SODAP: “Eşitlik, Kardeşlik ve Özgürlükte Israr, Tarihsel Görevimizdir!”
Sosyalist Dayanışma Platformu, yaşanan politik gelişmelerle ilgili olarak 11 Aralık Cuma günü bir açıklama yayınladı. Açıklama şöyle:
Eşitlik, Kardeşlik ve Özgürlükte Israr, Tarihsel Görevimizdir!
“Kürt Açılımı”ndan “Demokratik Açılım”a, oradan “Milli Birlik Projesi”ne. Ne isim verilirse verilsin gelinen nokta yine aynı: “İnkâr, imha, Türk ve Kürt gençlerinin akan kanları, anaların dinmeyen feryatları… Bu noktaya nasıl geldik yine? Ve buradan ötesi olmayacak mı? Var olanın var olduğunun kabullenilmesi için onbinler can verdi. Buradan bir adım daha yol almak için yine onbinleri mi feda edeceğiz?
“Demokrasi kavramı faşist partinin, AKP’nin ruhuna, genetik kodlarına aykırıdır”
AKP’nin Kürt sorununun çözümü konusunda ne bir niyeti vardır, ne de girişimi. Onun bu konuyla ilgili hareket noktası, “dünya güçler dengesinde ‘büyük güç’ olmak adına, kendisine güç kaybettiren bu sorunu yatıştırmak ve kontrol altına almak”tan öte değildir. “Osmanlıcılık” hevesleri depreşen, emperyalist paylaşımda pay kapmaya, bölgede etkin bir güç olmaya hararetle soyunan AKP iktidarı, Kürt halkının ağzına bir parmak bal çalarak bu sorundan yakasını kurtarabileceğini düşünmektedir. AKP, faşist, sömürgeci sistemin, inkârcı, katliamcı anlayışın partisidir. Demokrasi kavramı faşist partinin, AKP’nin ruhuna, genetik kodlarına aykırıdır.
“AKP, Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye projesinin adıdır”
Devletin, Kürt illerinde AKP dışında bir siyasi seçeneği yoktur. Diğer düzen partilerinin Kürdistan’da esamesi bile okunmamaktadır. “Kürt Özgürlük Hareketi askeri operasyonlarla hırpalanacak, kırılacak; Kürt halkı AKP tuzağına mahkûm edilip teslim alınacak.” Plan budur, AKP ve ordu bu anlayışta uzlaşma içerisindedir. Kuşkusuz bu bir çözüm planı değil, tasfiye planıdır. Bu anlamda AKP bir devlet politikasıdır. AKP, Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye projesinin adıdır.
CHP-MHP ırkçı bloğu
CHP ve MHP, böylesi tasfiyeci bir anlayışla dahi olsa Kürt sorununun dillendirilmesine tahammül edememiştir. Barış ve kardeşlik iklimi onların bünyelerini zorlamaktadır. Hele bir de Kürt illerinde devletin tek siyasi seçeneği olmasından dolayı AKP’nin elinin güçlenmesi, bu partileri taarruz durumuna getirmiştir. Siyasi rant elde etme adına Kürt sorunu bu siyasi hesaplaşmanın malzemesi haline getirilmiş, “demokratik açılım”a karşı, konuşurken tükürükler saçan, boğazı paralanan ırkçı, faşist bir dil almış yürümüştür.
MHP’nin kimliği ve sicili aklı başında herkesin malumudur. Eli kanlı ırkçılığı, faşistliği tescillidir ve fazla söze gerek bırakmamaktadır. CHP içinse söyleyecek birkaç sözümüz olacaktır. Tarihinde hiçbir zaman “sol” olmayan CHP, sayısız antidemokratik uygulamalara, Dersim’38’de olduğu gibi katliamlara imza atmıştır. Fakat nasıl olmuşsa olmuş allanıp pullanıp halkın karşısına “sol seçenek” olarak çıkartılmıştır. Elbette bu duruma 70’lerde yükselen demokratik halk hareketi sebeptir. Bu hareketi düzen dışına taşırmamak adına, bir devlet politikası olarak “halkçı CHP” seçeneği halkın önüne sürülmüştür. Bu bir illüzyondur. Bu illüzyon bir şekilde bu günlere kadar süregelmiştir. Artık oyun bozulmuştur. Düşen maskenin ardında devlet partisi CHP’nin faşist yüzü tüm çıplaklığıyla sırıtmaktadır. Şimdi gelinen noktada artık CHP öz kimliğiyle konuşmaktadır. Savaş kışkırtıcısı ırkçı, faşist dil, CHP’nin ana dilidir. Ve barış umutlarının yeşerme ihtimalinin bile halklarımızı heyecanlandırdığı bir aşamada Baykal’lı CHP, savaşın, linçlerin dilini hâkim kılmak için varını yoğunu ortaya koymuştur. Gelinen aşamada Kürt halkına yönelik her yanı saran linç havası Baykal’ı mutlu etmektedir. Ve CHP, halk düşmanı siciline bir yeni icraatını daha eklemiştir.
