1. CHP’nin toparlanması, parlatılması hedefiyle yürütülen bir taktik planla karşı karşıyayız. Giderek eriyen, kendi içerisinde dağınıklık yaşayan, tabanının tepeye karşı öfke biriktirdiği CHP’de, kendisine itibar kazandıracak böyle bir adıma ihtiyaç vardı. Zira gelinen son aşamada Yenikapı’da yerini alan, meşru olmayan referandum sonucunu sessizce kabullenen, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına onay veren CHP’ye, kendi üye tabanı kazan kaldırmaya başlamıştı.
Bu hamlenin arka planında, burjuva siyaset sahnesindeki dağılma sürecine yanıt oluşturma amacı yatmaktadır. Türkiye’de rejim krizi, rejime ayağını basanları, rejimin aklıyla yürüyenleri de paçasından yakalıyor, krize sokuyor. İktidar partisi AKP çözülüyor. Aynı zamanda ana muhalefet partisi CHP de çözülüyor. Türkiye kapitalizmi açısından riskli bir tablo. Burjuva siyasi zeminde “Erdoğan’lı AKP” sonrası dönem için bir toparlanma gerekli. CHP, alternatif olabilir mi? Siyasi tablonun yeniden şekillenişinde rol oynayabilir mi?
Uluslararası finans kapital ve Türkiye finans kapitali açısından Erdoğan’sız Türkiye’de CHP’ye önemli bir rol düşmektedir. Hele ki eli, kolu, ağzı bağlandığı halde barajın altına itilemeyen HDP gerçeği söz konusu olduğunda, bu rol iki kat daha önem kazanmaktadır. 17 Haziran süreci, CHP tabanının önemli bir kesiminin bir ayağının HDP’de olduğunu ortaya koydu. HDP’yi güçlendiren bu kayış tersine çevrilmelidir. Bunun için eriyen değil, diri bir CHP’ye ihtiyaç vardır. Siyasi iktidara karşı yeniden biriken öfke, mutlak düzen sınırları içerisinde tutulmalıdır. Bu kaygıyı taşıyan finans kapital, mevcut seçenekler üzerinden oluşacak yeni denklemde Kılıçdaroğlu CHP’sinin de yer almasını istemektedir.
2. Adalet Yürüyüşü taktik planını CHP’nin şu ana kadar başarılı götürdüğünü söyleyebiliriz. Referandum sürecinde büyüyen Hayır rüzgârıyla yelkenlerini şişirme, yüzde 50’lik Hayır cephesini arkasına alma politikasının ardından, Adalet Yürüyüşü adımıyla kazanmak istediği itibarı önemli ölçüde kazanmayı başardı. “Çatlak sesler” kesildi, parti yönetimi, Kılıçdaroğlu önderliği etrafında kenetlendi. Fakat bu tespite “şimdilik” ifadesini eklemek doğru olur.
3. Peki, bu taktik adım CHP’yi hangi noktaya taşıyacak? CHP’nin, cumhuriyet rejiminin krizine yanıtı yoktur. Son hamle, siyasi iktidarın olağanüstü keyfileşmesine karşı gelişen adalet arayışıyla ve AKP faşizmine karşı kabaran öfkeyle belli oranda buluşmayı başarsa da çözülen rejimin sınırları ötesinde özgürlükler ve demokrasi alanını büyütecek bir gelecek tasarımına asla sahip değildir. Tam tersine, devlet partisi genetik kodlarını taşıyan CHP, demokratikleşme kanallarının “kazayla” dahi olsa açılmaması noktasında son derece dikkatli adımlar atmaktadır. Enternasyonalist sol çizgi ve Kürt Hareketi, devlet partisi CHP’nin yan yana gelmekten kaçındığı, daha da ötesi karşısına aldığı dinamiklerdir. Bu dinamiklerin buluşma adresi HDP’ye yine aynı anlayışla yaklaşılmakta, dokunulmazlık oylamasında gördüğümüz gibi HDP’nin zeminini daraltmaya dönük tüm girişimlere destek verilmektedir.
Adalet Yürüyüşü sürecinde yaşanan birkaç örnek, CHP cephesinde değişen bir şey olmadığını göstermektedir. Maçka Parkı’ndaki adalet nöbetine, HDK’nin parkı ziyaretinin ardından son verilmiştir. HDP’nin Adalet Yürüyüşü’ne katılacağı tarihten kısa bir süre önce, yürüyüş kortejine metrelerce Türk bayrağı yerleştirilmiştir. Roboskili ailelerin yürüyüşe katılmasının ertesi günü sabah konuşmasında Kılıçdaroğlu, “Başbağlar” olayını gündeme getirmiştir. Tüm bu yaşananlar birer rastlantı değil, “terörle arasına mesafe koyma” adına CHP’nin son derece bilinçli tercihleridir.
4. Bu taktik planında CHP’nin niyeti ve finans kapitalin CHP’ye biçtiği rolle, Adalet Yürüyüşü sürecine dâhil olan kitlenin harekete geçme gerekçeleri bir tutulmamalıdır. Otoriterleşme sürecine karşı “Hayır”la ilk olarak kendisini ortaya koyan iradenin kayda değer bir kesimi Adalet Yürüyüşü’nü sahiplenmektedir. Devrimci hareketin temasta olduğu dinamikler başta olmak üzere, oldukça geniş bir kesim bu süreçte yer almaktadır. Devrimci hareket, politika üretirken sürecin bu boyutunu atlamamalı, CHP’nin taktik planından ayrı olarak eyleme dâhil olan kitlenin ruh halinin doğru okumasını yapabilmelidir.
Ajitasyonumuzun ağırlık merkezini oluşturmamak kaydıyla CHP’nin siyasi çizgisinin mahkûm edilmesi, doğrudan CHP’yi destekler bir biçimde süreçte yer alınmaması, devrimci hareket açısından doğru bir politik tutumdur. Ancak adalet arayışıyla kendiliğinden bir şekilde sürece dâhil olan kitleyle etkileşim içerisinde olunması, kapsama alanlarımızda yaşanan akışa çeşitli düzeylerde önderlik edilmesi gerekmektedir. Temasta olduğumuz insanlar sokağa çıkıyorsa, bizimle birlikte çıkmalı, yanlarında mutlaka bizi görmelidir. Halklarımızın adalet, eşitlik, özgürlük özleminin burjuva siyaset kanallarında çarçur edilmemesi için bugünden pozisyon alınmalıdır. Bunun için öncelikle ezilen halklarımızla temas ve etkileşim kanallarımızın korunması ve büyütülmesi gerekmektedir.
5. Defalarca dile getirdiğimiz bir gerçeği, burada tekrar ifade etmeliyiz: “Kürt halkının taleplerini yok sayan bir demokrasi mücadelesinin başarılı olma şansı yoktur.” AKP/Saray iktidarı tarafından Kürt halkına demokratik mücadele kapıları bütünüyle kapatılmaya çalışılmaktadır. Milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla, parti eş başkanlarıyla ve demokratik mücadele zemininde çalışma yürüten sayısız siyasetçisiyle bir halkın iradesi zindanlardadır. Bu gerçekliğe sırtını dönen bir adalet arayışı samimi bulunabilir mi? Sözümüz devlet partisi CHP’ye değil, CHP’den hala umudu kesemeyenleredir. Sözümüz, hala şu veya bu ölçüde Kürt hareketiyle aralarına mesafe koyma, yan yana gelmekten kaçınma anlayışını sürdürenleredir.