[email protected]
SODAP SODAP SODAP
  • Anasayfa
  • Tarihimiz
    • Dr. Hikmet Kıvılcımlı
  • SODAP
    • Neden SODAP?
    • Program
    • Tüzük
    • Kurumsal Kimlik
    • Arşiv
      • 2021
      • 2020
      • 2019
      • 2018
      • 2017
  • Açıklamalar
  • Yayınlar
    • Sosyalist Dayanışma Dergisi
    • Direniş Dergisi
    • Yol Dergi
  • İletişim
  • Bağış Yap
SODAP'a Katıl
  • Home
  • /
  • M. Sinan Mert
  • /
  • Yeni Dönemde Sınıf Çalışmasına Bakışımız Üzerine… – M. Sinan MERT

Yeni Dönemde Sınıf Çalışmasına Bakışımız Üzerine… – M. Sinan MERT

15 Aralık 2007

SODAP olarak önümüzdeki dönemi sınıf hareketinde içine düştüğümüz gerilemeyi durdurma ve yeni mevziler edinme amacıyla değerlendirebilmek istiyoruz. Kenan Budak yoldaşın anması ile birlikte İstanbul’daki bağımsız sendika şubesinin açılışının duyurulmuş olması da bu iradenin işaretlerinden biri olarak değerlendirilmeli.

SODAP sınıf hareketinde neden geriye düştü? Bu durumun hem ideolojik politik hem de örgütsel sebepleri var. Krizin en ağır tahribat yarattığı alanların işçi çalışması ile ilişkili olması, buralarda zamanla çok farklı, sınıf hareketini görmeyen bir yoğunlaşma olduğu biliniyor. İdeolojik politik neden olarak da aslında varoş çalışmasının işyerlerini hedefleyen çalışma ile sahip olması gereken iç içe, birbirini besleyen, güçlendiren bağlarının tam olarak kurulamamış olması belirtilebilir. Zaman zaman bazı politik yönelimler diğerlerinin ikamesi gibi değerlendirilerek anlaşılınca böylesi zaafların ortaya çıkması da kaçınılmaz hale gelebiliyor. Oysaki gelenek olarak işyeri çalışması konusunda Sosyalist Hareket’in en birikimli öbeklerinden biri olduğumuzu söylemek yanlış olmaz. Özellikle eski TKP’nin ortadan kalkması sonrasında bu alanda geçmiş deneyimleri günümüze taşıyabilecek bir elin parmağı kadar kadro büyük oranda SODAP ile hareket etmektedir. 12 Eylül’ün en karanlık günlerinin dehlizlerinde başarılan bağımsız sendika örgütlenmeleri, 89 Bahar eylemleri içinde gerçekleşen direnişler, gangster sendikalara yapılan sınıf inisiyatifli müdahaleler, 90’larda sendika örgütlenmesinin başarıldığı onlarca işyeri ile yaratılan değerler sınıf hareketine güçlü bir yönelimin zeminini sağlamaktadır. Özellikle sınıfın içinde bulunduğu yeni koşullarının değerlendirilmesi ve bağımsız sendika deneyiminin işyeri tabanlı bir çalışmanın aracı olarak nasıl değerlendirilebileceği üzerine yaşanacak bir netleşme, ortaya konan hedeflere merkezi düzeyde yoğunlaşabilme, süründürmeden sonuç almaya kilitlenme içinde bulunduğumuz dönem açısından hayati önemdedir. Alanda yaratılacak güncel değerlerin, tüm Sosyalist Hareket’i saran puslu kriz havasının aşılmasında altın değerinde olacağı iyi anlaşılmalıdır. Aslında bir süredir, özellikle 2 yıl önceki İşsizlik Kampanyası’ndan bu yana işyerleri ile ilişkimizi yeni bir seviyede tanımlamak gibi bir dertle hareket etmekteyiz. Fakat o kampanyada da çok net bir biçimde ortaya çıkan merkezi-yerel görevler gerilimi –ve tabii ki dipten büyüme evresindeki kriz dalgaları- sağlıklı sonuçlara ulaşılmasını engellemişti. Bu yüzden bugün yeni bir heyecanla yönelimimizi örerken söz konusu gerilim konusunda çözümlerimizi hızla hayata geçirerek, güncel görevler konusunda netleşerek yürümek durumundayız. Bugün eldeki sınırlı imkânlarla sonuç alabilmek, merkezi yönelimlere çok daha etkin bir katılım gösterebilmeyi zorunlu hale getirmektedir. “Ne yardan ne serden vazgeçememe” durumu, emeklerin sonuç alacak noktalara odaklanamaması kriz ruh halinden çıkışı geciktirecektir. İşyeri tabanlı sınıf hareketine yönelimimizi yine geçmiş eksikliklerimizin yolundan giderek bir şeylerin ikamesi olarak görmemek gerekiyor. Bugün birçok siyaset içinde yürütülen “Kürt hareketi mi, sınıf hareketi mi?”, “varoş mu, sınıf mı?” tartışmaları yanlış tartışmalardır. Burada karşı karşıya konacak değil ama aralarındaki ilişkiler doğru ve birbirini besleyici biçimde kurulması gereken halkalar vardır. Bir çalışmanın diğerinin önüne geçmesi, bir çalışma için diğerinin feda edilmesi zorlama değerlendirmeler olacaktır. Bu çerçevede sınıf çalışmasına ve alanda yaşanan sıkıntılara dair çözüm önerilerimize ve hedeflerimize dair aşağıda bir giriş yapılmıştır:  

 

SINIF HAREKETİNİN ÖNÜNÜ AÇMAK İÇİN NELER YAPMALI?  