PKK’nin tasfiyesinde Ordu-AKP-ABD uzlaşması
Hiç kuşkusuz emperyalist haydut ABD’nin Kürt sorununa yaklaşımı, tamamıyla kendi emperyalist çıkarı çerçevesindedir. Gelinen aşamada Irak’ta gittikçe güç kaybeden ABD’nin bu bölgede tutunacağı dal olarak Kuzey Irak, yani Güney Kürdistan kalmıştır. Irak’tan çekilmeyi gündemine alan ve sürecin hazırlıklarını başlatan ABD, Kuzey Irak’ı kendisi açısından “istikrarlı bölge” olarak ardında bırakmak istemektedir. Ve Türk devletine, hem ABD askerlerinin bölgeden çekilmesi sürecinde, hem de sonrasında istikrarlı bölgenin hamiliğini üstlenmesi konusunda görevler düşmektedir. Bu konu Türk devletiyle ABD arasında bir pazarlık konusudur.
Pazarlıklar her ne şekilde cereyan ederse etsin bir noktada uzlaşılmaktadır: “Kürt Özgürlük Hareketi ve PKK’nin tasfiyesi.” Tasfiyenin ne şekilde gerçekleşeceği de bir başka pazarlık konusudur belki ama konunun özü kesinlikle budur. Aslında bu uzlaşma durumu eşyanın tabiatı gereğidir. Kürt Özgürlük Hareketi ve PKK, bölgede emperyalist, sömürgeci planlarla çelişen, çatışan bir güçtür. Bölge üzerine yeni paylaşım planları ve düzenlemeler yapılırken, işbirlikçileşmeyen, kuklalaşmayan bu güç tam bir baş ağrısıdır. Bu baş ağrısından kurtulma konusunda Türk devleti ve ABD hemfikirdir. Kısacası Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiyesi konusunda Ordu ve AKP uzlaşmasına ABD’yi de dâhil etmek gerekir.
Askeri operasyonlar tam gaz, DTP’ye kilit; “demokratik açılım”ın neresindeyiz?
Kısa bir süre içerisinde Kürt halkına yönelik yüzlerce gözaltı, tutuklama, hızlanan askeri operasyonlar, ölen Türk ve Kürt gençleri… Basılan, kurşunlanan, yakılan ve kapısına kilit vurulan DTP, “halkın meclisi”nden yine kapı dışarı edilen halkın temsilcileri…
Sistemin kurallarıyla meclise gelen DTP’li vekilleri, sömürgeci anlayış hiçbir zaman hazmedememişti ve nihayet şimdi onlardan kurtuldu. Peki böylece Kürt sorunundan da kurtuldu mu? Siyasi temsilcilerine bir kez daha meclisin kapısını gösterenler, defalarca olduğu gibi yine onların partilerini kapatanlar, gelinen bu noktada kendilerini ifade etmeleri için Kürt halkına hangi seçeneği sunmaktadır?
Halklarımızı umutlandıran, heyecanlandıran barış ve kardeşlik iklimi, yerini yine kesif bir linç atmosferine bırakıyor. Yine umutlar ve sabırlar tükeniyor. Olanların ve olacakların vebali, başta AKP olmak üzere inkârcı, katliamcı anlayışta ısrar edenlere aittir.
Başta belirttik tekrar edelim: “AKP’nin Kürt sorununu çözmek gibi bir derdi yoktur.” AKP bu sorunun tarihsel derinliğini kavrayacak, çözümü için adım atacak çapa da sahip değildir. Havada uçuşan onca söze rağmen ortada atılan bir adım yoktur. Kürt halkının ağzına bir parmak bal çalarak bu tarihsel sorununun çözüleceğini düşünmek, her şey bir yana çapsızlıktır, ciddiyetsizliktir.
Soruna yaklaşımdaki niyetin turnusol niteliğindeki en önemli göstergelerinden birisi “Kürt halkının ve siyasi temsilcilerinin muhatap alınması” konusudur. Kürt sorununun konuşulduğu platformlarda Kürt halkı ve siyasi temsilcileri yoktur. Ve Kürt halkının temsilcileri yok sayıldıkları, görmezden gelindikleri yetmiyormuş gibi, susturulmaya ve yok edilmeye çalışılmaktadır. En sonunda halkın temsilcilerine meclis kapısı da kapatılmıştır. Niyet çok açıktır! Ve niyetlerini bir kez de Kandil’den ve Mahmur’dan gelen barış gruplarına karşı yaklaşımlarıyla ele vermişlerdir. Barış umudunun yeşermesi onları korkutmuştur.
