Mehmet Ayvalıtaş Yoldaşın İlk Duruşması Görüldü: “Katil Serbest!”
“Katiller Halka Hesap Verecek!”
Gezi direnişi sürecinde 2 Haziran akşamı Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde TEM otoyolunu trafiğe kapatan halkın içerisine dalan bir araç, Mehmet Ayvalıtaş yoldaşımızın yaşamını yitirmesine, Seyit Kartal yoldaşımızın da ağır yaralanmasına neden olmuştu. Davanın ilk duruşması 21 Kasım Perşembe günü Kartal 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla sabahın erken saatlerinden itibaren adliye önüne gelen halk, katillerin peşinde olduğunu gösterdi. Çok sayıda siyasi kurum üyesi kendi döviz ve pankartlarıyla adliye önünde yerlerini aldı. Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ahmet Atakan ve Ali İsmail Korkmaz’ın aileleri, tutuklu Gezi direnişçilerinin aileleri ve Ankara Dayanışması üyelerinin yanı sıra HDP Milletvekili ve Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, CHP Milletvekilleri Hüseyin Aygün ve Mahmut Tanal da dayanışma için adliye önündeydi. Adliye koridorunda polisin ailelere biber gazlı müdahalede bulunduğu haberi dışarıya ulaştığında, kitle adliye kapılarını kırarak içeri girmek istedi. İkinci bir gerilim de duruşmanın sonuçlanmasının ardından yaşandı. Katilin tutuklanmaması üzerine yine kitle öfkeyle adliye kapılarına yüklendi. Dava 5 Şubat gününe ertelendi.
Kilitli Kapılar Ardında Duruşmaya Tepki
Duruşma daha başlamadan nasıl bir tiyatro ile karşı karşıya olduğumuzun ilk ipuçları ortaya çıktı. Salona girmek ve duruşmayı takip etmek isteyen Mehmet Ayvalıtaş ve Seyit Kartal’ın yakınları, milletvekilleri ile diğer gözlemciler mahkeme salonuna alınmak istenmedi. İzleyiciler salona girmek isteyince polis salon girişinde biber gazı kullandı, içeri girmek isteyen avukatlara da müdahale edildi.
İlk arbedenin ardından duruşmaya az sayıda izleyici alındı. Salonda boş yer olmasına rağmen, yine yer olmadığı gerekçesiyle salon kapısı kapatıldı. Bu sırada çok sayıda avukat ve basın mensubu da dışarıda kaldı. Üstüne üstlük salon kapısı içeriden kilitlenerek kilitli kapılar ardında yargılama yapıldı. Tüm itirazlara rağmen kapı açılmayınca avukatlar mahkeme başkanı hakkında tutanak tuttu. Avukatlar, basın mensupları ve dışarıda kalan izleyiciler duruma tepki gösterdi.
Salon kapısının kilitlenmesi ve duruşmaya girmek isteyenlere gaz sıkılmasının haberi dışarıya ulaşınca orada bekleyen kitle sloganlar eşliğinde adliye kapısına yöneldi. Özel güvenlik elemanlarının engellemesiyle karşılaşan öfkeli kalabalık, kapıları yumruklayarak protestoya başladı. Bir süre sonra içerideki saldırının son bulduğu ve ailelerin içeri girebildiği haberinin gelmesiyle durum normale döndü ve etkinlik programına geçildi.
“Mehmet bu açılan yeni isyan sayfasının ilk şehidi olarak tarihe geçti”
Adliye önünde Gezi ruhuna uygun olarak gereçekleştirilen forumda ilk sözü SODAP adına Mert Büyükkarabacak aldı. Büyükkarabacak konuşmasına şu sözlerle başladı:
“Dünya üzerinde bir hayalet dolaşıyor bir süredir. Ezilen halkların isyanları tüm dünyada egemenlerin ödünü kopartıyor. Sermaye düzeninin kriz, işsizlik, yoksulluk ürettiği artık gün gibi ortada. Kapitalizmin demokrasi vaatlerinin balon olduğu anlaşıldı. Halkların gözü önündeki sis perdesi kalktı. Bu isyan dalgası Gezi Direnişi ile birlikte ülkemize de geldi. 11 yıllık AKP iktidarının kendisinin dışındakini yok sayan, dayatmacı, kentleri yağmalayan politikaları halklarımızı isyana sevketti. Zorbalığa karşı isyan halkların en doğal hakkıdır. Halkların isyan hakkı sorgulanamaz. İşte Mehmet bu açılan yeni isyan sayfasının ilk şehidi olarak tarihe geçti.”