Sendikal hareketin krizi ile devrimci hareketin sınıf örgütlenmesi yapamaz hale gelmesi arasında sıkı bir bağ söz konusudur. 12 Eylül sonrasında ancak 1989–1995 yılları arasında kısmen kurulan bağlar Zonguldak’ın yenilgisi sonrasında neredeyse bütünüyle koptu. Devrimci Hareket içinde işçi çalışması yapmayı bilen kadroların sayısında hızlı bir erime yaşandı. Sosyalizmin yaşadığı prestij kaybı, devrimci hareketlerin sendikalara aktardığı kadroların likidasyonunu hızlandırdı. Geçmişte solda aldığı tutumlarla anılan kimi sendikaların yönetimlerinin MHP’lilerin eline geçtiği Harb-İş benzeri örnekler bile yaşandı. Solun krizi en belirgin bir biçimde kendini sınıf hareketi içinde gösterdi. Sınıf içinde devrimci yapılar tekil devrimci bireylerin çabaları ile kendilerini hissettirebilir hale geldiler. Bu durum sınıf ile devrimci hareket arasındaki bağların da önemli oranda kopmasına yol açtı. Bu kopukluk hem sendikalardaki çürümenin artmasına, sendikalarla sınıfın gündelik talepleri arasındaki bağların bütünüyle eğretileşmesine hem de devrimci hareketin toplumla gerçekçi zeminde bağlar kurmasını sağlayan düzeyi yitirmesine sebep oldu. Kayıp iki taraf için de, toplum içindeki varlıklarını-yokluklarını sorgulatacak kadar büyük bir seviyededir. 1990’ların ilk yarısı sınıf ile devrimci hareketin önemli buluşma olanakları yarattığı bir dönemdi. İkinci yarı ise yaşanan hayal kırıklıklarına rağmen kimi önemli direnişlerin imzasını taşır. Hiçbir sene yoktur ki uzun erimli bir mücadele, devrimci hareketin bir kesiminin işin başını çektiği ama diğer tüm kesimlerin de bilgisi ve ilgisi dâhilinde gelişen eylemler yaşanmamış olsun. Fakat 2000’li yıllarla birlikte işçi sınıfı eylemleri bütünüyle “kol kırılır yen içinde kalır” seviyesinin ötesine geçememeyi alışkanlık haline getirdi. Bu durum gelinen noktayı köklü bir biçimde değerlendirmenin yeni bir kalkışma için zorunluluk olduğunu ortaya koyacak bir düzeydedir.  Doğrusu çok yazılıp çizildiği için sınıfın yapısal analizleri veya sendikal hareketin tarihi üzerinde durmayacağız. Sadece bundan sonrasına devam edebilmek için birkaç tespiti ön kabul olarak belirtip ilerlemeyi anlaşılır olabilmek adına gerekli görüyoruz. [1]1) İşçi sınıfı bugün geçmişte olduğundan çok daha parçalı bir yapı sergilemektedir. Hem hizmet işkolunun hızlı gelişimi, tarımsal yapının hızlı çözülmesi, savaş sonrası yaşanan büyük göç hareketinin yarattığı yeni mülksüzleşmiş kesimlerin basıncı ile sınıf çok farklı katmanlar halinde devinmeye başlamıştır. Biz bu karmaşayı, sorunların ve hayata karşı duruşun ortaklaşması ve üretimde bulunulan pozisyonların örtüşmesi çerçevesinde üç ana grupta ele almaya çalışıyoruz. a) Merkez-çekirdek işgücü b) Yarı çevre işgücü c) Çevre işgücü Bu kavramlaştırmadan ne anladığımızı aşağıda daha da belirginleştirmeye çalışacağız. Fakat bu ana öbeklere ayrı politika ve araçlarla yönelmeyen bir devrimci hareketin sınıf hareketinde güçlü ve kalıcı mevziler elde edebilmesinin mümkün olmadığını düşünüyoruz. 2) Türkiye’deki geleneksel sendikal yapıların, gelinen noktada sınıfın örgütlenmesi gibi bir amaca hizmet etmelerini beklemenin hiçbir karşılığı yoktur. Bu hem tarihsel gelişimlerinin doğal bir sonucudur hem de varolan hantal ve bürokratik yapılarıyla isteseler dahi bu görevin altından kalkabilme şansı söz konusu değildir. Tam tersine bugün sendikalar sınıfın aktifleşebilecek kesimlerinin önüne engel yaratma işlevini çok daha iyi oynayabilmektedirler.  Tüm sınıf çalışması perspektiflerini varolan sendikaların yönetim mevkilerinde koltuk kapma üzerine kuran siyasi anlayışlardan sınıf mücadelesine katkı beklemenin hiçbir gerçekçi zemini yoktur. Dolayısıyla bu sendikaların bürokrasisine karşı mücadele de sınıf mücadelesinin omuzlarımıza yüklediği bir görev olarak karşımızda durmaktadır.  3) Devrimci hareketin 1990’dan bu yana sınıf çalışması adına yaptıkları, büyük oranda köhnemiş sendikal bürokrasiye taze kan taşımak dışında bir sonuç yaratamamıştır. İşyerlerini sendikaya örgütlemek, sonra da buradaki örgütler aracılığıyla sendikal bürokrasiyi alt etmek taktiği tam anlamıyla başarısızlığa uğramıştır. Toplu sözleşmenin kurtarıcılığı üzerine kilitlenen bir anlayış, en sığ sendikal anlayışı yeniden yeniden üretmiştir. Devrimcilerin örgütlediği onlarca işyeri sendikal mücadelede hiçbir kalıcı mevzi yaratamamıştır. Bundan sonraki sınıf çalışmasının bu zaafından kurtulması mutlak bir zorunluluktur. Devrimciler sınıf çalışmasında kendi yarattıkları araçlarla yürümek durumundadırlar.  4) Sınıf, gündelik sorunlarından yola çıkarak örgütlenebilir ancak. Fakat sosyalist hareket bu seviyedeki yaşama yabancıdır. İşçi bireyin kaygıları, sıkıntıları anlaşılamamaktadır. İşçiyi güçlendirecek kendine ve sosyalistlere güvenini arttıracak adımlar atılmadan sınıfla kalıcı ilişkiler kurabilme imkânı yoktur. Sol uzun bir süredir işyeri seviyesinde örgütlenme yapamamaktadır. Solun bu alanda istihdam edilebilecek kadroları iyice zayıflamıştır. Bu alan bütünüyle sendika bürokrasisine terkedilmiş durumdadır. En “işçici” görünen anlayışın bile fabrika önlerinde bildiri dağıtmak, kendiliğinden direnişlere müdahale etmek dışında kalıcı bir sınıf bağı mevcut değildir. İşçi sınıfının içinde olamayan ve onun kaygılarını anlayamayan sol, sol olma meziyetini adım adım yitirmektedir. İşçiyi toplusözleşmeye kilitlenen bir tarzda değil tüm yaşamsal sorunlarına çözümler üretmeyi hedefleyerek, sürekli bir ilişki amaçlayarak kucaklamak esastır. L. Amerika’daki deneyimlerden bu yönlü bir sonuç çıkartılması gerekir. Topraksız Köylü Hareketi, İşsizler, Patronsuzlar hep ayakta kalma mücadelesindeki emekçilere gerçek, somut seçenekler yarattıkları oranda başarılı olabilmişlerdir. Bu ana tespitleri yaptıktan sonra devrimci hareketin sınıf örgütlenmesi ile ilgili görevlerini daha belirgin bir biçimde tanımlayabilecek bir noktaya gelmiş bulunuyoruz. Yukarıda da belirtildiği gibi sınıf  içindeki parçalanmayı esas alan bir öneri geliştirmek istiyoruz. Bu önerimizi büyük oranda 1996 sonrasında yarattığımız kendi deneyimimiz ışığında dünyada ve ülkemizde sınıf hareketi deneyimlerine bakışımızdan süzebildiklerimizden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla önerimizi olabildiğince somut yaşantılarla açıklamaya çalışacağız. 

