Gerçeklerin çarpıtıldığı, yalanların büyüdüğü, kitlelerin büyük bir yanılsama içine sokulmaya çalışıldığı günlerden geçiyoruz. 15 Temmuz darbe süreci ile birlikte bu durum zirve yapmış halde. Seçim sürecinden sonra sivil darbe koşullarını hayata geçiren AKP ve Saray otoriter rejimi derinleştirerek anayasayı uygulamayıp “fiili başkanlık” dönemini başlattı. Bu girişiminin önüne geçebilecek tüm güçlere karşı katliamlara varan ölçüde büyük bir savaşa girişti. Emek ve demokrasi güçlerinin Kürt halkıyla kurduğu ittifakı baş tehlike ilan ederek tüm savaş aygıtlarına bunun önüne geçmek için seferber etti.
Aylardan beridir de Kürt coğrafyasındaki kentler yakılıp yıkılmakta, sistemin tüm kolluk güçlerinin en yoğun seviyedeki faşist saldırı ve baskı politikaları hayata geçirilmekte. Şimdilerde ise 15 Temmuz’la birlikte tüm bunlar yok sayılarak bir anda “demokrasi kahramanlığı” imajı yaratıldı. “Herkes demokrasi ve vatan için tek yürek halinde, kutuplaşma yok” havası verilmeye çalışılıyor. “Büyük uzlaşma” tablosunda Kürt halkına yer verilmiyor ve bunun demokrasi olduğuna inanmamız isteniyor. “Demokrasi” OHAL ve kararnamelerle inşa ediliyor. Şimdiye kadar yapamadıklarını Saray, 15 Temmuz’un yarattığı korku ile OHAL ve kararnamelerle hızla yapıyor. Sözde bir “demokrasi” var, ancak kendisi kesinlikle yok! Kürt halkının dışlandığı bir yoldan demokrasiye gidilemeyeceği çok net durumdur.
Bu sabah HDP İstanbul İl binasını ve ilçe bürolarını hukuksuzca basılması, onlarca HDP’linin gözaltına alınması yaratılmak istenen demokrasi yalanının ortaya çıkmasının göstergesidir. Ne darbe ne diktatörlük, ne cunta ne sivil dikta diyerek “darbelere hayır demokrasi hemen” şiarıyla mücadelesini yükselten HDP’ye yönelik baskıları kınıyoruz. Faşizme karşı birlikte edeceğimiz mücadelenin önüne hiçbir güç geçemeyecektir.
Sosyalist Dayanışma Platformu