Yunanistan’ın tercihleri: Bir Post-Modern Darbe veya Yeni Tip Bir Toplum
Nasos Iliopoulos ve Alex Nunn (Çeviren: Ayşe Tansever)
5 Nisan 2012
Neolaia Synaspismou Sekreteri Nasos Iliopoulos demokrasinin dünyaya kendisini ilk duyurduğu yer olan Atina’daki Antik Agora’dan birkaç sokak ötedeki gösterişsiz bir büroda oturuyor. Synaspismou bir Yunan siyasi partisinin gençlik koludur.
Yunanistan’da kemer sıkma politikaları başlayalı beri popülaritesi artmış olan Sinaspismos, Radikal Sol Koalisyon SYRIZA içindeki en büyük partidir. Kamuoyu yoklamalarına inanırsak ve eğer ki demokrasinin vatanında halkların seçim yapmasına izin verilirse ( teknokratik iktidarların kurulduğu günümüzde bu artık pek kesin değildir) SYRIZA seçimlerde bir oy patlaması yaşamanın eşiğindedir.
Nasos, 20’li yaşların sonunda rahat giyimli, güzel konuşan ve dostane biridir. Devletin baskısının ne demek olduğunu fiziksel olarak yaşamış. Sadece bir yıl önce polis tarafından çok kötü dövülmüş ve yara bere içinde günlerce hastanede kalmış. Özellikle gençler açısından bu çok olağanüstü günlerde bir gençlik lideri konumuna yükseldi.
Nasos anlatıyor:
Krizin genç nesil üzerindeki etkisi nedir?
Gençliğe saldırının iki yönü vardır. Biri iş bulma diğeri ise eğitimdir.
Gençlik arasında bir gelecek olmadığı genel kanısı yaygındır. Çok iyi bir eğitim görmüş olsalar bile çalışacak bir iş bulmakta zorlanan pek çok insan var. 18 ve 25 yaş grubu arasında işsizlik %50 ve bu rakam yükseliyor. İş bulanlar için artık çok esnek çalışma koşulları var ve insanlar çok düşük ücretlere çalışıyorlar. Ben çok eğitimli haftada sadece 300 Euro’ya günde on ya da daha fazla saat çalışan insanlar tanıyorum. Bunların özel yaşantılarının olması çok zordur.
Geçen yıl Ağustos ayında yüksek öğrenimde reform yapan yeni bir yasa geçti. Bu yeni politikanın gençleri iş hayatında “yeni gerçeklere” hazırlaması ön görülüyor. İnşaat mühendisliği ve mimarlık, politeknik okulları ya da hukuk fakültesi gibi elit okullar yeni iktidarla üniversite haline getiriliyorlar. Bize şöyle diyorlar “Hayatınızın sonuna kadar koşullar böyle olacak.”
Üniversitede daha az insan eğitilecek. Artık kotalar getirecekler, yüksek eğitimde lisans ve master gibi alanları parçalıyorlar ve para ödeme zorunluluğu getirecekler. Ailelerini geçindirmek için para kazanmak zorunda oldukları için birçok insan erkenden okuldan ayrılıyor. Artık üniversite bir çok insanın altından kalkamayacağı bir seçenek haline geliyor.
Ancak bu yeni eğitim yasasına büyük direnç gösterildi ve uygulamaya tam olarak sokulamadı. Yeni kurullarda bunun oylamasını yaptıramadılar. Yasa yaz tatilinin olduğu Ağustos ayında geçirildi ona rağmen işgal eylemleri, büyük bir öğrenci hareketliliği vardı. O zamandan beri öğrencilerden ve üniversitede çalışıp bu yasaya karşı olan ve uygulanmasını engelleyen insanlardan büyük bir direnç gelişti.
Geçen yaz zor kullanılarak boşaltılana kadar Atina’da Syntagma Meydanı’nı işgal eden İndignados (Öfkeliler) gibi genç hareketlerle sol partiler arasındaki ilişki ne kadar birbirine yakın?
Indignados İspanyolcadan alınan bir terim, ancak Yunanistan’da bu kelimenin iç savaş sonrası sağ kanat ile bağlantılı olumsuz bir çağrışımı var. O nedenle insanlar buna Meydan Hareketi (Squares Movement) demeyi tercih ediyorlar.
Kriz sırasında önceden düşünülemeyecek şekilde yeni hareketler ve mücadele biçimleri çıktı, yeni insanlar ve Meydan Hareketi gibi hareketler doğdu. Bütün ortak mücadele sürecinde onlardan öğrenmek ve onlara öğretmek onları dönüştürmek gerekiyor ve süreç sırasında insan kendisini de değiştirmekle yüz yüze kalıyor. Meydan Hareketinde Meydan İnsanları ve diğer politik güçler arasında çok güzel ilişkiler vardı ve bu yolla hükümete karşı çok güçlü muhalefet yapıldı. Meydandaki birçok insan aynı zamanda bir politik partiye bağlıydı ama birçoğu da politikaya yeni giren insanlardı. İlişkiler bazen çok zordu ama sonuçta hepsi bundan yararlandı.
