Rusya Batı’yı Uyardı
Ayşe TANSEVER
6 Aralık 2010
Lizbon’da yapılan NATO toplantısı sonrasında güllük gülistanlık bir tablo çizildi. Avrupa savunmasında tam anlaşmaya varılmıştı ve taraflar mutlu bir şekilde dağıldılar. NATO, Sovyetler çökeli beri yeni bir yapıya bürünüyor, Avrupa sınırlarından taşıyor, tüm dünyada güvenlik sağlama görevi üstleniyordu. Ciddi görüşmeler başlayacak, Rusya NATO içine alınacaktı…
NATO’nun içine giren bir Rusya da, Türkiye topraklarına yerleştirilecek füze kalkanı sistemine karşı olmayacaktı. Rusya, ABD füze kalkanı sisteminin Doğu Avrupa’ya yerleştirilmesine çok karşı çıkmıştı, ama sonra Obama ile yapılan anlaşma çerçevesinde sistemde bazı yumuşatmalar yapılmış ve yavaş yavaş karşı duruşunu değiştirmişti. Şimdi de Türkiye’ye yerleştirilmesi kararına karşı çıkmaması, tarafların aralarındaki anlaşmaları derinleştirdikleri şeklinde yorumlandı. Ayrıca Rusya, Afganistan’da da Batı’ya el vermeye başlamıştı. Demek ki Lizbon’da her şey yerine oturmuş ve Avrupa Rusya arasındaki “düşman duruş” kalkmış diye düşünüldü. Rusya’nın askeri stratejisindeki yumuşama Batı ile anlaştığı şeklinde yorumlandı.
Aralık başında ulusa sesleniş konuşmasında Medvedev, daha sonra CNN televizyonuna verdiği röportajda hükümet başkanı Putin, durumun hiç de böyle olmadığını ortaya koydular.
Medvedev “Eğer NATO ve ABD bir on yıl içinde füze yerleştirmede işbirliğini somut anlaşmalarla geliştirmezse, bu, dünyada yeni bir silah yarışına yol açar” dedi. (Reuters.com 1 Aralık 2010)
Ertesi gün Putin “Eğer Batı, füze savunma sistemi yerleştirilmesinde Rusya’nın önerilerini dikkate almaz ise, bunun ülkesine ‘ek tehditler’ getireceğini ve Rusya’nın kendi güvenliğini sağlayacağını” açıkladı. “Rusya, sınırlarımızda yaratılan yeni tehditlere karşı yeni vurucu güçler, yeni nükleer teknolojiler yerleştirecektir” (ay) diye ekledi.
Açıklamalar Rusya ve Batı arasındaki ilişkilerin hiçte Lizbon’da çizildiği gibi gülüm balım olmadığını gösterdi. Geçtiğimiz yıl Obama ile imzalanan yeni START silahsızlanma anlaşması hala ABD Temsilciler Meclisi’nde onaylanmayı bekliyordu. Önümüzdeki yılbaşında da Demokratlar mecliste çoğunluğu kaybedecekler. Cumhuriyetçi çoğunluklu bir mecliste START’ın onaylanması daha zorlaşacak. Anlaşma onaylanmadan da Türkiye’ye füze kalkanı yerleştirilmeye kalkılması, gerçekten Rusya açısından “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” olacaktır.
Lizbon’da varılan anlaşma, ayrıntıları belirlenmemiş bir krokidir. Lizbon anlaşmasında her şey çok basit olarak ele alınmıştır. Rusya, füze kalkanının yerleştirilmesi işinin bizzat içinde olmak istemektedir.
Medvedev koşullarını açıkladı. “Füze sistemi ve NATO’ya katılımımız tam bir eşitler katılımı olmalı. Ya sorunların çözümünde sorumlu oluruz ve bilgilendirilir tam katılırız ya da hiç katılmayız. Ama eğer katılmaz isek o zaman bilinen nedenlerle kendimizi korumaya zorlanırız.” Yani Putin’in dediği gibi istedikleri koşullar sağlanmaz ise füze kalkanına karşı önlemlerini alacaklardır.
Lizbon sürecinin pek iyimser geçtiği biliniyordu. Eğer bu iyimserliğin gerekleri yerine getirilmez ve Rusya’ya istedikleri verilmeden füze kalkanı yerleştirilirse, o zaman dünyamız yeni bir silah yarışının içine girecektir. Ülkemiz de bu yarışın merkezine oturmuş olacaktır. Zaten yeni savaşlara gebe Orta Doğu alanında savaşın göbeğinde olacağız.
Ayrıca Rusya’ya verilecek güvencelerin de ne kadar güvence olduğu tartışılabilir. Unutmayalım, Batı, Rusya ile iki kez nişanlandı. Birincisi 1997’de Yeltsin döneminde idi. İki yıl sonra Belgrad bombalanırken yüzükler atıldı. İkincisi 2002’de Putin döneminde başladı ve 2008’de Gürcistan olayları ile ilişkiler yine bozuldu. Yani Batı güvence verse bile işine gelmediğinde ne yapacağı belli olmaz. O nedenle, bu füze kalkanı sistemine girmek, Türkiye’yi geleceğin daha yüksek gerilimleri içine atmak olacaktır.