ÇEVRE İŞGÜCÜ VE DAYANIŞMAEVLERİ  

1996’da yayınlanan Yol Dergisi’nde varoşların sınıfın en dışlanmış, neredeyse sosyal hayatın dışına itilmiş kesimlerinin birikim noktası haline gelmeye başladığını ve devrimci hareketin yeni bir çıkış için öncelikle bu kesimler içinde güç toparlaması gerektiğini tespit etmiş ve siyasi çalışmamızı bu çerçevede geliştirmiştik.[2] Gerçekten de varoşlar her ne kadar zaman zaman sınıf dışı, deklase kesimlerin mekânı olarak nitelense de esas olarak işsizlerin ve yoğun olarak taşeron, ikincil, sigortasız, çevresel işgücünün yani işçi sınıfının en kötü koşullarda istihdam edilen kesimlerinin birikim noktasıdır. Düzen ile emekçiler arasındaki çelişkilerin en billurlaşmış biçimleri burada karşımıza çıkmaktadır. Bu kesimler için yaşamlarını sürdürebilmek dahi önemli bir meziyet gerektirir durumdadır.  Dolayısıyla genel bir devrimci ajitasyonun çevresinde toparlayacağı kesimler dışındaki geniş yığınlara ulaşmak isteyen öznelerin bu yaşamsal sorunlara çözümler üretebilecek, dışlanmış kesimleri güçlendirerek örgütlenmeye sevk edecek araçlara sahip olması bir zorunluluktur. Bu zorunluluk Dayanışmaevlerini yaratmıştır. Çevre işgücünün işyeri değiştirme hızı çok yüksek olduğundan bunlarla salt işyeri üzerinden kurulacak bağların süreklileşmesi neredeyse imkânsızdır. Dolayısıyla, Dayanışmaevleri genel olarak semt bazında örgütlenmeyi esas alır. İşçiyi sadece işyeri sorunları ile değil kendisinin ve ailesinin mahrum bırakıldığı tüm yaşamsal haklarının boşluğunu dayanışmayla doldurmayı hedefleyerek örgütlemeye çalışır. Bu açıdan Dayanışmaevleri koşulların dayattığı tüm ortak yaşam pratiklerini hayata geçirmeye çalışır. Sağlık, eğitim, iş, giysi, güvenlik gibi konularda elbirliğine dayanan örgütlenmeleri hayata geçirmeye çalışır. Çevre işgücü geleneksel olarak işyerine büyük bir bağlılık hissetmez dolayısıyla işyeri ile ilgili sorunlarını işyerini değiştirerek çözme yoluna gider. Oysa barındığı mekân ile ilgili değişiklik yapabilme yeteneği son derece sınırlıdır. Dolayısıyla bu alana dair geliştirilen politikalarda çok daha duyarlı davranması beklenebilir. Bu yaklaşım zaman zaman Dayanışmaevlerinin bir sınıf örgütü olmadığı eleştirisine yol açmıştır. Oysa tam da L.Amerika’da ortaya çıkan benzerleri gibi bu kurumlar işçi sınıfının en alttaki kesimlerinin ayakta kalma stratejilerinin bir parçası olarak varolmakta, işlevini oynayabildiği sürece de yoğun karşılıklar bulabilmektedir.  Geleneksel sendikalar açısından zaten örgütlenemez olarak görülen,  çetelerin ve sefaletin kucağına itilen geniş çevre işgücü,  Dayanışmaevleri çatısı altında bir sınıf haline gelmenin pratiklerini üretmektedir.  

