Ülkemizdeki barut, başkanlık sistemi, dokunulmazlıklar harran gürranı arasında farkında mıyız ama NATO’nun savaş hazırlıkları giderek artıyor. Hatta bir nükleer savaş çıkar mı, soruları önemli stratejistler tarafından tartışılıyor. En yetkili Batı askeri uzmanları bu hafta, bu ay olmasa bile bu yıl içinde böyle bir olasılıktan söz ediyorlar.
Geçtiğimiz günlerde ABD, NATO çerçevesinde Romanya’ya füze savunma sistemi yerleştirdi. Önümüzdeki yıl da Polonya’ya yerleştirilecektir. NATO giderek AB’nin doğusunda yayılıyor. Hatta birkaç gün önce “tarafsızlığı” ile ünlü İsveç Parlamentosu bile NATO güçlerinin ülkesinde konumlandırılması için Dost Ülke Destek Anlaşması’nı ( Host Nation Support Agreement) onayladı. 2014 yılından beri İsveç halkları buna hazırlanıyor. Kıyılarında görüldüğü söylenen Rus ajan denizaltı vs. ile bu ortama girildi. Ordu askeri bütçenin arttılmasını istedi ve ülke NATO güçlerine ülkesini açma kararı aldı.
13 Mayıs’ta Washington’da yapılan başka bir zirvede 5 Kuzey İskandinav ülke lideri de ABD ile NATO içinde daha büyük işbirliği yapma niyetlerini açıkladılar. İklim değişikliği, göçmen akını sorunlarının yanına bir de Rusya tehdidi gerekçesi ekleniverdi.
Çoğu Doğu Avrupa ülkesi zaten NATO üyesi oldular. Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Bulgaristan, Slovakya, Slovenya, Arnavutluk, Hırvatistan son olarak da Romanya girdi. NATO askerleri geçen yıllarda Baltık ülkeleri, Latviya, Litvanya, Estonya konumlanmaya başladılar. Rusya’ya karşı ABD ile ortak askeri tatbikatlar yapıldı. Yakında da Bosna, Gürcistan Makedonya vs. girecekler.
NATO artık Rusya sınırına dayandı, onu batısından tamamen kuşatıyor. Sınırda Rusya’ya karşı silahlar konumlandırıldı. Tarafsız askeri yetkililer bu askeri seviyenin Soğuk Savaş sınırlarını bile aştığını bir savaş öncesi hazırlığına denk düştüğünü söylüyorlar. Rusya batısından tam bir askeri çember içine alınmıştır.
Önümüzdeki 8-9 Temmuz günlerinde de Varşova’da yeni bir NATO zirvesi toplanacak ve bu kez ittifak NATO nun doğu kanadığında artan askeri hareketliliği, NATO’nun nasıl daha genişleyeceği ve güvenlik ağını nasıl güçlendireceği üzerinde kafa yoracaktır. Yani savaş tamtamları önümüzdeki günlerde daha da yüksek perdeden çalınacaktır. Rusya tehdidi lafları daha da tırmandırılacaktır.
Rusya’nın sözde gizli kuşatılmasına en büyük gerekçe Ukrayna krizi, Rusya’nın Kırım’ı “işgali” ve bölgede Rusya desteği ile kurulduğu söylenen iki çiçeği burnundaki ülkedir. ABD kendi yarattığı Ukrayna krizini gerekçe göstererek Doğu Avrupa ülkelerine Rusya’yı tehdit olarak gösteriyor. Eğer tekrar onun boyunduruğuna girmek istemiyorsanız o zaman AB içinde olmak yetmez askeri kanadı NATO içine de girmeli ve askerlerini konumlandırmalısınız diyor. Onlar da tıpış tıpış bunu yapıyorlar.
Rusya tehdidi Putin kişiliğinde sürekli olarak basında kullanılıyor. Putin; kötü, saldırgan, kendi ve çevresindeki zenginlerin çıkarlarını düşünen, emperyalist, işgalci ve anti-demokratik biri olarak çiziliyor. Rusya’nın buna karşı propagandası sürekli olarak Batı’nın “becerikli” basın güçleri tarafından bir şekilde tersine çevriliveriyor. Sochi olimpiyatlarını karalamak için tuvaletlerinin sifonuna kadar yerdiler. Hatta son bizim büyük bir jest olarak gördüğümüz konser yoka çevrildi. Rusya ülkesinin en büyük orkestrası Mariinsky’yı St. Petersburg’dan IŞİD’ın yağmaladığı Suriye’nin tarihi kenti Parmyra’ya taşıyıp nefis bir müzik ziyafeti çekti. Batı basınında bu bile yer bulmadı. Çünkü Moskova dünyaya savaş değil güzel sanatlar, insanca duygular, barış için çalıştığı sinyalini vermek istedi. Bunu getirmeye gücümüz var, demek istedi. Batı kendisi böyle bir şey yapsa göklere çıkarılırdı, Rusya yapınca ses çıkmıyor. Suriye’de IŞİD terörüne karşı başarılı dövüşmesi bile elden geldiğince gizleniyor. Amaç Rusya’yı karalamak, onu bir tehdit olarak göstermek ve provakosyonlarla onu fevri saldırıya zorlamak ve olursa savaş açmaktır.
Nedir bu Rus düşmanlığının altında yatan? Kapitalizmin bitmişliği, halklara savaştan, ölümden başka verecek bir şeyinin kalmamasıdır. Krizini atlatamıyor. Eşitsizlik, yoksulluk, despotluk, savaşlar giderek artıyor. Yeni liberal politikaların suyu çıktı ama başka bir alternativ geliştiremiyorlar. Batı ve özellikle ABD ekonomisi iyileşmez bir hastadır. Dünyanın en büyük ekonomisi çökmek üzeredir. Can çekişirken yapay yollarla dolarını yüksek tutmaya, kendine pazar açmaya çalışıyor. Açabileceği en olası pazar alanı savaş sanayidir. NATO askeri malzemesinin %90’ı ABD damgalıdır. Hatta ABD’de üretilmeyenler bile ABD’den alınmak zorundadır. NATO’nun genişlemesi demek ABD silahlarının satılması, ekonomisinin biraz nefes alması demektir. O nedenle sürekli olarak bu kozunu kullanıyor. Son zamanlarda NATO üye ülkeleri bütçelerinden askeri ittifaka ayırmaları gereken payları bile aksatmaya başlamışlardı. Şimdi Rusya tehdidi lafları ile yeni NATO ülkeleri bir pazar oluşturuyorlar. Savaş tehdidi silah satışlarını arttırıyor. NATO genişlemesi, silahlanması ABD ekonomisinin aspirinidir. Önümüzdeki yıllarda da NATO’ya alınacak yeni silahlar, eklenecek yeni askeri personeller olacaktır.
Bu daha ne kadar gidecektir? Belli değil. Kapitalist ekonomi kötüye gittikçe savaş demektir. Savaş onların kanı canı oldu. O nedenle de askeri uzmanların “Yakın gelecekte savaş çıkabilir.” uyarılarını ciddiye almak gerekir. Bu savaş, rüzgarı fırtınaya çevirecektir.
[button link=”http://www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]