden krediler ile talep yaratmanın sonuna gelindi. Geri ödenmeyen kredi borçları devasa seviyelere yükseldi. Kredi ile yapay talep yaratmanın sonu göründü. Ekonomiler küçülmeye doğru gidiyor. Bu da petrol ve hammadde kullanımını azaltıyor. Bu ülkeler zaten daha çok hammadde satışları ile yaşıyorlar. Böylece ihracat gelirleri de düşüyor. Yani hem içte hem de dışta ekonomileri tıkanıyor. Merkez ülkeleri 2008 krizinden bu ülkeler sayesinde kurtulacaklarını bekliyorlardı. Bu olmayacaktır. Topyekûn bir krize sürükleniliyor.
Bu arada başka hesaplarla Rusya’ya ambargolar kondu. Oranın pazarını kendileri kapattılar. Büyün umutlar Çin’e bağlandı. Ama onun ekonomisi de eskisi gibi çift haneli büyümeyi göstermiyordu. 2015 için beklenen hız %7 idi. Çin borsaları da alarm sinyalleri çalmaya başladı. Yaz ayından beri borsaları %42 değer kaybetti. Bunun üzerine Çin para birimini bir haftada %4,1 düzeyinde düşürdü ve işte ondan sonra “kara pazartesi” yaşandı. Merkez ülke para birimleri yeniden tüm para birimleri karşısında değer kazandı. Yani finans açısından son kale Çin ya da son kurtarıcı olarak düşünülen Çin de sığınılacak bir liman olmadığını gösterdi. Aslında Çin büyüme verilerindeki düşüş hiç de ortalığı tozu dumana katacak yükseklikte değildi. Büyümesi %7 yerine %6,1 olacaktı. Ama zaten çok kırılgan, korku içinde olan finans bunu kaldıramadı ve bugüne gelindi.
Borsalardaki düşüş hızı azalsa da devam ediyor ve finans yetkilileri tarafından piyasalar yatıştırılmaya ve durumun geçici olduğu havası yayılmaya çalışılıyor. Hatta merkez ülke merkez bankalarının el altından borsada alışlar yaptığı söyleniyor. Kötümser hava kaçışları ve yıkımı hızlandıracaktır.
Ama gerçeklik şöyle özetlenebilir. 2008 merkez ülke krizlerinden sonra merkezler ekonomilerini ancak 3. Dünya ülkelerindeki ekonomilerin canlanması ile atlatabileceklerini düşündüler. Böyle bir hava yaydılar. Kendilerinin ekonomilerde talep yaratma olanağı yoktu ancak bu ülkelerin alımları ile canlanacaklardı. Ama bunun doğru olmadığı ortaya çıktı. Şimdi 2008 krizi genel bir kapitalist kriz olarak dünyayı sarmaya başladı.
Dolar Oyunu
ABD bilindiği gibi hem ekonomik hem de siyasi olarak gücünü yitirdi. Doların dünya para birimi olması ve dünya ticaretinde en çok kullanılan birim olmasının avantajını da çoktandır kaybetmeye başladı. Dolardaki sürekli oynamalar 3. Dünya ülkelerini dolar dışı para birimlerine yönlendirdi. Dünya ticaretinin şimdilerde %60’ı dolar ile yapılıyor ve bu oran her geçen gün azalıyor. ABD bu kulvarda yeniliyor. Gelmekte olan krizin bunu hızlandıracağı kesindi. O nedenle ABD riskli bir oyuna girdi. Ekonomisinin düzlüğe çıktığı izlenimini yarattı. Faiz oranlarını bu yıl içinde yükselteceğini açıkladı. Böylece dolardan değil dolara doğru bir kaçış başladı. Ama bu kez de dolar tüm para birimleri karşısında yükseldi ve ABD ekonomisi yüksek dolar ile ihracat kapılarının kapanma tehlikesi ile baş başa kaldı. Şimdilerde de artık faiz oranlarının yükseltileceğine inanan kalmadı. Yani ABD dolar kulvarında da yenilme yolundadır. Dolar artık dünya ticaretinin yapıldığı en güçlü para olma özelliğini kaybedecektir.
Bu politikanın ikinci bacağı ise altın fiyatları ile ilgilidir. Korkan sermaye için altın her zaman güvenli bir liman olmuştur. Altın fiyatları da genel olarak Londra, Paris ve ABD ülkelerindeki altın borsaları ve bankaları tarafından belirlenir. Bu finans kurumları bu süreçte özel olarak altın fiyatlarını düşük tutma politikası uyguladılar. Altına kaçışın önü kesildi ve bu maden uzun yıllardır görmediği düşük fiyatla satılmasını sürdürdü. Böylece altına kaçmak yerine dolar yolu gösterildi. Ama bunun da sonuna geldi. Son günlerde altın fiyatları da yükseliyor. Kapitalist ekonomilerden kaçanların son sığınağı haline geldi ve daha da yükseleceğe benzer.
Artık kapitalist küresel bir krizin eşiğindeyiz. 2008 krizi tüm dünyaya yayılacaktır. Bunu önlemek için ellerinde yeniden kar oranlarının arttırılması, yani işçi ücretlerinin düşürülmesi, vergilerin aşağı çekilmesi, devletin merkez bankaları eliyle para basıp piyasaya sürmesinden başka çare gözükmüyor. Dünyamız çok sancılı bir döneme girdi. Hem de bu kez dünya halkları daha hareketli ve olayları daha iyi değerlendirebilecek durumda. AB, halklarına kemer sıkmayı dayatmada çok zorlanacaktır. ABD içi çok karışıktır. Her gün siyahi ve yoksul halk protestoları yaşanıyor. ABD halkının özünde silahlı bir halk olduğu konuşuluyor. Yani aşağıdan halklar patlama noktasındadır. Bizim gibi ülkelerde bıçak kemiğe zaten dayandı. Yani borsaların çöküşü yeni bir dünya güçler dengesinin habercisidir.
[button link=”http://www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]