YARI ÇEVRE İŞGÜCÜ VE BAĞIMSIZ SENDİKALAR  

Yarı çevre işgücü çerçevesinde, orta ve büyük ölçekli işletmelerde çalışmalarına rağmen genelde sendikasız olan, hukuk dışı uygulamalara yoğun olarak maruz bırakılan, yarı vasıflı, patronlar tarafından sayısal esneklik çerçevesinde değerlendirilerek kriz anlarında kısa yoldan sokağa bırakılan kesimleri algılıyoruz.[3] Bu kesimler yoğun olarak hak gasplarına maruz kalmakta, bütünüyle kuralsız bir çalışma yaşamının sıkıntısını yaşamaktadırlar. Mesai ücretleri zamanında ödenmemekte, sigorta primleri maaşları ne olursa olsun asgari ücret üzerinden ödenmekte, fazla mesai ücretleri hem zamanında ödenmemekte hem de kesilmekte, sendikalaşma girişimleri ise hem patronların katı tutumları hem de sendikaların duyarsızlıkları sonucunda başarısızlığa uğramaktadır. Geçmişte devrimci hareketlerin en yoğun olarak ulaşmaya çalıştığı işyerlerinde genellikle bu kesimden işçiler bulunmaktaydı. Kuralsızlığa duyulan tepkiler örgütlenmeye uygun bir zemin sunmaktaydı. Sendikanın gelmesi ve toplusözleşmenin yapılması sonrasında sorunların bir kalemde çözüleceğine dair bir yaklaşım işçilerin örgütlenmesinin temel hedefini oluşturmaktaydı. Buralarda büyük bedeller ödenerek ve neredeyse illegal örgüt gizlilik ilkeleri çerçevesinde yürütülen örgütlenme çalışmaları kimi zaman bütün engelleri aşarak başarıya ulaşsa da işçilerin somut kazanımlar elde edebilmesi pek mümkün olmamakta, hatta kısa bir süre sonra işyerinde sendika yetkiliyken geriye tek bir sendikalı işçi bile kalmamaktaydı. (Örnek DİSK Tekstil’e 2000 yılında örgütlenen Reha Tekstil) Genellikle de havzalarına sendikal örgütlenmenin girmesini engellemek için büyük bir kenetlenme yaşayan patron örgütlerinin iç dayanışması sonucunda sendikalaşma çabaları başarısızlığa uğramaktaydı. (Merter ve Tuzla-tersane bölgelerindeki patron örgütlerinin etkinliği bu çerçevede değerlendirilebilir) Dolayısıyla varolan tepkiler sonuç üreten bir kazanıma yol açamadan umutsuzluğa, başarısızlık hissine ve örgütlenmeye dönük güvensizliğe yol açmaktaydı. Bu durumun ortaya çıkmasında sendikaların işbirlikçi tutumlarının hayati bir rol oynadığını belirtmeden geçemeyiz. Sendikasına örgütlenen işçileri anında patrona gammazlayarak, aldığı prim karşılığında sendikal örgütlenmeyi bertaraf eden birçok sendika şube başkanının adı hala hafızalarımızda kayıtlıdır. Bu duruma yanıt üretebilecek bir araç olarak bağımsız sendikaları düşünüyoruz. Bağımsız sendikaların, büyük sendikalardan tek eksiği maddi gücü ve toplu sözleşme yapabilme yeteneğidir. Üstünlüğü ise sınıfı örgütlemeyi politik düşüncesinin dayattığı bir sorumluluk olarak hisseden kadrolar tarafından yürütülmesidir. Özellikle hukuki mücadele alanında ciddi bir birikime sahip bir bağımsız sendikanın, kuralsızlığa karşı mücadele ederken ciddi kazanımlar elde etme şansı mevcuttur. Çünkü bugün işyerlerinde yaşanan gerçeklik, hukuki kazanımların gerisinde bulunmaktadır. Örgütsüzlük işçilerin şimdiki haklarını bile etkin bir biçimde kullanmasının önünde bir engeldir. Yarı çevre işgücünün çalışma hayatı ile ilgili güncel sorunlarının büyük bir kısmı kuralsızlaşmadan kaynaklandığı için bu alanda kazanım elde edebilecek kurumlarla güven ilişkisi geliştirmesi ve sürekli bir bağ kurması olanağı vardır. Bağımsız sendikalar bu imkânı değerlendirebilir. Buna uygun kimi örnek deneyimler mevcuttur. (Bkz. Bursa’daki BATİS sendikası) İlk bakıldığında çok küçük gibi görünen kimi kazanımların işçinin hayatında çok ciddi kimi sorunları çözebilecek olması, buradan aldığı güçle işyerinde daha özgüvenli ve örgütlenmeye açık hale gelmesi umulduğundan daha büyük olanaklar yaratmaktadır. Bu yaklaşım sınıfın sektörel bazdaki geleneksel ayrımına karşı ortak örgütlenme deneyimleri yaratabilmek için de bir olanaktır. Her işkolundan işçinin kuralsızlaşma ile ilgili benzer sorunlar yaşadığı düşünülürse ne demek istediğimiz daha da iyi anlaşılacaktır. Böylece sendika ağalarının denetimindeki geleneksel sendikalarla varolan göbek bağımızı da kesmiş olacağız. Bu beylerin de kendilerine hazır örgütlenmiş işyerleri getiren yeni fedailer bulması gerekecektir. Bağımsız sendikalar toplusözleşme hedefine kilitlenmiş değildir. Dolayısıyla işçiyle sürekli bir bağ kurmak mümkündür. Bireysel ve kolektif anlamda bağ kurabilme imkanı mevcuttur. Dayanışmaevleri’nde yürütülen birçok faaliyetin buralarda da yürütülmesi, sendikanın bir “yaşam örgütü” olarak algılanması etkinliğini daha da arttıracaktır.  

