Suriye’deki son gelişmeler bölgede yeni bir güçler tablosunun ortaya çıkmakta olduğunu gösteriyor. Rusya’nın hamlesi pek çok yoruma yol açtı ve beklenmeyen bir gelişme gibi yorumlanıyor. Oysa hem Rusya hem de İran baştan beri kararlı bir şekilde Esad yönetiminin arkasında durdular. Buna karşılık ABD ve Batı ittifakı ilk yılların ateşli atılımları yerinde saymaya başlayınca stratejik hedeflerini kaybettiler. ABD’nin IŞİD’e karşı oluşturduğu koalisyonun da adımları etkili olmayınca Rusya için adım atma zamanı gelmiş oldu.
Rusya tam kritik bir eşikte pozisyonunu değiştirip güçlendiriyor. ABD ve Batı’lı güçlerin Suriye operasyonları beklenen sonuçları yaratmadı. Artık Esad’a karşı etkili bir muhalefet merkezi kalmadı. Öte yandan “eğit-donat” planı tam anlamıyla iflas etti. Bunu ABD açıkça kabul ediyor. Ankara bu yolla Cerablus-Afrin arasına Türkmenleri yerleştirmek gibi bir kurnazlık yapabileceğini düşünmüştü; bir kez daha köylü kurnazlığının bedelini ödüyor.
Esad karşıtlarının etki güçlerinin asgari noktaya indiği, ancak Şam’ın da oldukça yorulduğu, kendi güçlerini yenilemekte zorluk çektiği kritik momentte Rusya devreye girmiştir. Öyle bir süreçten geçiliyor ki Rusya bu adımı İran’la anlayış birliği içinde yapıyor, hatta bazı haberler doğru ise Çin de bu adımı desteklemektedir. Fakat aynı zamanda bütün stratejileri boşa düşen ABD ve AB de Rusya’nın bu ölçüde devreye girmesine karşı çıkmayıp, kilitlenmenin çözümünde Rusya’nın rol oynayabileceğini düşünüyor.
Rusya’nın Suriye’deki konumunu güçlendirme hamlesini sadece Şam açısından değerlendirmek hatalı olur. Yaşananlar Arap isyanlarından sonra cehenneme dönen Ortadoğu bölgesinde tümüyle yeni bir güçler dengesinin kuruluş sancıları olarak da yorumlanabilir. Bu kapsamdan bakıldığında olayın Rusya’nın gücünü aşabileceği sorusu ister istemez akla gelmektedir.
Sovyetler Birliği’nin yıkılışının içinden doğan Rusya, eski hatalarını tekrarlamamakta kararlı görünüyor. Moskova, ne Gürcistan’ın güney Osetya’ya saldırısı; ne de Ukranya savaşı ve Kırım’ı yeniden Rusya topraklarına katması sırasında kendini yoran uzun süreli gerilimlere girmedi. Büyük bir hızla sorunları kendisi açısından çözüp uygun bir konuma çekildi. Sovyetler Birliği, stratejik gerekleri çok aşan silahlanma yarışı ve Afganistan müdahalesiyle büyük yüklerin altına girerek kendi çöküşünü hazırlamıştı.
Rusya Şam’a doğru yola çıkarken insanın aklına kaçınılmaz bir şekilde “burası Ortadoğu” deyişi geliyor. Bu batağa adım atmanın her zaman bir bedeli olmuştur. Bakalım Moskova, Güney Osetya ve Kırım olaylarındaki gibi ustaca ve çevik davranma yeteneğini Ortadoğu bataklığında gösterebilecek mi? Bu sorunun cevabını gelişmelere bırakıp, Suriye’deki yeni oluşan güçler dengesine gelelim.
Yeni tabloda Suriye’de stratejik olarak hesaba katılabilecek üç güç kalmıştır. Esad yönetimi; IŞİD ve bazı destekçileri; PYD ve Rojava kanton yönetimleri. Mevcut saflaşmada hem Esad yönetimi hem de PYD, IŞİD’e karşı konumlanmıştır. Başka bir deyişle IŞİD’e karşı ABD ve Rusya aynı saflarda görünüyor. Güçlerin dizilişinden önümüzdeki günlerin ne ölçüde kritik olacağı hemen anlaşılabilir.
En lanetli rollere soyunmuş IŞİD’in bu güçler tablosunda hemen tasfiye edilebileceğini düşünmek hem politikadan bir şey anlamamak; hem de Ortadoğu’nun politika labirentlerini kavramamak olur. Suriye’deki güçler hangi yollardan nasıl bir uzlaşmaya giderler bunu bugünden bilemeyiz. Ancak Suriye iç savaşının bu yeni aşamasında ABD ve AB, Rusya ve İran’ı mümkün olduğunca yormak için elinden geleni yapacaktır.
Bölgede yeni güçler tablosu çok sancılı bir yoldan yürünerek kurulacak. Bu yolda PYD bugüne kadar karşılaşmadığı ölçüde risklerle yüz yüze kalabilir. Büyük imkanların açığa çıkabileceği ve büyük risklerle yarışacağı bir sürece giriliyor.
Bu tabloda Ankara baş aktör heveslerinden zavallı bir seyirci durumuna düşmüştür. İki önemli güçten birisinin, Rusya destekli Esad yönetimi veya ABD destekli PYD’nin güçlenmesi Ankara için kabus anlamına geliyor. Bu kabustan çıkmanın tek yolu IŞİD’in güçlendirilmesidir. Fakat Ankara’nın ne bunu yapacak gücü vardır ne de bu yola girebilir, eli kolu İncirlik uzlaşmasıyla bağlanmıştır.
Erdoğan, Rusya dönüşü yarım ağızla “geçiş sürecinde Esed’le yürünebilir” demişti. Sahada etkin olmaya soyunmaktan tribünde seyirci konumuna düşmenin Ankara için seçim sürecinde ağır bedelleri olacaktır. Savaş isteyen Saray, Suriye’deki yeni savaşa seyirci kalacak! Bu durum Türkiye için hayırlı, ama Saray için felaket sonuçlar doğurabilir.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]