Manisa yakınlarında meydana gelen bir trafik kazası sonucu 15 mevsimlik tarım işçisinin hayatını kaybettiği haberinin ertesi günü, geçen ekim ayında Akşehir’de 16 işçinin ölümü ile ilgili süren soruşturmada takipsizlik kararı verildi ve kamu davası bile açılmadı. Gerekçe ise, 24 kişi kapasiteli araca 46 kişi bindiren sürücünün kazaya neden olduğu, ancak kaza sonucu ölmesi olarak gösterildi. Manisa’daki kazada da sürücü öldüğünden dava benzer şekilde sonuçlanacaktır.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre sadece bu yıl içerisinde ölen tarım işçisi sayısı 190 olmuş. Açıklamada “Devlet tarım işçilerinin ulaşımının insan taşımaya uygun araçlarla yapılmasını, araç ve trafik güvenliğini almakla yükümlüdür” deniliyor, doğrudur. “Güvencesiz çalıştırma biçimlerinin en görünen biçimi taşeronlaştırmanın tarımdaki adı dayıbaşı sistemidir. Dayıbaşı sistemi yasaklanmalıdır” deniliyor, doğrudur. Sonuç olarak “Kırsal kesimde yaşayanların ve çalışanların bir bütün olarak sorunlarının çözümü için devlet adım atmalıdır”, elbette doğru!
Ancak biliyoruz, hükümetin “Tarımda neo-liberal politikaların uygulanması ile beraber yıkım hızlanmıştır. Köylüler mülksüzleşip fakirleşirken hızla ucuz emek gücü kaynağı haline gelmişlerdir” ve hükümetin bu politikadan vazgeçme gibi bir niyetinin de olmadığını biliyoruz. Neredeyse bir ‘sınıf kıyımı’ haline gelen iş cinayetlerine karşı sessiz kalmamak elbette önemli, ama bu da iş cinayetlerini durdurmuyor. O halde çalışanlar bir müddet daha kaderlerine razı mı olmalıdır?
En azından çalışanlardan yana olan kesimlerin bu soruya evet demesi mümkün değil. Elbette tarım işçileri örgütlenmeli, buna karşı mücadele vermelidir. Bu işkolundaki sendikalara baktığımızda Tarım-İş, Öz Orman-İş gibi sendikaların mevsimlik tarım işçilerini örgütleme diye bir sorunları olmadığını görüyoruz. Tarım-İş Sendikası olayla ilgili iki satırlık şu açıklamayı yapıyor: “Manisa’nın Gölmarmara İlçesi’nde süt tankeri ile tarım işçilerini taşıyan kamyonetin çarpıştığı kazada 15 kişi ölmüş 2 kişi de yaralanmıştır. Milletimize ve acılı ailelere başsağlığı diler yaralı işçi arkadaşlarımıza da Allah’tan acil şifalar dileriz.” En büyük sendika olan Öz Orman-İş için zaten böyle bir olay olmamış bile.
Bu alanda tek ciddi örgütlenme örneği ise iki yıl önce kurulan Mezopotamya Mevsimlik Tarım İşçileri Derneği. Demokratik Toplum Kongresi tarafından yapılan bir kurultay sonucu kurulan dernek, şimdilik bölgede çalışmalarını yürütüyor.
Öte yandan geçen dönem meclise verilen 28 ayrı soruşturma önergesi sonucu kurulan Meclis Araştırma Komisyonu raporu, bu alandaki yasal sorunları ve alınması gereken önlemeleri, eksik de olsa tespit etmiş durumda. Buna göre,
“Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirilmesi” konulu ve 2010/6 Sayılı Başbakanlık Genelgesinin 3. maddesi mevsimlik tarım işçilerinin göç döneminde göç alan ve veren yerler arasında ulaşım ile ilgili koordinasyon sağlanması ve trafik denetimlerinin artırılmasını öngörmektedir. (…)Uygulamada ise söz konusu ulaşım sorunlarının devam ettiği ve genelgenin ulaşıma dair hükümlerinin hayata geçirilemediği görülmektedir.” (Sayfa 39)
“Tarım işçilerinin ulaşımda karşılaşacakları sorunların önlenmesi maksadıyla bir trafik denetimi gerçekleştirilmediği Komisyonumuza bildirilmiştir.” (Sayfa 43)
Biliyoruz, 2010/6 Sayılı Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirilmesi Hakkında Başbakanlık Genelgesi ile ‘Mevsimlik Gezici Tarım İşçileri İzleme Kurulu” ve “İl/İlçe Mevsimlik Gezici Tarım İşçileri İzleme Kurulları’ oluşturuldu. O zaman soralım:
‘Mevsimlik Gezici Tarım İşçileri İzleme Kurulu’ bugüne kadarki çalışmalarında mevsimlik tarım işçilerinin ulaşım sorunu konusunda neler yapmıştır? Bu kurulda mevsimlik tarım işçilerini kimler, neye dayanarak temsil etmektedir? Bugüne kadar kaç il ve ilçede Mevsimlik Gezici Tarım İşçileri İzleme Kurulları kurulmuştur? Bu kurullar bugüne kadarki çalışmalarında mevsimlik tarım işçilerinin ulaşım sorunu konusunda neler yapmıştır? Bu kurullarda tarım işçilerini kimler temsil etmektedir? Tarım işçilerinin temsili yok ise bunun nedeni nedir?
Elbette bu soruların cevabı belli, ama biz bu soruları biraz da kendimize sormak zorunda değil miyiz? Örneğin; bizler, emekten yana kurumlar, bulunduğumuz il ve ilçelerdeki izleme kurullarına katılmak için çaba sarf ettik mi? İzleme kurullarını izleyip onlara sorumluluklarını hatırlattık mı? Tamam, devlet üzerine düşeni yapmıyor, üstelik yapmayacağını da biliyoruz, peki ya ‘bizler’? “Bizler Meclis’e” deniyorsa, buradan anlaşılması gereken ‘en üstteki meclis’ midir?
Mezopotamya Mevsimlik Tarım İşçileri Derneği HDP/K’ya örnek olmalıdır ama başlatılan bu çalışmayı, yukarıda önerildiği gibi hem ‘tüm Türkiye’ye’ yaymaya, daha da önemlisi bir üst aşamaya geçirmeye talip olduğumuzu göstermek zorundayız. ‘Kader’i ancak bu şekilde değiştirebiliriz.
[button link=”www.sodap.org/mehmet-akyol-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]