MERKEZ-ÇEKİRDEK İŞGÜCÜ 

Bu alana otomotiv, kimya vb. sektörlerde çalışan vasıflı-çekirdek işgücü ile hizmet sektörünün gelir düzeyi yüksek kesimindeki işçileri dâhil edebiliriz. Bu alanda sigortalı ve sendikalı işçiler bulunmaktadır. Takım çalışması, süreklileşmiş eğitim, çok yönlü ve bilgili çalışan, kaizen(yaratıcı düşünce) temelli iş geliştirmeye yönlendirilmiş işgücünün yer aldığı söylenebilir.  Bu tip bir işgücünün örgütlenmesi ile ilgili deneyimlerin oldukça sınırlı olduğu bilinmektedir.  Temelde işgücü motivasyon ve bağlılığının arttırılarak üretkenliğin arttırılması patronlar tarafından amaçlanmaktadır. Ancak üretim bilgi ve becerisi gelişmiş meslek lisesi mezunu bilgisayar kullanabilen genç işçilerin mücadeleye ayrı bir güç ve nitelik katması, üretim içindeki yerini akıllıcı kullanabilmesi de mümkündür. Bu anlamda bu sürecin tek yanlı görülmemesi gerekmektedir.  Ancak bu alanda sendikal rant yüksek olduğu için geçmişten beri örneğin otomotiv sektöründe örgütlü Türk-Metal gibi sarı sendikalar sınıf sendikacılığının önünde engel olmaktadır. Öte yandan Toyota gibi fabrikalarda sendikal girişim başarısızlığa uğratılmıştır. Bu durum şirketin yönetsel stratejileri ve küresel ölçekte pazarlara ulaşma düzeyi ile ilişkilidir. Geçmişte belli dönemlerde, özellikle birkaç sene önce metal işkolunda Türk Metal’e karşı yaşanan isyan anında olduğu gibi söz konusu işçi grubu önemli tepkiler üretebilmektedir. Fakat sınıf hareketinin genelinde bir kabarma olmadan, bu kesim içinde kalıcı mevziler yaratılabilmesi, gangster sendikaların bu alandan püskürtülebilmesi kısa vadede kolay değildir. Solun buralardaki varlığı, sınırlı sayıda işçi bireyle sınırlıdır. Fakat bu kesimlerin örgütlenmesinin stratejik etkileri olacağı açıktır. İş yönetimi bilgisine en üst düzeyde hakim olmaya başlayan söz konusu kesimlerin üretimin yeniden yapılandırılması aşamasında sunabileceği katkılar büyük olacaktır. “Takım çalışması, büyük temposuna, yarattığı karoshi veya burnout hastalıklarına rağmen aynı zamanda emeğin nitelik kazanma sürecidir. Niteliğini yitirirken nasıl büyük altüstlükler, dirençler ortaya çıktıysa, yeniden nitelik kazanmasının sadece bir ödül gibi gerçekleşebileceğini ummak büyük bir yanılgı olur. Bu bilinç ve bilgi, aynı zamanda emeğin nitelik kazanması ve bu niteliği kendi çıkarları için harekete geçirme potansiyelinin de birikmesi anlamına gelir.” [4] Dolayısıyla bu kesimin örgütlenmesi ile ilgili kısa vadede büyük gelişmeler beklemesek de çekirdek işgücünün örgütlenmesinin, aynı zamanda sınıf hareketinin gelişimi için çok önemli bir sıçrama olacağını görerek söz konusu alanda yaşanan gelişmeleri yakından takip etmek ve kimi pilot fabrikalara kadrolar yerleştirmek geleceğe dönük atılması gerekli önemli adımlardır.  

