Operasyon Geronimo veya “Karaderili”nin “Kızılderili”ye Ettiği
Mehmet AKYOL
13 Mayıs 2011
ABD’nin ilk ‘karaderili’ başkanının, ‘en büyük terörist’ olarak ilan ettiği Usame Bin Ladin’in öldürülmesi operasyonuna verilen ad, düzenin bilinçaltını bize güzelce anlatıyor. Geronimo, bugün Amerikan Birleşik Devletleri olarak adlandırılan ülkede yasayan yerli halkın bir üyesi, daha 8 yaşında iken babasının, bu ülkeyi işgal eden ‘medeni’ Avrupalılar tarafından öldürülmesine tanıklık etmiş, bunu takiben dönemin en büyük ‘teröristi’ olmuş. 174 yıl sonra ise başka bir büyük ‘terörist’, bu sefer küçük kızının gözleri önünde öldürüldü. O dönemin işgalcilerinin, esir ederek bu ülkeye getirdikleri Afrikalı kölelere yaptıklarının acısını kemiklerinden hissetmesi gereken ‘Başkan’ Obama, tarihin bu istihzası hakkında ne düşünüyordur acaba?
Ama benzerlik yalnızca bu değil. Sene 1837, Avrupa’dan bin bir ümitlerle yeni bir vatan arayışına çıkanlar, ‘keşfettikleri’ bu ülkede yasayanların kendi topraklarına sahip çıkmaları ile başlayan savaş sürerken, her ‘medeni’ insan gibi, ‘beyazların’ başı, direnen yerli halka bir barış dalı uzatıyor, ‘gelin birlikte bir yemek yiyelim’ diyerek yerlileri davet ediyor. Yemeğe gelen 400 yerli hunharca katlediliyor, tıpkı Bin Ladin gibi silahsız. Onun kafa derisi
yüzüldü mü, henüz bilmiyoruz, ama öldürülen 400 Apaçi’nin kafa derisinin yüzüldüğünü resmi tarih bile yazıyor.
Asıl adı ‘esneyen adam’ olan Geronimo babasına yapılanları unutmuyor, ama aradan 21 sene geçtikten sonra bu sefer annesi, eşi ve üç çocuğu yine askerler tarafından öldürülünce isyan bayrağını açıyor. 30 yıl süren gerilla savaşı sırasında tüm yerli halkın umudu ve kahramanı oluyor. Peşine düşen 5000 silahlı askere karşı arkadaşları ile ‘ilkel silahlarla’ direniyor. Zaman zaman askeri birlik ve kasaba basarak, düşmanlarının korkulu rüyası oluyor.
Bütün ülke onun yaptıklarını korku ile izliyor, hakkında efsaneler yaratılıyor. “Baskın yaptıktan sonra karanlıktan yararlanıp izini kaybettirmek için, güneşin doğuşunu bile geciktirdiği,” korku ile anlatılan bu hikâyelerden sadece bir tanesi.
Kendine yönelen kurşunları suya dönüştüren, düşmanın düşüncelerini dağıtan ‘ölümsüz’ Geronimo’nun 30 yıllık mücadelesi, esir edilmesi ile sona eriyor. Tıpkı Gauntanamo’daki Bin Ladin’in arkadaşları gibi mahkemeye çıkarılmadan 3 yıl zindanda tutuluyor, sonra doğduğu yerlerin çok uzağına sürgüne gönderiliyor. Daha sonra hatıralarını yazdırırken şunları söylüyor. “Bir adaletsizlikten söz etmeden önce, biz Kızılderililere yaptıklarını bir düşünsünler.”
İlerleyen yaşı ile birlikte bu sefer “zafer kazananlar” onu bir sirk hayvanı gibi teşhire başlıyorlar. Onlara göre bu yiğit Apaçi reisi, ‘batıl inançlardan’ kurtulup Hıristiyan oluyor. 1905 yılında, başkente getirilip at sırtında başkan seçilen Theodore Roosevelt’in yemin törenine katılmaya zorlanıyor.
Kendi kabilesini ve doğduğu yerleri bir kez daha görme arzusu ise 80 yaşındaki bu ihtiyar savaşçıya çok görülüyor. Öldükten sonra doğduğu yerde, annesinin yanına gömülme isteği de yerine getirilmiyor. Torunlarının torunları bugün hala bu isteği yerine getirmek için verdikleri hukuk mücadelesini sürdürüyorlar.
Gazetelerin yazdığına göre “beyazların” kıyımından geriye kalan yerliler B. Obama’nın Bin Ladin’in öldürülmesi operasyonuna Geronimo adının verilmesini öfke ile karşılamışlar. Bir aşağılama amaçlandığından, haklı olduklarını söylemek mümkün. Ama bize bir kez daha adaletsizliğin ne boyutlara ulaşabildiğini hatırlattığı için “karaderili” başkana değil ama “Kızılderili” “ölümsüz” Geronimo’ya teşekkür edelim.