Ordu ve Erdoğan arasındaki uzlaşmanın yıkıcı sonuçlarının eli kulağında. Ağrı’da gerçekleşen provokasyon bu ikilinin şimdiye kadar ki en tehlikeli hamlesiydi. Gerilla önce saldırıyla çatışma içine çekildi, Cezmi Budak öldürüldü ardından 8 adet asker bir mevzide tek başlarına neredeyse yem olarak bırakılarak diğer askeri birlikler olay yerinden uzaklaştı. Bu esnada Erdoğan Sakarya mitinginden operasyonlar ile ilgili neredeyse canlı yayın yapıyordu.
17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından bu yana rejim tamamen fiili güç dengeleri üzerinden yürüyor. “Parlamenter Rejimin bekleme odası”na alınması vurgusu bunun en açık ifadesi. “Yetmez ama Evetçilerin” AKP’nin büyük demokratikleşme hamlesi olarak lanse ettiği Balyoz ve Ergenekon operasyonlarının tüm sanıkları dışarıda. Ömür boyu hapis alan Perinçek, partisinin başında AKP’ye en ciddi rakiplere karşı tüm gücüyle çalışıyor. Balyoz’un tüm sanıkları beraat etti ve asker gerilla noktalarına karşı operasyonlara başladı. Cemil Bayık’ın “artık Türk devletine karşı savaşmak istemiyoruz” demesinin ertesi günü yaşanan Ağrı olayı Erdoğan devletinin gözünü karartma seviyesini gösteriyor.
Ağrı olayı Hitler’in tertiplediği Reichtag yangınını anımsatıyor. Yangın, 5 Mart 1933’teki parlamento seçimlerine dönük kampanyanın tam ortasında (27 Şubat) gerçekleşmişti. Seçimlerde son dönemde hızla yükselen KPD (Alman Komünist Partisi) Hitler’in inşa etmek istediği rejim ile arasındaki en önemli engeldi. Alman Meclis Binası (Reichtag)’ın yakılması sonrasında işbirlikçi basın eliyle olay komünistlerin üzerine yıkıldı. Göring, komünist basını yasakladı. KPD parti büroları kapatıldı, 1500 parti üyesi tutuklandı. Yangından hemen sonra Weimar Anayasası’nda kişi hak ve özgürlükleri ile ilgili maddeleri bir kararname ile kaldırıldı. Nazi partisi dışındaki tüm partilerin çalışmaları durduruldu. Hitler’in faşist rejimi tüm dünyada 50 milyondan fazla insanın ölümüne yol açması sonrasında Kızıl Ordu tarafından yıkıldı.
Ağrı olayının en azından politik amaçları açısından Reichtag’a benzediği çok açık. Erdoğan, egemen olarak olağanüstü duruma karar verebilmek istiyor. Bunun için de Hitler gibi genel infial uyandıracak bir olaya ihtiyacı var.
Tabii Hitler 1. Dünya Savaşı’na katılmış bir onbaşıydı. Hitler’i iktidara geçiren ruh yenilgiyi hazmedemeyen Alman subaylarının aşağılanmışlık duygusu idi. İngilizlerden ve Ruslardan bunun hesabını sormaya kalktılar.
Oysa Erdoğan bir Siyasal İslamcı ve ordunun kuruluşunda büyük payı bulunan 1. Cumhuriyeti bir parantez olarak gören bir anlayışla sahip. “Bizi yanlış belgelerle kandırmışlar” demeci ordunun hangi kesimlerini ne kadar uzun vadeli ikna edebilir? Bu düşman kardeşler ittifakından ne düzeyde bir yıkıcılık ortaya çıkabilir? Erdoğan’ın içine düştüğü Başkanlık takıntısı ve Ordunun hiç bitmeyen Kürt düşmanlığı bu ittifakın en azından kısa vadede ciddi oranda yıkıcı sonuçlar ihtimalini güçlendiriyor.
Provokasyonları boşa çıkarmak ve barajı yıkma çabasına her ne pahasına olursa olsun sonuna kadar katkı sunmak, bunu yaparken de halk örgütlülüğünü şimdiye kadar hiç olmadığı seviyede yukarılara çekebilmek zorundayız. Siyasete katabildiğimiz emeğin bu kadar belirleyici olabileceği bir dönem bir daha ne zaman yaşanır göreceğiz fakat tarihin gerçekten çok özel bir evresinden geçildiği muhakkak. Püskürtemezsek ezileceğiz, püskürtebilirsek şimdiye kadar hiç görmediğimiz bir ülkeye adım atacağız.
[button link=”www.sodap.org/m-sinan-mert-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]