BİTİRİRKEN KISA NOTLAR  

Varolan işçi sendikalarının kitlelerden bu seviyede kopmasının en önemli sebebi hiç kuşku yok ki örgüt içi demokrasinin buralarda hiçbir seviyede yaşama şansı bulamamasıdır. Sendikalardaki Demirel’lerin tahtı bir türlü yıkılamamaktadır. Milletvekili olmayan sendika başkanları görevlerini ölene kadar sürdürmektedirler. Oysa sendikaların işlevlerini oynayabilmeleri için işleyişin demokratik olması, katılım kanallarının açık olması gerekmektedir. Bu kanallar örgütün, kitlesinden kopmamasının, kitlenin örgüte yabancılaşmasının önüne geçebilmenin en büyük güvencesidir. Karar mekanizması yerel ve genel olarak toplanan meclislerin elinde olmalı, yönetimlerin yetkileri büyük oranda yürütme işleviyle sınırlandırılmalıdır. Bu mekanizma sendikaların genel hattının emekçilerin talepleri ile uyumlu olmasını sağlayacak, sınıfın güncel ve somut taleplerinin ve isteklerinin ortaya çıkmasına, belirleyici olmasına neden olacaktır. Kitlelerden kopmanın önüne geçilebilecektir.   Dayanışmaevlerinin her biri yerel meclisler üzerinden işlemektedir. Çevre işgücünün sorunlarının merkezi ölçekte ayrıntılandırılması ve yönetilmesi her zamankinden daha zordur. Çeşitli emek biçimleri aynı semt ve işletmede yan yana bulunabildiği gibi yoğun göç alan bölgelerde bu çeşitlilik ve farklılaşma daha da boyutlanmaktadır. Bağcılar semti gibi 850 bin kişinin sadece 22 km2lik alanda yaşadığı, hem ev eksenli çalışmanın hem atölyelerin hem fabrikaların olduğu; farklı göçler almış bir bölgede sınıf örgütleri ancak yerel demokratik işleyiş ile taleplerini ifade edebilirler. Kadınların, daha yoksul ve eğitimsiz sınıf kesimlerinin sesinin duyulması, boğulmaması ve güçlenmesi için de bu gereklidir. Demokrasi kitle örgütleri için bir lüks, bir detay değil, örgütlenmenin en büyük güvencesidir. Yoksul emekçilerin kendilerini güçlendirme ve eğitmeye çalışma, çocuklarını yozlaşmadan koruma, temel ihtiyaçlarını karşılama, iş arama gibi pratikleri ortaklaşa ve dayanışma ruhu içinde sınıf dayanışmasının bir parçası olarak örgütlenebilmelidir.  Çevre işgücünden yarı çevre işgücüne geçme istekleri yolunda gerçekleştirdikleri pratikler,  alınan kurslar, yerel sınıf örgütlerince gerçekleştirilebilir.  Sendikaların ve ulusalcı solun günümüzdeki yönelimlerinde ve politik ifadelerinde en çok dikkati çeken sorunlardan biri  karşılaşılan temel sınıf çelişkisinin dışsallaştırılması, yerli sermayenin masum gösterilmesidir. “Ulusötesi sermayenin beyni IMF ülkemizi sömürgeleştirmek istiyor” denerek temel sınıf çelişkisi “ulus ötesi sermaye ve içerdeki bir avuç azınlık” olarak gösterilebilmekte, küreselleşme sürecine katılan yerli sermayedarlar aklanmaktadır. Böylece sınıf çıkarları yerine ulusal çıkarlar vurgulanarak sınıfsal dayanışma ve bilinç muğlâklaştırılmaktadır. (Bu tip örnekler için 2001 Emek Platformu bildirgesine ve Yıldırım Koç’un makalelerine bakılabilir.) Emperyalizmin uluslararası ölçekte işleyen eşitsizlik ilişkileri Türkiye’deki sermaye iktidarı üzerinden gerçekleşmektedir.  Yerel direnişlerin başarı şansı yoktur. Direnişler çok büyük bir dayanışma ağı ile sarmalanamadıkça aynı semtteki işyerinde çalışan işçinin haberi dahi olmadan yenilgiye uğramaktadır. Direnişi kazanımla sonuçlandırabilmek için iş bırakmalar, sokak eylemleri, imza kampanyaları vs. merkezi ve eşgüdümlü olarak örgütlenebilmelidir. Geçtiğimiz yıl Tuzla tersanesinde yaşanan direniş önemli bir aşama kaydetmiş fakat işçi sınıfının diğer öbeklerinin dayanışması sağlanamayınca başarısızlıkla sona ermiştir. Sınıfın yaşadığı dönüşümler, yoksullaşma, işsizlik sınıfın örgütlenememesinin mazereti olamaz. Sorun bu koşulların yaratığı dinamikleri doğru kavrayabilmektir. 20–30 sene öncesinin sınıf stratejileri ile yol alınamıyor. Alınamadıkça sınıftan kaçış yaşanıyor. Teorik olarak değil ama pratik olarak bu kaçış uç sınırlarına ulaşmıştır. Türkiye’nin işçi havzalarının hiç birinde solun bir ağırlığı kalmamıştır. Sınıftan bu yalıtılma hali solun krizinin en önemli etkenidir. Dolayısıyla sınıfa gidişin yolları açılamadan krizden çıkış şansımız yoktur. “Dili daha da politikleştirelim, varolan sendikalar tüm işçi sınıfına sahip çıkarsa bir şeyler olabilir” önerileri gerçekçi değildir. Dilek kipinde yapılan önermelerdense kendi deneyimlerimizden, yapabileceklerimizden yola çıkmamız yaratıcı sonuçlar verebilir. Sanki dinleyen varmış gibi sendikal bürokrasiye yapılan önerilerin hiçbir karşılığı olması mümkün değildir.  Ama sınıfla bütünleşen, güvenini kazanan, sınıfın kendini ifade kanallarını açık tutabilen bağımsız sendikalar toplumsal meselelerde çok daha net tutumlar alabilecektir. Solun kendi durduğu noktadan sınıfı algılaması mümkün değildir, yapılan önerilerin hep biraz havada kalması bundandır. Sınıfın doğasını bilen, çözümleyebilen kadro sayısı çok sınırlıdır.  Sayfalarca analiz yapılmakta fakat çözüm için birkaç uygulanabilir öneri dahi formüle edilememektedir. Çözümü ancak sınıfa gitme konusunda ısrarcı olanlar bulacaktır.Adil ve özgür bir gelecek için yaşamlarını sınıfın örgütlenmesi için seferber eden tüm dostlara ve yoldaşlara selam olsun!     



