Aç Tavuğun Darı Ambarı Rüyası ya da
KÜRT BURJUVALARI ÖZGÜRLÜK HAREKETİ’Nİ BÖLEBİLİR Mİ?
Kuzey KARAHAN
28 Eylül 2010
Referandum öncesi bir kısım “sivil toplum kuruluşu”nun Diyarbakır’da, Evet oyu vereceğine ilişkin yaptığı açıklama, düzen çevrelerinde “tatlı bir umut” yarattı. Söz konusu açıklama, sözcülüğünü Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası’nın yaptığı bir kısım zengin örgütünden gelmişti. AKP’den yandaş medya kalemşör ve yorumcularına dek geniş bir kesim, BDP’nin Kürtleri temsil etmediğini, başka siyasi eğilimlerin de bulunduğunu tadını çıkara çıkara, davul zurna gündeme sokmaya çalıştılar.
Düzenin AKP eliyle Kürt Özgürlük Hareketi’ni, özellikle Referandum sürecinde bölmeye çabaladığı ve bunun için de “zayıf halka” Kürt burjuvalarına kanca attığı açıktır. Belli ki AKP Hükümeti bu süreçte bir kısım Kürt işadamını, verilen ihalelerle nemalandırmıştır. Karşılığını da “Evet oyu vereceğiz” açıklamasıyla almıştır. Ancak gerek BDP ve gerekse PKK lideri Öcalan’ın anında müdahelesiyle, açıklama etkisizleştirilmiş, sandıkta kayda değecek bir karşılık bulamamıştır. Dahası Referandumdan az önce, Özgürlük Hareketi tarafından söz konusu “STK”lar, yeni ve Demokratik Toplum Kurultayı temsilcileriyle birlikte ortak bir basın açıklamasına zorlanmıştır. Söz konusu çevreler “referandum ve Türkiye’nin temel sorunlarında zaman zaman farklı düşünebildiklerini, ancak Kürt meselesinin demokratik çözümü ve kalıcı bir barışın sağlanması söz konusu olduğunda ortak bir yaklaşıma sahip olduklarını” açıklamak durumunda kalmışlardır.
Açıktır ki Kürt burjuvalarının, ”Boykota Karşı Evet” oyu açıklaması, Kürt Halkı arasında oldukça sert bir tepkiyle karşılaşmıştır. Bu sert tepkiyle, ilk açıklamanın sözcüsü Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu, katıldığı bir açık oturumda, kendisinin -DYP il başkanıyken bile- defalarca tutuklandığını, bu tutuklamalarda kendisine, ne partisinin ne de hangi sınıfa ait olduğunun sorulmadığını söylemiş ve Kürt kimliğini öne çıkartmak durumunda kalmıştır.
Düzenin, Kürt Özgürlük Hareketi’nde bir gedik açma heves ve hırsında olduğu açıktır. Bir yandan, son Hakkari katliamı ertesinde olduğu gibi -ve bilmem kaçıncı defa- “PKK içerisinde falancayla filancanın önderlik çekişmesi” spekülasyonlarında ve “bölünüyorlar!” yaygarasında medet ararken, bir yandan da Kürt işadamlarını ihalelerle yemleyerek onları yedeklemeye çalışacaklardır. Bu tatktikten asla vazgeçmeyecekleri açık. Sorun düzenin böyle bir şansının olup olmadığı ya da Özgürlük Hareketi’nin böyle bir zaaf taşıyıp taşımadığıdır.
Bir kere her türlü baskı provakasyon ve rüşvete rağmen referandum öncesi süreçte böyle bir gedik açmak mümküm olamamıştır. Hatta girişim, düzen açısından ters bir sonuç yaratmış ve Özgürlük Hareketi’ne, düzenle işbirliğine yeltenen Kürt burjuvalarını bir hamleyle hizaya sokma ve gücünü gösterme fırsatını vermiştir. Referandum öncesi belirsizlik ortamında bile tırsıveren Kürt burjuvaları, Boykottan güçlenerek çıkan Özgürlük Hareketi’ne karşı yeni bir ihanet girişiminde bulunabilirler mi? Son güçler dengesine bakıldığında kısa ve orta vadede böyle bir kırılma ihtimal dahilinde değil. Her türlü işbirlikçi ihanete karşı doğan ve gelişen Özgürlük Hareketi’nin, Kürt burjuvaları eliyle etkisinin kırılması, bölünmesi pek mümkün görünmüyor.
Kürt Halkı, kendini özgürlüğe taşıyacak politik önderliğin, Kürt yoksul köylülerinin, işçilerinin, emekçilerin damgasını taşıyan Özgürlük Hareketi olduğunu, otuz yıllık deneyleriyle yaşayarak öğrendi. Yaratılan değerde, Kürt işbirlikçi burjuvalarının hiç bir katkısının olmadığını biliyor. Onun için kimse, artık neredeyse elinde taşla doğan bebelerin, bebekleriyle sokağa çıkan ve 50 bin genç ölünün yangınını göğsünde taşıyan anaların, oğullarını gömerken yaşlarını içine akıtan babaların inançlarının öyle kolayca kırılacağını, düzen işbirlikçisi burjuvaların peşine takılacağını beklemesin! Hiç kimse, hem bu acıların yükünü hem de yaratılan Özgürlük Hareketi’nin haklı onurunu taşıyan Dağ’ın inancının öyle kolayca kırılacağını da beklemesin! Özgürlük Hareketi ihanet ve işbirlikçilikle boğuşa boğuşa, onları boşa düşürmeyi başararak yetkinleşti. O yüzden Düzenin, sümsük Kürt burjuvalarını kullanarak, Özgürlük Hareketi’ni bölmesi hiç de mümkün görünmüyor. O yüzden bu müstamel proje, “aç tavuğun darı ambarı rüyası” olarak kalmaya mahkumdur. Zaten bu rüyanın gerçek alternatifini Özgürlük Hareketi 4. dönem stratejisiyle ilan etmiştir.
Asıl sorun, Türkiye Devrimci Hareketi’nin yeni stratejiyi, hangi pratikle karşılayacağındadır.