Kemer sıkma politikalarının ikinci döneminin başladığı parlamentodaki 28-29 Haziran oylamasını ele alalım. Çeşitli parti, sendika, hareketlerin katıldığı büyük gösteriler yapılıyordu ve polis büyük baskı altında tutuyordu. Synaspismos gençlerinin 10 üyesi yaralandı. Syntagma Meydanında bizim durduğumuz bloğa polis çok şiddetli saldırdı. İki gün içinde polis 2000 kez göz yaşartıcı gaz kullandı. Gerekçe olarak da polisin turizmi korumasını gösterdiler. Bu meydanda birçok otel olduğundan protestolar ve işgaller turizm için kötüymüş! Ama saldırıların olumlu bir yanı oldu ve birçok insan bu şiddetten dersler çıkarttı.
Kemer sıkma politikaları parlamentoda oylandıktan sonra hareketi bir arada tutmak çok zorlaştı. İnsanlar böylesi büyük bir mücadelenin hiçbir şey getirmediğini düşündüler. Sonra Syntagma Meydanı temizlendi ve artık aynı hareketten söz etmek imkânsız. Ama başka şekillere evrimleşti. Şimdi Atina’da yerel mücadele alanları olan 50’nin üzerinde halk meclisi var. Yani Meydan hareketi daha değişik bir şeye dönüştü.
Halk meclislerinde bir partiye bağlı olsa bile herkes kendisini temsil eder ve oy çoğunluğu ile çalışılır. Meydan Hareketi sonrası bu gelenek gelişti. Çelişkiler var ama iki yıl önce olmayacağı şekilde bir arada çalışabiliyoruz.
Sadece iktidara muhalefet etmeyi değil aynı zamanda günlük yaşamı, yerel konuları birlikte örgütlüyoruz. Bu kemer sıkmalarla mücadele başka düzeylerde gelişiyor. Örneğin yeni bir çeşit konut vergisi getirdiler ve hükümet bunu elektrik faturasına bağladı. Aslında bir şantaj yapıyorlar. Eğer bu konut vergisini ödemezsen elektriğin kesiliyor. Bütün halk meclisleri mücadeleye başladı. Hükümet elektriği kesmeyi beceremedi, çünkü insanlar bunu engellemek için birbirleriyle bir dayanışma içine girdiler. Hatta elektrik idaresi şirketi içindeki sendikalı işçiler bile faturaların çıkarıldığı binaları işgal ederek karşı durdular.
Yani sonuçta iki nedenle kemer sıkma politikalarını uygulayamıyorlar. Uygulamaları yavaşlatma direnci var. Ekonomideki durgunluk o kadar büyük ki sarmal olarak aşağı doğru iniyor ve bu politikaları uygulayamıyorlar.
Gösterilerin İvmesi Sürüyor mu?
Meydan hareketi içinde çok geniş kesimlerden çok farklı geçmişi olan insanlar bulmak mümkündür. Bu hareket o kadar genişti ki içinde daha önce hiçbir mücadeleye katılmamış insanlar bulunuyordu. Ve kriz derinleştikçe bu daha sık oluyor. Her bir gösteri ile daha da büyüyor ve büyüyor. 12 Şubat 2012’deki en büyüktü. Sadece Atina’da yarım milyon insan yürüyüşteydi. Kentin büyük meydanlarına çıkan yollar insanlarla doluydu. Göz yaşartıcı bombalara, saldırılara karşı üç saat beş saat yerlerinde durdular. Ayrıca gerçekten çok tehlikeliydi. Ben kendim yürüyüşten ayrılmaktan çok korktum çünkü polis tüm sokak köşelerini tutmuştu ve sebepsiz yere insanlara saldırıyordu. Gösteri alanından birkaç sokak öteye ellerim başımın üstünde beni yakalamamaları umudu ile yürüdüm. Yani insanlar bu koşullarda yerlerinde duruyorlardı.
Bu gerilim elbette sürekli yok ama her birkaç ayda bir gösteriden öte ama ayaklanmadan düşük bir olay oluyor. Ve her keresinde katılımcı sayısı katlanıyor.
Bu Kemer Sıkmayı Gösteriler mi Yoksa Seçimler mi Yenecek?
Kemer sıkma politikalarını yenmek için seçimler ve gösteriler arasında bir çelişki yaratmamalıyız. Her bir taktiğin sadece destek veren değil aynı zamanda aktif olarak mücadele eden bir halk çoğunluğu olmalıdır. Seçimler için mücadele etmek ve sokaklarda mücadele etmek birbirlerini tamamlayan stratejilerdir.