[1] Tabii sınıfın yapısına bakmak yanında sermayenin durumuna da bakmak gereklidir. Sermayenin akışkanlığı ve küresel rekabet koşullarında aldığı tutum, yoğunlaşma ve merkezileşme ilişkileri önemli olsa da burada bunlara da değinemiyoruz.   

[2] YOL Siyasi Dergi, Sayı 6, Nisan 1997

[3] Bizim kullandığımıza benzer bir sınıflama Adaman, Buğra , İnsel tarafından sendikalı, sendikasız sigortalı, sigortasız sendikasız biçiminde yapılmıştır. Bkz. Fikret Adaman, Ayşe Buğra, Ahmet İnsel, “Türkiye’de Farklı İşçi Dünyaları ve Sendikaların Toplumsal Konumu”, Birikim, Sayı 217, Mayıs 2007

[4] Mehmet Yılmazer, Kapitalizmde Yapısal Dönüşüm, s.457, Alaz Yayıncılık, Şubat 2007  

 

xosotin chelseathông tin chuyển nhượngcâu lạc bộ bóng đá arsenalbóng đá atalantabundesligacầu thủ haalandUEFAevertonfutebol ao vivofutemaxmulticanaisonbetbóng đá world cupbóng đá inter milantin juventusbenzemala ligaclb leicester cityMUman citymessi lionelsalahnapolineymarpsgronaldoserie atottenhamvalenciaAS ROMALeverkusenac milanmbappenapolinewcastleaston villaliverpoolfa cupreal madridpremier leagueAjaxbao bong da247EPLbarcelonabournemouthaff cupasean footballbên lề sân cỏbáo bóng đá mớibóng đá cúp thế giớitin bóng đá ViệtUEFAbáo bóng đá việt namHuyền thoại bóng đágiải ngoại hạng anhSeagametap chi bong da the gioitin bong da lutrận đấu hôm nayviệt nam bóng đátin nong bong daBóng đá nữthể thao 7m24h bóng đábóng đá hôm naythe thao ngoai hang anhtin nhanh bóng đáphòng thay đồ bóng đábóng đá phủikèo nhà cái onbetbóng đá lu 2thông tin phòng thay đồthe thao vuaapp đánh lô đềdudoanxosoxổ số giải đặc biệthôm nay xổ sốkèo đẹp hôm nayketquaxosokq xskqxsmnsoi cầu ba miềnsoi cau thong kesxkt hôm naythế giới xổ sốxổ số 24hxo.soxoso3mienxo so ba mienxoso dac bietxosodientoanxổ số dự đoánvé số chiều xổxoso ket quaxosokienthietxoso kq hôm nayxoso ktxổ số megaxổ số mới nhất hôm nayxoso truc tiepxoso ViệtSX3MIENxs dự đoánxs mien bac hom nayxs miên namxsmientrungxsmn thu 7con số may mắn hôm nayKQXS 3 miền Bắc Trung Nam Nhanhdự đoán xổ số 3 miềndò vé sốdu doan xo so hom nayket qua xo xoket qua xo so.vntrúng thưởng xo sokq xoso trực tiếpket qua xskqxs 247số miền nams0x0 mienbacxosobamien hôm naysố đẹp hôm naysố đẹp trực tuyếnnuôi số đẹpxo so hom quaxoso ketquaxstruc tiep hom nayxổ số kiến thiết trực tiếpxổ số kq hôm nayso xo kq trực tuyenkết quả xổ số miền bắc trực tiếpxo so miền namxổ số miền nam trực tiếptrực tiếp xổ số hôm nayket wa xsKQ XOSOxoso onlinexo so truc tiep hom nayxsttso mien bac trong ngàyKQXS3Msố so mien bacdu doan xo so onlinedu doan cau loxổ số kenokqxs vnKQXOSOKQXS hôm naytrực tiếp kết quả xổ số ba miềncap lo dep nhat hom naysoi cầu chuẩn hôm nayso ket qua xo soXem kết quả xổ số nhanh nhấtSX3MIENXSMB chủ nhậtKQXSMNkết quả mở giải trực tuyếnGiờ vàng chốt số OnlineĐánh Đề Con Gìdò số miền namdò vé số hôm nayso mo so debach thủ lô đẹp nhất hôm naycầu đề hôm naykết quả xổ số kiến thiết toàn quốccau dep 88xsmb rong bach kimket qua xs 2023dự đoán xổ số hàng ngàyBạch thủ đề miền BắcSoi Cầu MB thần tàisoi cau vip 247soi cầu tốtsoi cầu miễn phísoi cau mb vipxsmb hom nayxs vietlottxsmn hôm naycầu lô đẹpthống kê lô kép xổ số miền Bắcquay thử xsmnxổ số thần tàiQuay thử XSMTxổ số chiều nayxo so mien nam hom nayweb đánh lô đề trực tuyến uy tínKQXS hôm nayxsmb ngày hôm nayXSMT chủ nhậtxổ số Power 6/55KQXS A trúng roycao thủ chốt sốbảng xổ số đặc biệtsoi cầu 247 vipsoi cầu wap 666Soi cầu miễn phí 888 VIPSoi Cau Chuan MBđộc thủ desố miền bắcthần tài cho sốKết quả xổ số thần tàiXem trực tiếp xổ sốXIN SỐ THẦN TÀI THỔ ĐỊACầu lô số đẹplô đẹp vip 24hsoi cầu miễn phí 888xổ số kiến thiết chiều nayXSMN thứ 7 hàng tuầnKết quả Xổ số Hồ Chí Minhnhà cái xổ số Việt NamXổ Số Đại PhátXổ số mới nhất Hôm Nayso xo mb hom nayxxmb88quay thu mbXo so Minh ChinhXS Minh Ngọc trực tiếp hôm nayXSMN 88XSTDxs than taixổ số UY TIN NHẤTxs vietlott 88SOI CẦU SIÊU CHUẨNSoiCauVietlô đẹp hôm nay vipket qua so xo hom naykqxsmb 30 ngàydự đoán xổ số 3 miềnSoi cầu 3 càng chuẩn xácbạch thủ lônuoi lo chuanbắt lô chuẩn theo ngàykq xo-solô 3 càngnuôi lô đề siêu vipcầu Lô Xiên XSMBđề về bao nhiêuSoi cầu x3xổ số kiến thiết ngày hôm nayquay thử xsmttruc tiep kết quả sxmntrực tiếp miền bắckết quả xổ số chấm vnbảng xs đặc biệt năm 2023soi cau xsmbxổ số hà nội hôm naysxmtxsmt hôm nayxs truc tiep mbketqua xo so onlinekqxs onlinexo số hôm nayXS3MTin xs hôm nayxsmn thu2XSMN hom nayxổ số miền bắc trực tiếp hôm naySO XOxsmbsxmn hôm nay188betlink188 xo sosoi cầu vip 88lô tô việtsoi lô việtXS247xs ba miềnchốt lô đẹp nhất hôm naychốt số xsmbCHƠI LÔ TÔsoi cau mn hom naychốt lô chuẩndu doan sxmtdự đoán xổ số onlinerồng bạch kim chốt 3 càng miễn phí hôm naythống kê lô gan miền bắcdàn đề lôCầu Kèo Đặc Biệtchốt cầu may mắnkết quả xổ số miền bắc hômSoi cầu vàng 777thẻ bài onlinedu doan mn 888soi cầu miền nam vipsoi cầu mt vipdàn de hôm nay7 cao thủ chốt sốsoi cau mien phi 7777 cao thủ chốt số nức tiếng3 càng miền bắcrồng bạch kim 777dàn de bất bạion newsddxsmn188betw88w88789bettf88sin88suvipsunwintf88five8812betsv88vn88Top 10 nhà cái uy tínsky88iwinlucky88nhacaisin88oxbetm88vn88w88789betiwinf8betrio66rio66lucky88oxbetvn88188bet789betMay-88five88one88sin88bk88xbetoxbetMU88188BETSV88RIO66ONBET88188betM88M88SV88Jun-68Jun-88one88iwinv9betw388OXBETw388w388onbetonbetonbetonbet88onbet88onbet88onbet88onbetonbetonbetonbetqh88mu88Nhà cái uy tínpog79vp777vp777vipbetvipbetuk88uk88typhu88typhu88tk88tk88sm66sm66me88me888live8live8livesm66me88win798livesm66me88win79pog79pog79vp777vp777uk88uk88tk88tk88luck8luck8kingbet86kingbet86k188k188hr99hr99123b8xbetvnvipbetsv66zbettaisunwin-vntyphu88vn138vwinvwinvi68ee881xbetrio66zbetvn138i9betvipfi88clubcf68onbet88ee88typhu88onbetonbetkhuyenmai12bet-moblie12betmoblietaimienphi247vi68clupcf68clupvipbeti9betqh88onb123onbefsoi cầunổ hũbắn cáđá gàđá gàgame bàicasinosoi cầuxóc đĩagame bàigiải mã giấc mơbầu cuaslot gamecasinonổ hủdàn đềBắn cácasinodàn đềnổ hũtài xỉuslot gamecasinobắn cáđá gàgame bàithể thaogame bàisoi cầukqsssoi cầucờ tướngbắn cágame bàixóc đĩaAG百家乐AG百家乐AG真人AG真人爱游戏华体会华体会im体育kok体育开云体育开云体育开云体育乐鱼体育乐鱼体育欧宝体育ob体育亚博体育亚博体育亚博体育亚博体育亚博体育亚博体育开云体育开云体育棋牌棋牌沙巴体育买球平台新葡京娱乐开云体育mu88qh88
Share:
prev post next post

Leave a Comment Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Son Yazılar

  • Onurlu barış seçeneği tarihî bir fırsattır!
  • Faşizme kaybettirecek olan nerede olursa olsun güçlü ve birleşik 1 Mayıs’tır
  • Ermeni halkının acılarını unutmuyoruz
  • Geçmiş olsun İstanbul
  • Faşizme karşı omuz omuza, Newroz alanlarına!

Son yorumlar

  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Trump Üçüncü Dünya Savaşına mı Hazırlanıyor? – Mehmet YILMAZER | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Tegucigalpa Dersleri | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için 2019 Savaşları | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Demokrasiyi Boğan Anti-Amerikancılık – M. Sinan MERT | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Eksen Kaymasında Son Durum – Mehmet YILMAZER | SODAP

Categories

Recent Posts

  • Onurlu barış seçeneği tarihî bir fırsattır!

    Mayıs 13, 2025
  • Faşizme kaybettirecek olan nerede olursa olsun

    Nisan 24, 2025
  • Ermeni halkının acılarını unutmuyoruz

    Nisan 24, 2025

Archives

SODAP

Sosyalist Dayanışma Platformu

Twitter Facebook Instagram Youtube

Copyleft © 2021