“Onlar için bir varil petrol, oluk oluk akacak insan kanından daha değerlidir”
Şimdi yine bu tarihsel sorun emperyalist pazarlık masalarında konu oluyor. Tarihsel derinliğe sahip bir konu, emperyalist pazarlıklara malzeme haline getiriliyor. Türk devleti ve AKP bu sorundan yakasını sıyırmak için emperyalist pazarlıklara bel bağlıyor. Emperyalistlerin, sömürgecilerin talancı, katliamcı, halk düşmanı karakteri bir kez daha kendisini konuşturuyor. Emperyalist çıkarlar uğruna olan yine halklara oluyor. Biliyoruz ki, “onlar için bir varil petrol, oluk oluk akacak insan kanından daha değerlidir.” Ezilen halklar bu gerçekle bir kez daha karşı karşıya kalıyor.
Bardağı taşıran damla: “İmralı operasyonu”
Kürt halkının önderi ve en önemli değeri olarak kabul ettiği Abdullah Öcalan’ın hücresinin büyüklüğü konusu, çatışmayı tetikleyen faktör olarak değerlendiriliyor. Değerlendirmeleri buraya hapsetmek, sorunun tarihsel arka planını ve derinliğini görememek demektir. Bu sığ bakış açısı, Kürt halkının reaksiyonunu anlayamamaktadır.
Tarih boyu yok sayılan, aşağılanan, sürülen, kırılan, onbinlerce gencini feda eden bir halk. Yakılan, yıkılan, talan edilen bir coğrafya. Ve bu halk, gerçekten artık acıları dinsin istiyor ve barışa özlem duyuyor. Çektikleri bunca acılara karşı “edi bese” diye haykıran Kürt halkının duyguları, hassasiyetleri dikkate alınmazsa, hatta onların umutlarıyla, gururlarıyla oyun oynanırsa, yaratacağı sonucun büyük bir hayal kırıklığı ve öfke olması kaçınılmazdır. Hele iradeleri ve onurları olarak kabul ettikleri önderliklerine yönelik onur kırıcı her yaklaşım, Kürt halkının da onurlarını ayaklar altına almak demektir. Bunu görememek için siyasi kör olmak gerekir. Ya da çözüme, demokrasiye dair onca söze rağmen asıl niyetin tam tersi bir şey olması gerekir ki, durum budur. Gelişmeleri Kürt halkı böyle okumuş, tepkisini de ona göre ortaya koymuştur. İnkârcı anlayışın halen sürüyor olmasıyla dolan bardak, İmralı operasyonuyla artık taşmıştır.
Eşitlik, Kardeşlik ve Özgürlükte Israr, Tarihsel Görevimizdir!
Şovenizm tırmanıyor, Kürt halkına yönelik linç atmosferi ortama hâkim hale geliyor. Türk ve Kürt halklarının kardeşleşmesi, kucaklaşması, emperyalist, sömürgeci pazarlıklara, hesaplara heba ediliyor. Kardeş Kürt halkının demokratik, insani talepleri, bu toz duman ortamında yine duyulmaz oluyor, boğuluyor.
SODAP, her zaman olduğu gibi böylesi zorlu bir süreçte de kardeş Kürt halkının yanında olacaktır. Onların haklı taleplerini ısrarla savunacak, dinamitlenen kardeşlik köprüsünü örmek ve güçlendirmek için elinden geleni yapacaktır. Sömürgeci, faşist, kalemi kanlı medyanın halkları birbirlerine kırdıracak onca yalan, kışkırtma ve karalamalarına karşı yaşanan gerçekleri tüm gücüyle ortaya koymaya devam edecektir.
Eşitlik, kardeşlik ve özgürlükte ısrar, bu dönemde tarihsel bir öneme sahiptir. Bu tarihsel görevi gerçek demokrasi güçleri, devrimciler, sosyalistler, komünistler üstlenebilir ve üstlenmektedir. SODAP, bu güçlerden birisi olmaya devam edecektir. Demokrasi, barış ve özgürlük, gerçek demokrasi güçlerinin ortak mücadelesiyle kazanılacaktır.
Ve mutlak kazanılacaktır!
11 Aralık 2009
Sosyalist Dayanışma Platformu