SODAP: “Boykot Cephesi Üçüncü Cepheye Dönüşmeli!”
Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP), 12 Eylül Referandumunun ardından 14 Eylül 2010 tarihinde bir değerlendirme yayınladı. Değerlendirme şöyle:
Boykot Cephesi Üçüncü Cepheye Dönüşmeli!
12 Eylül Referandumu AKP’nin zaferi ile sonuçlandı. Bu zaferle AKP hem yüksek yargı ile yaşadığı sorunu kendi lehine çözdü, hem de 2011 seçimleri öncesi önemli ölçüde güç toparladı. 2009 yerel seçimlerinde aşağı doğru inmeye başlamış olan grafiğini yeniden yükseltti.
Referandumda Evet’in kazanmasıyla, Türkiye’de daha önce defalarca tanık olduğumuz üzere, kof ve riyakârlık dolu “hürriyet” kutlamaları yapılmaya başlandı. Oysa çok kısa bir süre içersinde, “hürriyet kahramanı” AKP’nin kendi iktidarı açısından faydalı görmediği (örneğin seçim barajını düşürmek gibi) demokratikleşme adımlarını asla atmayacağını “yetmez ama evetçilerle” birlikte göreceğiz. Evetçilerin alkışladığı hürriyetin ne çeşit bir hürriyet olduğunu, AKP’nin Kürt halkının iradesi karşısındaki tutumunda izleyeceğiz. AKP ve yandaşları daha şimdiden, referandumu boykot eden yüz binlerce Kürt’ün, korkusundan sandığa gitmediğini söyleyerek bu iradeyi tanımayacağını beyan etmiş oluyorlar. Bu sömürgeci zihniyete göre, Kürtler hakları için ayağa kalktığında ya kandırılmıştır ya da korkutulmuştur, özgür iradeleri asla söz konusu olamaz. Bu sömürgeci zihniyet, şimdi kendisini demokrasi şalı ile örtmeye çalışsa da, AKP’nin ve yandaşlarının her tarafından akıyor.
AKP karşısında kenetlenen CHP-MHP-ordu-yüksek yargı bloku ise halk nezdinde mevcut statükoyu sürdürmeye çalışan güçler olarak görüldüler. AKP’nin değişiklik önerisi karşısında eskiyi savunmaktan öte bir siyasi proje ortaya koymayan bu güçler, halktan bekledikleri itibarı göremediler. Blok içersinde asıl öne çıkan Kılıçdaroğlu ile birlikte yoğun bir kampanya yürüten CHP oldu. CHP referandumda istediği sonucu alamadıysa da AKP’ye karşı oluşan tepkinin adresi olmayı başardı. Oylarını yüzde otuz dolaylarına çıkardığı anlaşılan Kılıçdaroğlu CHP’si için asıl sınav 2011 seçimleri olacaktır. CHP’nin önümüzdeki günlerde katı statükoculuktan daha reformist bir çizgiye kayacağı görülmektedir.
Bu referandumun sosyalistler ve demokrasi güçleri açısından iki önemli kazanımı olmuştur. Birincisi BDP’nin Boykot başarısıdır. Kürdistan’daki başarılı Boykotla Kürt özgürlük hareketinin toplumsal ve siyasal gücü bir kez daha ortaya konulmuştur. Cumhuriyet tarihinde ilk kez boykot yöntemiyle etkili bir siyasi sonuç alınmıştır. Referandumun ardından liberallerin ve İslamcıların BDP’ye küstahça saldırıları Boykot’un sarsıcı başarısından kaynaklanmaktadır. Referandumun oyunbozanı BDP’dir. Ne AKP’nin içi boş özgürlük vaadi ne de devlet kurumlarının rüşvet ve tehdit politikaları Kürdistan’da sökmemiştir.
Referandumun ikinci olumlu sonucu ise MHP’nin yaşadığı bozgundur. Hayırcı sosyalistlerimiz referandumda Hayır oylarını azalttığı için buna üzülürler mi bilmiyoruz ama, MHP’nin yaşadığı bozgun son derece hayırlı bir gelişmedir. Kuşkusuz Türkiye’de faşizm salt MHP’ye has bir gerçeklik değildir, ama yine de MHP’nin yaşadığı bozgun, geniş halk kitlelerinde Kürt sorununda savaşı yükseltmenin bir çözüm olamayacağı duygusunun geliştiğinin göstergesidir. Ve hakkını teslim etmek gerekir ki, bu duyguyu yaratan, Kürt özgürlük hareketinin bir türlü kırılamayan direncidir. Ne devlet zoru, ne AKP’nin “makarna politikası” Diyarbakır surlarında istendiği ölçüde delik açamamıştır.
MHP’yi bozguna uğratan asıl güç, Kürt özgürlük hareketinin kendi deyimiyle 4. Dönemi başlatan gerilla savaşı ve serhıldanlar olmuştur. Kürt özgürlük hareketinin güçlü vuruşları, ulusalcılık ve liberalizmin alıklaştırdığı solcuların ağız birliği ederek iddia ettiği gibi şovenizmi güçlendirmemekte aksine onu geriletmektedir. Şovenizm Kürtler yumruk attığında değil, dayak yediğinde güçlenmektedir. Kürt hareketinin yükselttiği direniş, Türkiyeli geniş halk kesimlerinde savaşın sonuçsuzluğu duygusunu pekiştirmiştir. Halktaki bu eğilimi örgütleme işini ise AKP yapmıştır. Türkiye’deki demokrasi güçlerinin olağanüstü zayıflığı yüzünden halk içersindeki Kürt savaşına son verme eğilimi AKP kanalına akmaktadır. CHP de referandumda yarım yamalak ve kaçamak laflarla bu eğilime oynamış ama geçerken söylenen bu sözler kimseyi inandırmamıştır.
2011 seçimlerinde ana saflaşma AKP ve CHP arasında yaşanacaktır. Sermaye içindeki bölünmeye de tekabül eden bu siyasi saflaşma karşısında sosyalistlerin görevi emekçilerin ve ezilenlerin cephesinin yaratılmasıdır. Bu iki egemen güç odağından birisine yedeklenmemenin tek yolu üçüncü bir odağın inşa edilmesidir. Referandum sürecinde oluşturulan Boykot Cephesi iki kutuplu Türkiye’de üçüncü bir alternatif olarak görünürlük kazanmıştır. Şimdi Boykot Cephesi’ni üçüncü cepheye dönüştürmek için kolları sıvamanın zamanıdır.
Önümüzdeki dönemin temel tartışma başlıkları yeni bir Anayasa ve Kürt sorunu olacaktır. Üçüncü Cephe, yeni demokratik bir anayasanın yapılması ve Kürt sorununun demokratik çözümü için mücadele edecektir. Bu mücadeleyi etkin bir şekilde yürütebildiğimiz oranda, Kürt halkının özgürlük ve eşitlik sorununu, Türkiyeli emekçilerin, yoksulların, kadınların, Alevilerin, gençlerin eşitlik ve özgürlük sorunu ile birleştirmiş olacağız.
14.09.2010
SODAP
Sosyalist Dayanışma Platformu