Saray’ın stratejisi artık ayan beyan hale geldi: Seçimlere kadar savaş halini sürekli kılmak! OHAL’in seçimleri garanti altına almak için yeterli olmadığı anlaşıldığı için savaş halinin sürdürülmesinden medet umuluyor. Bu kadarı yeterince açık… Fakat koşullara bakıldığında akla “Bu durum sürdürülebilir mi?” sorusu geliyor. Son gelişmeler bu soruya belli ölçüde cevap olabilir.
Gelişmelerin ilki Soçi Konferansı’dır. Konferanstan anayasa komisyonu oluşturulması dışında somut bir şey çıkmış görünmüyor. Fakat bu haliyle konferansın gerçekleşmesi bile Şam’ın elini güçlendirmiştir. Elbette oyun kurucu olarak Rusya için de konferans önemli bir adım olmuştur. Konferansa PYD’ye yakın bazı isimlerin de katıldığı biliniyor. Rusya, böylece Afrin harekatına yol vermekle PYD ile bağlarını koparmadığını göstermiş oluyor. Denklemler o kadar çok bilinmeyen taşıyor ki, bir veri ile çözüme ulaşmak mümkün değildir.
Türkiye, Soçi’de “düşük” düzeyde temsil edildi. Ancak ne PYD’ye yakın bazı isimlerin bulunmasından dolayı ne de salonda rejimin bayrağının asılı olmasından hareketle oyun bozan konumuna girmedi. Biliyor ki hem Astana’daki konumu hem de Afrin harekatının durumu çok ince ayarlara bağlıdır. En küçük hata birden ışıkların kırmızıya dönmesi sonucunu yaratabilir.
Diğer çok önemli gelişme Halep’in batısında TSK konvoyunun vurulmasıdır. İdlip’te gözetleme görevini süründüren Ankara, harekete geçerek bir taşla iki kuş vurmaya yeltendi. İdlip’e gitme görüntüsü altında YPG güçlerinin Afrin’in güney doğusundaki soluk alma yolunu kapatmayı denedi; ancak vuruldu. Bu durum, Afrin harekatında Ankara’ya çizilen sınırları göstermektedir. Ayrıca Rusya ilk defa “yüzlerce sivilin öldüğü” konusunda açıklama yaptı. Afrin’in güney doğusundaki yoldan YPG’nin lojistik sağlamasına rejimin ve İran’ın göz yumduğu biliniyor. Afrin harekatı köylerden kent merkezine sarkacak mıdır? Bu sorunun cevabı büyük olasılıkla hayırdır. Rusya’nın onayı çok sınırlı bir operasyon içindir. Ankara bu sınırları aşmaya yeltendiğinde vurulabilir.
Belki de en önemli gelişme Washington’un Menbiç’ten çekilmeyeceğini açıklamasıdır. Saray operasyonu Irak sınırına kadar götüreceğini söylüyordu. Menbiç konusunda da sık sık efeleniyor. Fakat Menbiç yolunun engebelerle dolu olduğu anlaşılıyor. Ankara Amerika’nın uyarılarına rağmen yola çıkar mı? Bu hemen hemen imkansızdır. Böyle bir durumda ABD-Türkiye ilişkileri tarihinde yaşanmadık ölçüde bir kırılmaya uğrar. 2019’a giderken böyle büyük depremler öncekiler gibi oya dönüşür mü? Her metalin bir yük taşıma haddi vardır. Böyle köklü gelişmeler yaşandığında “metal yorgunluğu” AKP oy tabanında da bulaşabilir.
En son gelişme Erdoğan, Yıldırım ve Davutoğlu’nun AKP gurubunda birlikte boy göstermesidir. Erdoğan ve Davutoğlu’nun “memleket meselelerini” görüşmesinden ne anlaşılacağı yeterince açıktır. 2019 yokuşu çıkılırken Davutoğlu aracılığıyla Abdullah Gül nötralize edilebilir mi? Konuşulan en önemli “memleket meselesi” budur.
Gelişmeler bir ağırlık noktasını işaret ediyor. Savaş halinin bir buçuk-iki yıl daha sürdürülmesi çok zordur. Ayrıca üç ay sonra New York’tan Zarrap davasının sonuçları gelecektir, bunun özellikle ekonomide sarsıntı yaratma olasılığı güçlüdür. Dert bu kadarla da kalmıyor; ekonomi bakanları savaşın ekonomiye etkisinin olmayacağı konusunda dil dökseler de savaş hali uzadıkça bu kaçınılmazdır. Zaten şimdiden dolar yavaş yavaş tırmanıyor.
Bu denklemden en büyük ihtimalle erken seçim çıkar. Saray’ın bugüne kadar ektiklerinin fırtına olup geri gelmesi zaman uzadıkça kaçınılmazdır. Fırtınayı savaş hali ile, yetmezse Osmanlı çeteleriyle bastırmak, gürültü kopmadan erken seçimle “atı alıp Üsküdar’ı geçmek” Saray için tek çıkış yolu olarak görünüyor.
Böyle bir durum demokrasi güçleri için zamanı daraltır, ancak her şey o kadar ortalığa dökülecek ki, bu tablo aynı zamanda faşizme karşı mücadelenin imkanlarını da çok arttıracaktır.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]