Dünyanın en baskıcı 10 ülkesi arasında olan Suudi Krallığı birbiri ardından ilginç politik oyunlar sahneliyor. İçlerinde ünlü Şii adamı Nimr El Nimr’inde bulunduğu 47 kişinin idam edilmesi sahneye konulan son oyun oldu.
Suudi Krallığı, bölgede İran’ın giderek güçlenmesine karşı, uzun süredir kendini koruma ihtiyacı hissediyor. Irak savaşı Şii İran’ı güçlendirdi. Buna karşı Krallık, önce El-Kaide şimdi de IŞİD Sünnilerine destek verdi. Amacı İran dostu olan Esad’ı devirmekti. Ama şimdi Ocak ayı sonlarında Cenevre’de taraflar masa etrafında toplanacaklar. Bu görüşmelere Suudilerin tüm karşı koymasına rağmen İran da davetlidir. Bunun Suudilerin yenilmesi anlamına geldiği açıktır.
Krallığın diğer bir oyunu Yemen’de İran’ın arkasında olduğunu söylediği Husi Şiilerine savaş açmak oldu. Hatta onlara karşı da bir İslam Koalisyonu kurdu. Bu koalisyon Yemen’de katliamlar yaptı. Şimdiye kadar 6000 sivil öldürüldü, 100 tane hastane bombalandı. İnsanlar aç susuz ölüme terk edildiler. BM İnsan Hakları Komisyonu bile bu vahşet karşısında Suudi Arabistan’ı uyardı. Ocak ayı içinde BM aracılığı ile Yemen barışı için masaya oturulacak. Suudiler Yemen olayında da başarı elde edemediler.
Suudilerin en güvendiği konu İran’a ABD ve Batı ambargosu idi. Ama son zamanlarda ABD ve Batı güçlerinin İran ile nükleer anlaşmaya varmaları ve yakın zamanda İran’a ambargonun kaldırılacak olması, Suudilere vurulan en büyük darbe oldu. Her ne kadar ABD onlara güvence verse bile bu konuyu hazmedemiyorlar. Hatta kendileri bile İran ile ilişki geliştirmek zorunda kaldılar. Şimdi idamlar ile bu yolun önünü de bile bile kestiler.
ABD Krallığa hala destek veriyor. Yemen savaşında koalisyon için bol bol füze atıldı. İdamlardan dört gün önce de milyarlarca dolarlık silah satış anlaşması ABD parlamentosunda oylanarak karara bağlandı. Yani ABD, BM’nin Suudilerin silahları insan haklarına aykırı kullanması nedeniyle ona silah satılmaması uyarısına rağmen, Suudilere silah satacaktır. Aslında Suudilerin işlediği tüm uluslar arası suçların ucundan da ABD tutmaktadır. Buna rağmen Suudiler İran karşısında rahatsız olmaktadırlar.
Petrol fiyatlarının dünyada düşmesinin nedeni bilindiği gibi OPEC içinde Suudi Krallığı’nın üretimi kısmaması ile bağlantılıdır. Suudilerin petrol oyununun baş nedeni İran’ı zorda bırakmaktır. Ambargo kalkınca İran’ın eline para geçmesini engelleme uğruna kendi ayaklarına kurşun sıkmayı bile göze alıyorlar. Krallığın petrol gelirleri azalmakla kalmadı, Suriye ve Yemen savaşları ile harcamaları da arttı. Dünya’nın çeşitli yerlerindeki 700 milyar dolarlık fonlarını kullanıyorlar ve daha ne kadar bu durum devam edecek bilinmiyor. IMF, Suudilerin böyle gittiği takdirde ekonomik bir darboğaza gireceği uyarısını yaptı. Suudiler de ülkelerinde kemer sıkma politikaları uygulamaya başladılar. Elektrik, gaz ve suya yapılan sübvansiyonları kaldırıp zam yaptılar. Ayrıca halka dağıttıkları çeşitli sosyal yardımları da kaldırdılar ya da kıstılar. Bedel halklara ödetiliyor. Ayaklanmalara karşı da daha önce ayaklandığı için tutuklanan 47 kişinin idam edilmesi bir rastlantı değildir. Kemer sıkmaların yol açacağı yeni baharlara karşı önlem alınıyor. Halklara gözdağı veriliyor. İdam öncesinde ulusal güvenlik önlemleri sıkılaştırıldı. Yani bu idamlar tam olarak bilinmeyen içerideki olaylarla da bağlantılıdır. Bahar ayaklanmasında ön saflarda olan Şiiler idam edildiler.
Rusya’nın Suriye ve İran saflarına katılması da Suudilere bir darbedir. Esad’ın yanında Rusya IŞİD’i bombalamaya başlayınca, ABD’nin bölgede IŞİD’i vurur gibi yapıp vurmaması oyunu mecburen sona erdi. ABD’nin Suudi ve Türkiye desteği darbelendi. ABD çaresiz Suriye konusunda Rusya ile ortaklaşma zorunda kaldı. Yoksa ya ikiyüzlülüğü ya da askeri beceriksizliği ortaya çıkacaktı. Şimdi akla gelen soru şudur: “Acaba Krallığın ünlü Şii liderini öldürerek Sünni ve Şii ayrımını körüklemesi, iki süper gücün bölgede karşı karşıya gelmesini zorlamak için sahneye konulan yeni bir oyun mudur?” Göreceğiz. Olayın bölgede saflaşmayı arttıracağı, daha içinden çıkılmaz karışık bir duruma getireceği açıktır. Suudiler bu karışıklıktan krallıklarını kurtaracaklarını düşünüyorlar olsa gerek.
Öte yandan Suudilerin bölgedeki diğer destekçisi Türkiye’dir, ama onun da Suriye Kürtlerinin Fırat’ın batısına geçmesi ve kendi sınırları içinde Kürtlerle yürüttüğü kent savaşlarından başını kaşıyacak vakti yoktur. Krallığa şu anda destek olamayacaktır.
Diğer bir faktör de Çin’dir. Çin son zamanlara kadar Suudilerle arasını bozmamaya çalıştı. Ancak ülkesinde yaşayan Uygur Türklerinin IŞİD’e örgütlenmesi ve Suudilerin buna maddi desteğinden büyük rahatsızlık duymaya başladı. Terörün kendi ülkesine kaymasını engellemeye çalışıyor. O nedenle Çin’de Suudilerden uzaklaşıp İran saflarına doğru kaymaktadır. Petrol ithalatını Suudilerden Rusya’ya kaydırdılar. İkinci sırada da İran geliyor. Sanki Suudilerin aldıkları silah miktarı ile petrol alışı dengelenmeye çalışılıyor.
Yani Suudiler giderek yalnızlaşıyorlar. En baş “dostları” ABD bile artık eskisi kadar açıktan onu destekleyip pisliklerini örtemiyor. Bölgede gelişen halk hareketleri krallığı her gün biraz daha tehdit ediyor. Bu durumda da Suudiler çırpındıkça çırpınıyor ve köksüz dallara tutunma mücadelesi veriyorlar. Ama bu çırpınışın onları ölümlerine götüreceğini, ABD’nin bile artık onları koruyamayacağını tahmin etmek zor olmasa gerektir. İran liderinin dediği gibi Şii liderinin intikamını Tanrı almasa bile halklar alacaktır.
[button link=”http://www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]