Seçimlerin çoktan yapılmış olması gerekiyordu ama ne zaman yapılacağı belli değil. Ortaya bir şantaj şeklinde çıkacak. Seçmenlere “eğer kemer sıkma politikalarına karşı olan partilere oy verirseniz o zaman ortalık cehenneme döner” diyecekler. Ancak son zamanlarda savundukları şeyler değişti. Her şey değişti. Eskiden kemer sıkarak tekrar düzlüğe çıkacağımızı söylüyorlardı ama şimdi kemer sıkma umarız işe yarar diyorlar. Artık kendileri de inanmıyorlar. Bu ikna edici bir pozisyon değil.
Yunan Solu Hükümet Kuramayacak Kadar Parçalı mı?
SYRIZA (Synaspismos’u da içine alan Radikal Sol Koalisyon), Demokratik Sol (Synaspismos’dan kopan daha az radikal grup) ve Komünist Parti hepsi kamu oyu yoklamalarında %10 destek alıyorlar. Ama Demokratik sol, Memoranduma yani AB ile kemer sıkma politikalarına sıcak bakıyor. Komünist Parti her zaman ayrı oldu. Onlar kendi ayrı gösterilerini yaparlar. Yani gelecek seçimler öncesi bir ittifakın olacağını sanmıyorum.
Seçimler sonrası ortak sol oylar bir hükümet kurabilecek kadar olursa (birleşebilirse) sol birlik koalisyonu doğrultusunda bir baskı olur. Eğer hiçbir parti çoğunluk olamazsa kısa aralarla iki seçim olabilir. Eğer ikinci seçim olursa solda birleşme için bir potansiyel oluşabilir.
Yunanistan Euro’dan çıkmalı mı?
Yunanistan’ın Euro ve ulusal para birimi arasında bir tercih yapmasını reddediyorum. Asıl tercihi bize kriz dayatıyor: ya hareketlerin ve gençlerin sosyal gücünü destekleyeceksin ya da bankalar ve büyük şirketlerin çıkarlarını savunacaksın. Asıl olarak, sorunu karşına alacak bir stratejimiz olmalı yani krizin bedelini kim ödeyecek? En başta bankaların faturalarını biz ödedik. O nedenle bunlar millileştirilmelidir. İkinci olarak, emekli fonlarının borçları dışındakileri ödeyemeyiz. Üçüncüsü, emek pazarındaki yeni liberal reformları iptal etmeliyiz. Emek ilişkileri bize önümüzdeki sorunun sadece bir borç sorunu olmadığını aynı zamanda bazılarının bu krizi bir fırsata dönüştürdüğünü gösterdi. Alternatif strateji sadece Yunan stratejisi değil İspanyol işçi hareketlerinden Almanlara kadar herkesin izlemesi gereken stratejidir.
Bunu Uluslararası Bir Mücadele Olarak Görüyorsunuz?
Bizim ilk karşı durduğumuz Yunan hükümeti ve Yunan kapitalizmidir, Angela Merkel değil. Bu AB’nin bugünkü yapısını desteklediğimiz anlamına gelmez. AB’ne karşı çok mücadele vereceğimiz kesindir ama mücadeleyi bir ülke halkının diğer bir ülke halkına karşı olması şeklinde değil işçi sınıfının sermayeye karşı dövüşü çerçevesinde yapmak gerekiyor.
Gelecekte Olayların Nasıl Gelişeceğini Öngörüyorsunuz?
Her şey olabilir. Post modern bir darbe olabilir, Deli Max toplumu kurulabilir ya da yeni tip bir toplum. Kemer sıkma politikalarının, toplumun baskı altında tutulmasını zorunlu kıldığı kesindir. Sokakta tanklar olmayabilir ama sansür, protesto ve grevleri kısıtlayan post modern bir darbe biçimi olabilir. Son zamanlarda “sol tehlike” lafları ve anayasanın değişmesi gerekliliğini duyar olduk.
Bankaları korumaya çalışıyorlar. Sadece Avrupa bankaları değil Balkanlara borç vermede büyük rol oynayan Yunan Bankalarını da. Yunan bankaları Balkanlarda Avrupa’nın uzun kollarıdır. İnsanlar belki bunu bilmezler ama Yunan kapitalizmi kendi çıkarlarını savunan güçlü bir kapitalizmdir. Şimdi işçi hareketini yenmeye çalışıyor ve biz karşı durmasak yapacak. Çok tehlikeli.
Ayrıca bu plan sadece Üçlünün (AB komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF) değil PASOK ve Yeni Demokrasi (son seçimlerdeki ana partiler) dâhil Yunan hükümetinin planıdır. Sanki kemer sıkma istemiyorlarmış gibi ve bunu yapmaya zorlanıyorlarmış gibi görünüyorlar ama aslında onun bir parçasıdırlar. Ücretleri düşürme ve iş alanlarını kapatma özgürlüğüne kavuştuklarından işleri çok iyi giden Yunan şirketleri var. Karları artıyor. Kriz herkes için kötü değil. Yunanistan bir üçüncü dünya ülkesi haline geliyor filan değil, Yunanistan toplumu içinde üçüncü dünya insanı gibi yaşamaya mahkûm edilen tabakalar oluşuyor.
(Zmag.org sitesinden alınmıştır)