Kasım ayının önemli olaylarından biri de ABD Devlet Başkanı Trump’ın Doğu ve Güney Asya gezisiydi. Trump; Japonya, Güney Kore, Çin, Vietnam ve Filipinler’e gitti ve resmi görüşmelerde bulundu. Ayrıca bölgenin diğer iki önemli ülkesi Hindistan ve Avustralya devlet başkanları ile de görüştü. Bölgedeki diğer ülke liderleri ile de ASEAN (Güney Doğu Asya Ülkeleri Kurumu) ve APEC (Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği) gibi iki büyük ittifak toplantısında bir araya geldi. Güney Asya’daki bu ülkeleri düşünürsek yalnız ABD değil tüm dünya açısından önemli bir 11 günlük resmi geziydi.
Trump ülkesine dönüşte geziyi “büyük başarı” ve “tarihi” olarak ilan etti. Belki de doğru olabilir çünkü buralarda çok güzel ağırlandı. Hatta Pekin Havaalanı’nda kendisine özel kırmızıların kırmızısı bir halı serildi. Yasak kentte 1949’dan beri ilk kez bir devlet başkanı yemek yedi. Bir zamanlar arası açık olan Filipinler lideri Dutarte Trump’a yemekte aşk şarkıları söyledi. Trump “Çok güzel insanlar tanıdım ve dostlar edindim.” dedi. Doğrudur çünkü ağırlamalar şovdan hoşlanan Trump’ın bu tutkusuna uygun yapıldı.
Oysa ciddi basında Trump gezisi tam bir başarısızlık ve “başkanın bir tatili” olarak değerlendirildi. Hatta ABD’nin bölgede çıkarlarına “zarar verici” olduğu yazıldı. Ziyaret sonrası “ABD değil Çin daha önemli ülke oldu” diye yorumlandı. Silah tekelleri ateş püskürdüler.
En önemli konu şüphesiz Çin idi. Ay başında yapılan ÇKP 19. Kongresi’nde çok önemli kararlar alınmış ve bölge ülkelerinin ötesinde ta Avrupa Birliği ve Afrika’ya kadar uzanan ülkeleri kendi çıkarları etrafında birleştirme amacı güden Bir Yol Bir Kemer Girişimi kabul edilmişti. Çin dünya ülkeleri ile olan siyasi, ekonomik bağlarını arttıracaktı. Hem de sistem olarak artık kapitalist yoldan sola doğru kayacak ve Çin usulü sosyalizmi 2050 yılına kadar kuracaktı. Yani ABD’ye sistem olarak da alternatifti. Bu yetmezmiş gibi para birimi yuanı da dolara meydan okuyordu. Artık diğer ülkelerle dolar değil yuan üzerinden ticaret yapmaya başlayacaktı. Parasını altın ile güvence altına alacaktı. Sonuçta ABD’nin dünya liderliğine karşı bir duruş içindeydi. Trump bu meydan okumalara karşı ne yapacaktı?
Daha başkanlık seçimlerinde Çin ile olan 350 milyar dolarlık ticaret açığından yakınan ve bu ülke ile ilişkilerini yeniden gözden geçireceğini söyleyen Trump sadece 250 milyar dolarlık bir anlaşma ile yetindi. Ki bunun çok eskilerden planlanmış bir anlaşma olduğu biliniyordu. Ne ABD şirketlerine özel yetkiler tanındı ne de finans konusunda tavizler verildi. Trump ÇKP lideri Xi ile güzel dostluk pozları verdi.
Ya komşu ülkeleri Çin’e karşı bir ittifakta birliştirme konusunda nasıl bir gelişme sağlandı? Sıfıra sıfır elde var sıfır. Japonya ve Güney Kore Çin’e karşı örgütlenemedi. İki ülkede Çin ile olan ticari ilişkilerinden vazgeçmek niyetinde değillerdi. İkisinin de Çin ile fazlası vardı. Hatta Güney Kore liderinin Kuzey Kore ile yeni diplomatik ilişkiler kurma niyetinde olduğu söylenmeye başlandı. ABD-Japonya arasındaki ticaret açığı konusunda da bir gelişme sağlanamadı.
Elbette bütün bölge ülkeleri Kuzey Kore ile sürtüşmenin tırmandırılmasına ve onun nükleer silah çalışmalarına karşıydılar. Çin bu konuda bir heyet gönderme sözü verdi ve bu yazıyı yazdığımız sıralar Xi’nin özel olarak görevlendirdiği bir heyet bu ülkeye gitti.
Vietnam ve Çin arasında Güney Çin Denizi konusunda sürtüşme vardır. Trump bu konuda iki ülke arasında arabulucu olabileceğini açıkladı. Arabulucu olabilecek en son kişinin Trump olabileceği söylentileri ortalığa yayıldı. Trump’ın en azından Vietnam’ı kendi saflarına daha çok çekebileceği söylendi. Hatta gezisi sırasında hiçbir silah satamamasından çok sıkıntılı olan Trump’ın rivayete göre Vietnam liderine “En azından birkaç F-15 savaş uçağımızdan alın, bunlar çok öldürücüdür.” dediği söyleniyor. İki ülke arasındaki en düşük seviyedeki ilişki olduğu gibi kaldı. Oysa aynı süre içinde Vietnam lideri, Çin lideri Xi ile toplandı. İki ülke Komünist Parti başkanları birbirlerini ziyaret ettiler ve aralarındaki sorunları kardeşçe, barış içinde ve iki tarafın çıkarlarına saygı duyarak çözecekleri konusunda anlaştılar.
Trump bölgenin Çin’in güçlenmesinden rahatsızlık duyan iki ülkesi Hindistan ve Avustralya liderleri ile tek tek görüştü. Ama bundan da dişe dokunur bir sonuç çıkmadı. Gezisi boyunca sürekli olarak ülkelerin şikayetlerini dinledi. Ve de sorunun kaynağı olarak kendisinden önceki başkan Obama’ı gösterdi. “Düzeltiriz” diye boş boş laflar etti.
Obama Çin’e karşı bir Trans Pasifik Paktı (TTP) kurmuştu. Doğu ve Güney Asya ülkelerini ekonomik ve siyasi olarak birleştirmek için hatta buna bir de NATO gibi bir askeri örgütlenme eklemek istiyordu. Oysa Trump iktidara gelir gelmez “bu bizim işimize yaramıyor” bahanesi ile paktan çıkmıştı. “Biz her ülke ile ikili ilişki kurmak istiyoruz.” demişti.
İşte Trump Güney Asya’da iken bu ülkeler ABD’siz toplantı yaptılar. Trump’ın istediği gibi ikili ilişkilerin güçlü ülkenin çıkarına olduğunu ve TTP içinde çok uluslu anlaşmalar çerçevesinde ilişki kurmanın daha çıkarlarına olduğu sinyali verdiler.
Trump’ın gezisinde ABD’nin bölge ile ilgili özel bir ufku, özel bir planı olmadığı ortaya çıktı. Trumplı ABD’ye kimse güven ile bakmıyor. Onunla anlaşma imzalamaktan çekiniyor. Gezisi sırasında büyük halk protestolarıyla karşılaştı. Trump Amerika’sına güven bölgede kalmamıştır. Aksine Çin bölgenin parlayan yıldızıdır. O çok uluslu ilişkilerden yana, ülkelerin iç işlerine karışmayan, zayıfı ezmeyen, ilişkileri uzun dönemli tutmaya çalışan bir ülke olarak görülüyor. Kapitalist çıkarlar içinde olanlar korksa bile ABD’nin ipiyle kuyuya inmeye çekince büyüktür. Çin’in yeni projesi Bir Yol Bir Kemer Girişimi bölge ülkeleri açısından daha çekici gelmektedir. Bu nedenlerle de kimse Hindistan’ı, Japonya’sı dahil Çin’e karşı ABD ile bir ittifak içine girmek yerine mesafeli durmayı yeğliyor.
ABD’nin yalnızlığı giderek artıyor. Orta-Doğu’dan Doğu Asya’ya, Latin Amerika’dan Avrupa’sına kadar çok yerde ABD ittifaklarını kaybediyor. Son Trump gezisi bunu daha da ortaya çıkarttı. Ve şu soruları sordurtmaya başladı: ABD bu bölgede de “en büyük” olma titrini kaybetmeye nasıl bir reaksiyon gösterecektir? Kimilerine göre silahlarını konuşturmaya kalkışacaktır. Son askeri bütçesi de bunun bir kanıtı olabilir. Yani Trump gezisinin sonucu yeni bir dünya savaşı olabilir, deniyor.
[button link=”https://www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]