15 Temmuz darbesinin ardındaki “üst aklın” ABD olduğuna karar verildikten sonra yapılan Moskova ziyareti yeniden eksen kayması tartışmalarını canlandırdı. Saray, Gülen üzerinden Amerika’ya yüklenmeye devam ediyor; ayrıca vize anlaşması konusunda AB’yi tehdide devam ediyor. Darbe konusunda Batı dünyasının yaklaşımı Saray’ı fazlasıyla şaşırttı. Nasıl olur da çok açık bir darbe girişimi sonrası “demokrasi kahramanı” Erdoğan’ın ayağına hemen ziyarete gelmezler!
Eksen kayması tartışmaları hemen hemen AKP iktidarı ile yaşıttır. Hatta bu tartışma o yıllarda Harp Akademisinde bile tartışma konusu olmuştu. Bizzat generallerden bazıları Türkiye’nin Rusya ve İran’la ilişkilerini geliştirmesi gerektiğini savunmuştu. Fakat ordu bu tartışmaların bedelini Ergenekon davalarıyla ödemek zorunda kaldı. CIA destekli Gülen maşası eliyle yapılan bu operasyonlar aslında ordunun Irak Savaşı’na açık destek vermemesiyle başlamıştı. Esken tartışmaları bu tarihten sonra kaynamaya başladı, üstelik ordunun kafasına çuval bile geçirildi.
15 Temmuz darbesinin dış dinamiği daha uzun süre tartışılacaktır. Ancak işin içinde Gülen cemaati eliyle Amerika’nın olduğu biraz siyasetten haberi olan herkes için açıktır. Ancak bu operasyona hangi ölçüde destek verdiği henüz bilinmiyor. Ayrıca Amerika’nın 1990’lardan beri yaptığı darbe girişimlerinin, Honduras hariç, hemen hepsi başarısız olmuştur.
Öte yandan CIA’nın bu operasyonlarına Ankara hiç yabancı değildir. Demirel’in ünlü dış işleri bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, 12 Mart darbesi sonrası “meğer CIA altımızı oymuş, bizim haberimiz olmamış” demişti. 12 Eylül’ü Pentagon’un “çocukları” yapmıştı. Yine Demirel’in haberi olmamıştı.
15 Temmuz darbesinden kimlerin ne zaman haberi olduğu hala önemli bir tartışma konusu olmaya devam ediyor. CIA’nın önce ordunun içini oyduğu, sonra da “eksen” sorunu nedeniyle Saray’ın üstünü çizdiği biliniyordu. Başarısız darbe girişimi ve ardından Batı dünyasının darbeye yaklaşımı ile bu gerçek bir kez daha ilan edilmiş oldu. Bu nedenle 2003 Irak işgali yıllarında başlayan eksen tartışması bugünlerde belki de en ciddi noktaya tırmanmaktadır. On yıldan fazladır süren, zaman zaman ateşli seviyelere çıkan eksen kayması tartışması gerçekten artık bir eşiğe gelmiştir.
Bu tartışma “Türkiye NATO’dan ayrılamaz”, zaten “Rusya’nın gücü buna yetmez” gibi gerekçelerle genellikle hafife alınır. Bu gerekçelere ilave olarak Türkiye’nin yönünün Batı olduğu vurgulanarak tartışmanın gereksiz olduğu ima edilir.
Fakat günümüz koşullarına biraz daha yakından bakınca eksen tartışmasının farklı bir önem kazanma olasılığı görülür.
15 Temmuz darbesi sonrasında Saray “devletin sıfırdan yeniden yapılandırılacağını” ilan etti. Bu planın derinliğini elbette bilemiyoruz. Ancak cumhuriyetin içinde bulunduğu kriz yeniden yapılanmanın çok kapsamlı olabileceğine işaret ediyor.
Cumhuriyetin bunalımı çok derin ve kapsamlıdır; başlıca üç ayağı vardır. Devletin ve cumhuriyetin ideolojik zemini çökmüştür. Bugün ne Kemalizm ne de siyasal İslam bu topraklarda birleştirici harç rolünü artık oynayamaz. Siyasal olarak nasıl bir sistemin inşa edileceği büyük bir tartışma konusudur ve yüksek gerilim yüklüdür. Yeni Anayasa, başkanlık sistemi tartışmaları düzenin siyasal yapısının da boşlukta durduğunu gösteriyor. Bir Yenikapı mitingiyle çözülemeyecek kadar ağır sorunlar! Son olarak, Cumhuriyetin dünya ve bölgedeki stratejik duruşu da çok sorunlu hale gelmiştir. Komşularla sıfır sorundan, tüm komşularla kavgalı hale gelmek strateji yokluğunun kanıtıdır. Bu konu içinde diğer önemli konu Kürt sorunudur. Kürt sorunu bölge sınırlarını her geçen gün aşarken devlet yetmiş yıl öncesinin inkar politikalarına geri dönmüştür. Cumhuriyetin dünya ve bölge stratejisi de erozyona uğramış, bozulmuştur.
Sonuç olarak, böyle derin bir kriz içinde “devletin yeniden yapılanması” ordu ile sivil siyasetin ilişkisinin düzenlenmesine indirgenemeyecek kadar kapsamlı ve karmaşıktır. İdeolojik zemini, siyasal sistemi ve dünyadaki stratejik duruşu kaybolmuş bir düzenin eksen kayması tartışmalarına bir kez daha yuvarlanması rastlantı değildir.
Üstelik dünya büyük güçlerin çok kutuplu çekim alanlarının şiddetlendiği bir dönemin içindedir. Hele bölgemizde bu çok kutuplu gerilim iyice yükseliyor. Temel ayakları erozyona uğramış bir cumhuriyetin bu anaforlu ortamda nereye savrulacağı belli olmaz.
Yılan hikayesine dönen tartışma artık bir kritik eşiğe doğru ilerliyor. Bu eşik bir biçimde atlandığında Saray’ın hakimi büyük olasılıkla yerini koruyamayacaktır.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]