“Örgütlü mücadelemiz bu davanın bir örtbas etme davası olmasına izin vermeyecek”
Mert Büyükkarabacak konuşmasına şöyle devam etti:
“Mehmet aslında şahsında AKP zorbalığından kurtuluşun şifresini taşıyan bir yoldaştı. Yoksul bir emekçi çocuğuydu. Ailesine destek sunabilmek için okulu bırakmış çalışıyordu. Öldüğü gün de patronunun izin vermemesine rağmen zorla işyerinden ayrılmıştı. Mehmet’i dünyayı salt bir sömürülecek nesne olarak gören bir anlayışın sembolü bir jip ezdi. Zenginlerin yoksulların hayatını cehenneme çevirmesinin bir başka biçimi yaşandı. Şimdi mahkeme bu olayı örtbas etmeye çalışıyor. Bunu başaramayacaklar. Örgütlü mücadelemiz bu davanın bir örtbas etme davası olmasına izin vermeyecek.”
“Mehmet, başta Kürt halkı olmak üzere tüm ezilen halkların dostuydu”
Mert Büyükkarabacak konuşmasının devamında şu sözlere yer verdi:
“Mehmet bir Aleviydi. 3. Köprü’ye Yavuz Selim ismi verilmesinden sonra gözüne uyku girmiyordu. İnancından insanların acılarının bu kadar hiçe sayılmasına katlanamıyordu. Yok sayılmaya karşı öfkesiyle de eyleme katıldı. Mehmet, başta Kürt halkı olmak üzere tüm ezilen halkların dostuydu. Mehmet’in kimliğinde oluşan bir birliktelik aslında özgür ve eşit bir geleceği nasıl inşa edebileceğimiz ile ilgili çok şey söylüyor.”
“Ya adalet! Ya kıyamet!”
Mert Büyükkarabacak konuşmasını şu sözlerle noktaladı:
“Bizler Mehmet’in acılı ana babasının yanında olmaya, bir yoksulun bir zengin tarafından ezilip öldürülmesinin üstünün örtülmesine, davanın siyasi boyutunun gözden kaçırılıp cinayete basit bir kaza süsü verilmesine karşı sonuna kadar direneceğiz. Mehmet gibi, Ali İsmail’in de, Ethem’in de, Abdulah’ın da, Medeni’nin, Atakan’ın da, Ferit’in de katillerinin hesap vermesi için sokaklarda olacağız. Çünkü biliyoruz ki adalet ancak biz mücadele edersek mümkün. Bu daha başlangıç mücadeleye devam! Ya adalet ya kıyamet!”
HDK İstanbul 1. Bölge yürütmesinden Zahir Keleş, ESP Başkanı Figen Yüksekdağ, Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan, sanatçı Pınar Aydınlar ve Gezi direnişi sürecinde ağır yaralanan SODAP üyesi Okan Göçer’in de aralarında bulunduğu dayanışmacıların söz aldığı forum, mahkeme boyunca adliye önünde sürdü.
Duruşmada Yaşananlar
Avukatlar daha büyük bir salona geçilmesi için talepte bulunurken, iddianame bile okunmadan sanığın ifadesi alınmaya başlandı.
Sanık ifadesinde şöyle dedi: “Altunizade’den Ataşehir’e evime ders notlarımı almaya gidiyordum. Yol çizgileri yanlış çizilmişti. Hava yağmurluydu. Önümdeki araç zikzak yapınca kaza oldu. 80-90 kilometre hızla gidiyordum. Olay kazaydı, bir kasıt yoktu.”
Olaydan yaralı olarak kurtulan Seyit Kartal ise ifadesinde, “Ortalık gayet aydınlıktı, görüş mesafesi 1 kilometreydi. Yağmur yoktu. Araçlara montlarımızı sallayarak uyarı yapıyorduk. Mehmet de yanımdaydı. Bir araç bana çarptı, yere yıkıldım. Yere düşünce az ilerde yerde kanlar içinde yatan Mehmet’i gördüm” dedi.
