Son Haftanın Panoraması
M. Sinan MERT
12 Kasım 2010
Hayrünnisa Gül’ün İngiltere’den yaptığı “İlköğretimde türban cehalettir” açıklamasına Başbakan’ın verdiği karşılık, AKP’nin Haziran 2011 seçimlerine kadarki taktiğini de açık etti. AKP, yine dindarlar-din karşıtları ikileminden yararlanmaya çalışacak. “Yasa yapılırken Diyanet’ten fikir istenmesi laikliğe aykırıdır” diyen Ali Bardakoğlu’na apar topar Diyanet Başkanlığı’ndan el çektirilmesi de bu tercihin bir sonucu olarak okunmalı. Erdoğan, sanki belli kesimleri “laiklik elden gidiyor” diye alarm halinde bırakmayı tercih ediyor. Şimdiye kadar buradan gerçekten çok ekmek yediler. Referandumda elde ettikleri başarıda da “Oylanan dindarlıktır” propagandasının önemli bir etkisi olduğu görülüyor. Böylece AKP türban meselesini tam anlamıyla çözmeden bırakacak, ortada büyük bir sorun var havası korunacak, “dindarların mağdur edilmesi” edebiyatıyla oylar toplanacak. Zamlar, HES’ler, sağlıkta ve eğitimde ticarileşme hiç konuşulmayacak, kriz sonrası aşırı çalışmanın bir norm haline gelmesini dert edenlere meczup gözüyle bakılacak.
Kürt meselesinde ise bıçak sırtı denge durumu devam ediyor. Taksim saldırısının Kandil tarafından da eleştirilmesi üzerine Kürt Cephesi’nden “bu iş bu sefer çözülüyor” mealli açıklamalar ardı ardına ve temsil yeteneği çok yüksek isimlerden geldi. Fakat sonrasında yen Kandil’den gelen açıklamalarla bu konuda bir balans ayarı yapılma ihtiyacı duyuldu. Süreç ile ilgili aşırı bir iyimserliğin gelişmesinin her kesim açısından yaratacağı zaaflar büyük. Gerçekten de Cemil Çiçek’in açıklamalarında doğrudan Sri Lanka’ya referans verilmesi, devletin kafasında kırk tilkinin dolaştığının ispatıdır. Bu tilkilere karşı Kürt hareketi bilinçli bir davranış içinde gözüküyor. Ne çok büyük bir iyimserlik ne de sürece taş koymacı bir tavır makul tutumlar değil. Fakat meselenin nereye doğru evrileceği hala açık uçluluğunu koruyor. Bu kış bu yüzden herkes açısından çok zor geçecek. KCK Davasındaki tıkanma da bu zorluğun açık bir işareti.
CHP’de Kılıçdaroğlu’nun “dansöz” tavrına yol açan yapı kısmen dönüşüme uğradı. Sav’ın desteğini alarak Baykal’ı indiren Kılıçdaroğlu bu sefer Baykal ile Sav’ı vurdu. Fakat CHP’nin handikapları çok büyüktür. Çok ikna edici ve radikal bir çıkış yapamazlarsa CHP için pek de AKP’yi zorlama ihtimali gözükmüyor. Fakat bu dönemde AKP’nin sola daha fazla ilişkilenmeye çalışacağı gözüküyor. Bu durum bazı arkadaşların gözünde ciddi kamaşmalara yol açabilir. Tabi bir de CHP’deki değişime üzülen, “ah bunlar da dinci liberal oldu” diye iç geçirip Baykal’lı militan günlere özlem duyan solcu arkadaşlarımız var ki bunlara Allah selamet versin demekten başka bir şey bulamıyoruz.
Bizim cenahta ise Dayanışmaevleri’nin metrobüs zamları ile ilgili eylemi, insanca yaşam mücadelesinin nasıl militanca geliştirilebileceğine dair bir prototip ortaya koydu. Linçlerin konuşulduğu bir dönemde etraftaki insanların militanca destek verebildiği bir eylem gerçekleştirildi. Nasıl bir çizgiden yürünürse toplumdan teveccüh elde edilebileceğinin çok açık bir ifadesi ortaya kondu. Eğer sol ve Kürt hareketi birlikte İnsanca Yaşam Mücadelesi’nin arkasına yığınak yapabilirse nasıl sonuçlar ortaya çıkarılabileceğinin işaret fişeği ateşlenmiş oldu. Gerilim noktasına iğneyi batırdığınızda ne gibi sonuçların ortalığa dökülebileceği gözlendi. Kürt dostlarımız eğer gerçekten Türkiye Solu ile bir stratejik ittifakın sağlıklı kazanımların güvencesi olabileceğini düşünüyorlarsa ki bence bu tespit doğrudur, özgürlük ve eşitlik mücadelesini dengeli bir biçimde verebilecek, Kürt hareketinden daha geniş bir hareketin ifadesi olabilecek bir işbirliğini hedeflemeliler. Biz de böylesi bir mücadele dayanışmasına nefes nefese destek vermeye hazır olmalıyız. 3. Cephenin somut karşılığı burada olgunlaşabilir.