Devlet astığı astık yaktığı yaktıkmış. Tüm devlet kurumları gibi ordusu, polisi, hâkimi, savcısı, hepsi devlet yapısı içinde yozlaşmış. Suçlular devletin tam tepesine oturmuşlar kendi çıkarları doğrultusunda davranıyorlar. Mahkemeler görevlerini yapıp suçluyu bulamıyor. Adalet işlemiyor. Ne yapılır? Halkın kendi mahkemesini kurup haklarını savunması gerekmez mi?
İşte bu amaç doğrultusunda 43 öğretmen okulu öğrencisini kaybedenleri (“Meksika Baharının 43 Fidanı” adlı yazımızda anlattık. A.T.) yargılamak üzere Meksika’nın Guerrero eyaleti Iguala kasabasında yaşayan halklar suçluları yargılamak için kollarını sıvadılar.
Birçok örgüt ve işçi temsilcileri ve konseylerinin içinde olduğu Örgütler Koalisyonu bir mahkeme kurdu. Zanlılar, yargılanmak için çağrıldı. Ulusal Vatandaş Kongresi başkanlığında 200’ün üzerinde sıradan halk temsilcisi, mahkeme salonuna geldiler. Ellerinde kırmızı ve yeşil kartlar vardı. Suçlu olduğunu düşündüklerinde kırmızı, suçsuz olduğunu düşündüklerinde ise yeşil kart göstererek düşüncelerini belirttiler.
Meksika anayasasında olduğu gibi birçok anayasada halkların iktidara yolladığı memurları geri çağırma hakkı vardır. Ancak bu birçok nedenle işlemiyor. Halklar bir araya gelip örgütlenemiyorlar. İktidar da, son olarak bizde yaşandığı gibi, suçluları sahte belgeler ile aklayıveriyor. O zaman da işte tepedekiler, camileri çalıp kılıflarını buluyorlar. Paraları ayakkabı kutularına dolduruyorlar. Devlet arazilerini üstlerine geçiriyorlar. Altınları da benleniveriyorlar.
Meksika’nın bu kasabasında yaşayanlar politik halk mahkemesini kurup yargılamaya başladılar. 43 genç fidanlarını yok edenleri koltuklarından indirip gerekli cezayı vermeye kararlılar. O nedenle ilk önce yargılama yapıldı.
Halk savcısı son gelişmeleri anlattı, delilleri sundu. 43 fidan vali emri ile otobüslere doldurulmuş, önce eyalet karakoluna oradan da federal polis ve ordu karargâhına götürülmüşlerdi. Orada fırınlarda yakılmışlardı. Öğrencilerin cep telefonlarıyla yaptığı son görüşmelerden ve bazı görüntülerden bu sonuç çıkıyordu. Yani yalnız valilik değil, federal polis ve ordusu ile federal hükümet sorumlu oluyordu. Tam kanıtlanmamakla birlikte olayın böyle olduğu giderek kesinlik kazanıyor. O nedenle de artık devlet başkanı Enrique Nieto’nun istifası isteniyor.
Ancak halk mahkemesi yerel düzeyde valilik ve polisin yargılamasını yaptı. Savcının okumasından sonra savunmaya geçildi. Davet edilen suçlulardan ancak iki tanesi duruşmaya gelmiş. Biri asıl suçlu olan valinin istifası sonrası yerine atanan yeni vali ve de muhalefet partisinden bölgenin milletvekili. Bu iki üst düzey kişinin gelmesi halkın gücünü, halk mahkemesinin tepedekilerce ciddiye alındığını bize gösteriyor. Demek ki ezilen halklar gerçekten örgütlenip, ciddi mahkemeler kurarlarsa tepedekiler korkacaklar.
Yeni vali olaylar sırasında görevde olmadığı için yeşil kartla suçsuz ilan ediliyor. Muhalefet milletvekili de, şimdiki valiye kendisinin oy vermediğini ama orada sandalyelerde oturanlardan verenlerin olduğuna inandığını söyleyerek; “Kendinize hizmet edeceğinizi düşündüğünüz kişilere oy verin hatta kendi adaylarınızı bu mevkilere aday gösterin.” türünden öneriler getiriyor. O da suçsuz bulunuyor. Halk, sonuçta, valilik meclisi üyelerini ve devlet görevlilerini suçlu buluyor.
İlginç olanı; valinin, oradakileri “Gelin vilayete ve memurların yüzüne ‘Sizi suçlu buluyoruz, başımızda istemiyoruz!’ deyin.” demesidir.
Eylül ayından beri sokaklara dökülen halklar başka ne diyorlardı acaba? Vilayet binası bile ateşe verildi. Her kent ve kasabada eylemler konuyor. Dünyanın 50 ülkesinde protestolar yapılmış. Bir türlü suçlular ortaya çıkmıyor ve olay aydınlanmıyor.
Çünkü Meksika, tam anlamı ile, baştan aşağı bir kapitalist mafya devletidir. Uyuşturucu ile savaş ise devrimci yükselişin öncülerini öldürme politikasıdır ve bizzat ABD yardımları ile gerçekleştirilir. On binlerce devrimci bu gerekçe ile devletin kiralık katillerince, hunharca öldürüldü. Cesetleri ibret olsun diye sokaklara atıldı. Meksika iktidarının ISIS’den daha da vahşi olduğu yazılır.
O nedenle de Meksika’da sorun artık 43 gencin bulunması değil, on binlerin aranması ve hesaplarının alınması safhasına sıçradı. Tüm devlet yıkılmadan bu işin çözüleceği yoktur. Halkta bunun bilincindedir. Halk mahkemesi bu bilincin bir göstergesidir.
Birçok ülkede bu çürütülen, soyulan halkların kendi mahkemelerini kurma zamanı çoktan geldi de geçiyor bile.
[button link=”www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]