Tüm duruşma boyunca avukatların sözleri kesildi, talepleri görmezden gelinerek sanık korunmaya çalışıldı.
Duruşmaya verilen aranın ardından hâkim kararını açıkladı. Sanıkların tutuklu yargılanması talebinin reddedildiği duruşma 5 Şubat 2014’e ertelendi.
Sebahat Tuncel: “Bu siyasi bir dava”
Duruşmanın ardından dışarıda ilk olarak HDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel açıklama yaptı. Tuncel şunları söyledi:
“Bu dava adli bir dava değil, trafik kazası davası değil, bu tamamen siyasi bir dava. Bu devletin yurttaşlarına reva gördüğü bir davadır. Bu davada kazaya neden olan kişilerin yargılanmasını eksik buluyoruz. Aslında bu kazalara neden olan, bu trafik kazalarına ortam hazırlayan zihniyetin kendisinin yargılanması gerekli. Sorumlu AKP hükümetidir, İçişleri Bakanı’dır, burası için İstanbul Valisi’dir. İçeride problemli bir dava var. Basın emekçileri alınmamakta. Mahkeme kapısı kilitli. İçeride resmi ve sivil polisler var. Ailesi zorla içeri girebildi. Girmek isteyenlere de gazla müdahale ettiler”.
“Adil yargılama ilkesi ihlal edildi”
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ise, “Sıkıyönetim dönemlerinde bile silahların gölgesinde kapalı kilitli kapının arkasında yargılama yapılmadı. Türk hukuk tarihinde sıkıyönetimde dahi polisler silahlı olarak duruşmaya girmemişti. Bugün bunu gördük. Avukat arkadaşlarımızın müdahalesiyle 13 silahlı polis salondan dışarı çıkarıldı. Mahkeme polislerin kimlik tespitini yapmadan dışarı çıkardı. Mevcut olan kameralar da devre dışı bırakılarak adeta suç işlemenin imkân ve ortamı sağlandı. Maalesef adil yargılama ilkesi ihlal edildi” şeklinde konuştu.
“Bu ülkede insan olarak yaşadığımdan utanıyorum”
Mehmet’in babası Ali Ayvalıtaş yaptığı açıklamada, “Adalet yok, insanlık yok, insansan en büyük suçu işliyorsun. Dürüst oluyorsan senden suçlu kimse yok. Bu ülkede insan olarak yaşadığımdan utanıyorum. Biz adaleti denizin dibinde arıyoruz, aramaya da devam edeceğiz. Mehmet’in katili tutuklanmadı” dedi.
“Mehmet’imin katilini İstanbul Valisi daha ilk günden korudu”
Annesi Fadime Ayvalıtaş ise “Benim Mehmet’imin katilini İstanbul Valisi daha ilk günden korudu. Vali o gece ‘yağmur yağıyordu ve araba kayıp kaza yapt’ demiş. O gece yağmur yoktu. Sadece onlar mı yaşıyor bu İstanbul’da. Sabah gelirken içimde bir ümitle gelmiştim, katil tutuklanır diye. Ama Mehmet’imin katilini kolladılar. Ben hiçbir yerde böyle bir adalet görmedim” şeklinde konuştu.
“Şehidimizi sahiplenmememiz için ellerinden geleni yaptılar”
Mehmet’in hayatını kaybettiği kazada yaralanan yoldaşı Seyit Kartal da, “Bizim şehidimizi sahiplenmememiz için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Olayı yaşayan ve yaralanan biri olmama rağmen beni dahi duruşma salonuna almamaya kalktılar. Kurdukları polis barikatından avukat eşliğinde zar zor geçtim. Amaçları mahkemeyi sessizce yapıp bitirmekti. Olayı sıradan bir trafik kazası olarak göstermeye çalıştılar. Mahkeme sanığı savunmaktan başka bir şey yapmadı” dedi.
Son olarak söz alan Taksim Dayanışması Sekreteryasından Akif Burak Atlar, “Bu davaya ve bütün Gezi şehitlerinin davalarına sonuna kadar sahip çıkacağız. Adalet sağlanana kadar bu işin peşini bırakmayacağız” dedi.
Dayanışma etkinliği, 5 Şubat’ta bir sonraki duruşmada buluşma sözü ve sloganlar eşliğinde son buldu.
……………